|
Batıcılığın ‘şark kurnazlığı’
Bilmem farkında mısınız; iktidara yönelik eleştirilerin mahiyetinde ciddi bir farklılaşma var. Bahsettiğim farklılaşma iktidara karşı kimlerin, neden muhalif olduğu, ne türden kampanya düzenlediği konusu değil. Muhalefet doğası gereği iktidarla hesaplaşacak, elindeki tüm kozları sahaya sürerek seçim sonuçlarını etkilemeye çalışacaktır. Demokratik, laik temelli siyaset alanında kendi kuralları içinde iktidar erkini ele geçirmek için halkı ikna edecek tüm unsurları kullanacak. Sorun muhalefetin özellikle muhalif medyacı kalem erbabının muhalefetinin gerekçesini temellendirmeye çalıştığı düşünsel çerçevededir. Bu açıdan bakılınca iktidar ya da muhalefetin hangi dönemde ilkeli davrandığı, ahlaki ölçülere tam uyarak bir kampanya yürüttüğü söylenebilir ki?

Bu seçim dönemini diğerlerinden farklı kılan husus, sistem içi önemli dönüşümlerin/kırılmaların yaşandığı bir dönemde gerçekleşmesidir. İktidar ve muhalefet rekabetini aşan, ya da bu ilişkiden daha fazla anlam yüklendiği bir seçim kampanyası yürütülüyor.

Siyasi rekabet ve iktidar erkini, iktidar gücünü ele geçirmekten öte rejim sorunu olarak ele alan, hatta inanç sorununa dönüştüren bir siyasi atmosfer belirleyici olmaya başladı.

Bu yansıma sadece partilerin resmi açıklama ve propaganda çalışmalarıyla sınırlı değil. Hatta bundan daha önemlisi siyasete yön verdiğini düşünen, kendini aydın sayan kalem erbabınca daha siyasi muhalefet dilinin keskinleştirilmesi, inanç meselesi haline getirilmesidir. Bu medyacı kalem erbabınca siyasiler adeta kışkırtılıyor.

Buradan hareketle taraflara itidal telkininde bulunmak gibi bir niyetim yok. Zira sorun itidal meselesi olmaktan çok siyasi ahlak ve düşünsel çerçevede ele alınmayı gerekli kılıyor. Asıl sorun kendini zihnen ve kültürel olarak batıcılıkla konumlayanların şark kurnazlığıyla alakalıdır.

İronik biçimde batıcı aydınların denediği siyasi şark kurnazlığının işleyiş tarzı polemiklerin, karşılıklı suçlamaların karmaşası içinde ilk bakışta farkedilmeyebilir.

Özellikle muhalefetin kullandığı üsluptan ziyade geliştirdiği siyaset dili, muhalefet ettiği dünya görüşü, temellendirdiği itiraz açısını gizleyen söylemi tam bir şark kurnazlığı sergiliyor. Son derece ilkeli ve ahlaki değerlere yaslanıyor görüntüsü veren bu siyaset tarzı temelde iktidar üzerinden bir düşünceyi, değerleri mahkum etmeyi amaçlıyor. Temsil etmediği bir düşünce sistematiğini iktidara yapıştırarak asıl hedefe koyduğu değerleri mahkum etme kurnazlığı... İktidar partisinin temsil etmediği hatta gömlek değişimi metaforu ile dile getirdiği bir siyasi görüşün mahkum edilmesini hesaplayan bir ideolojik karalamadan bahsediyoruz.

İktidarı desteklemek, karşı çıkmak, eleştirmekten bağımsız olarak bir düşünceyi, bu toprakların beslediği fikriyatı pratik siyaset üzerinden kamu vicdanında mahkumun edilmesini sağlamak. Düşünsel hesaplaşmadan çok ve özellikle o zeminden kaçarak günlük politikanın aracı haline getirmek hem iktidar hem muhalefetin başvurduğu bir yöntem. Bu çabanın pratik anlamda iktidar erkini ele geçirmeye yetmeyeceği çok iyi bilinmesine rağmen bir alternatif siyaset düşüncesiyle hesaplaşmadan kaçarken bilinçli itibarsızlaştırma çabası olarak okunabilir.

İslamcılık düşüncesi, İslami siyaset dili teori ve pratiği ile bu topraklarda henüz tam anlamıyla tartışılmadan iktidar mücadelesine malzeme yapılması sadece ilkesizlikten ibaret değil elbette.. Burada sorun iktidara yüklenen “İslamcı, Müslüman dünya görüşü, Müslümanlar “ sıfatlarının ve bu sıfatların açılımı olması icap eden siyaset anlayışının üstünü çizmeye yönelik yüzyıllık çabanın günlük siyasi dalaşmanın nesnesi haline getirilmesidir.

Muhalefet kampının iktidara yakıştırdığı “İslamcılık” sıfatını temsil edip etmediği, İslami siyaset düşüncesi ile ilişkisini bir veri oalrak kabul ederek, iktidar üzerinden bir düşünceyi, siyaset tasavvurunu alternatif olmaktan çıkarılma oyunu her şeyden önce ahlaki bir çelişkidir. Bu eleştirilerin isabetli olup olmaması bir yana Türkiye'de yanlış olarak kullanılan “siyasal İslam” ın iflas ettiğinin ilanına matuftur.

Sol partilerin bile muhafazakarlığı malzeme yaptığı, muhafazakarlık yarışına girdiği bir dönemde İslamcılık düşüncesini muhafazakar demokrasi ile özdeşleştirmek ne ilkesel ne de pratik siyaset açısından tutarlı olamaz zira iktidarın sosyolojik olarak geldiğiğ zemin ne olursa olsun siyaset tarzının İslamcılıkla özdeşleştirilmesi son derece sakıncalı. Özellikle seküler batıcı akademisyen, medyacıların ısrarla yaptıkları bu aynileşmenin siyaseti yanlış algılama, yanlış okuma ile ilgisi olamaz.

Bir siyasi hareketin kadrolarının toplumsal kökenleri, bireysel olarak sahip oldukları tutumla dahil oldukları siyasetin her zaman örtüşmeyebilir. Hatta Türkiye'deki siyasi ortam daha çok bunun zıddı hal ile kaimdir. Nitekim siyasi hayatta sağ partilerde yer alan siyaset erbabının kişisel hayatları, dini tutumlarına bakarak kimse bunlara İslamcı diyemez. Zira yaptıkları siyasetin çerçevesi, hedefi belli yasal çerçevelerle belrilenmiştir ve kişisel yaşantılarına, geldikleri sosyo-kültürel kökenlere bakarak İslamcılık sıfatı eklemeyi kimse düşünmedi.

Bugün farklı olan durum; sadece iktidarın değil Türk siyasetinde hakim olan muhafazakar vurgunun İslamcılıkla karıştırtılması hatta bilinçli olarak böyle tanımlanmaya çalışılmasıdır. Bu durumda hem politik anlamda iktidarı eleştirirken alternatif düşünce sistematiği olalrak farklı siyaset itirazlarını da devre dışı bırakma kurnazlığıdır. Belli aydın çevreler ve seçkinci Cumhuriyet kadroları sürekli görmezden gelme çabalarına rağmen İslamcılık düşüncesini hiç bir zaman yok sayamamıştır. İslamcılığın alternatif olmaktan çıkması sağcılaştırlması, siyasal muhafazakarlık parantezine alınmasıyla mümkün olacağı varsayılıyor. Ne var ki bu yöntem kısa vadede bazı sonuçlar devşirmeye yarasa bile uzun vadede siyaset düşüncesi, alternatif siayset anlamında ülkenin önünü kesecek bir girişimidir. Bu aynileştirme ameliyesinden kazançlı çıkmayı uman muhafazakar demokratların da ilkesel olarak itiraz etmesi gerekir.
#İslamcılık düşüncesi
#Türk siyaseti
#Cumhuriyet
il y a 9 ans
Batıcılığın ‘şark kurnazlığı’
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı