|
Bu iş ancak ‘kazan – kazan’ ilişkisiyle olur...

Uçaktan indikten sonra İstanbul Atatürk Havalimanında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na sormuşlar ne düşündüğünü… “Henüz okumadık. Daha sonra görüşümüzü bildireceğiz” demiş… Kendi mi demiş, yanındakiler mi demişler, kesin değil. Medyada bu konuda yüzde yüz bir mutabakat yok. Ancak Sayın Genel Başkan’ın havaalanında bir basın toplantısı düzenlemediği, ‘Çözüm Sürecinde’ bir kırılma noktası olarak kabul edilen son ortak açıklama hakkında o an itibariyle bir görüş bildirmediği kesin…

Çağımızda ekonomide olduğu kadar siyasette de ‘hız’ inanılmaz bir kritik başarı faktörü olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğiniz, üslubuna katılmadığımız, içeriğiyle yakından uzaktan mutabık olmadığımız Sayın Devlet Bahçeli’nin zamanlaması son derece doğrudur…

İşin siyasi boyutunda ve ekonomik konjonktüre olumlu katkı yapmasının mümkün olmadığını düşündüğümüz ve anlamakta zorluk çektiğimiz bir tutum ise, ‘İstemem yan cebime’ tavrıdır. Silah bırakma, barış, kan dökülmemesi, demokrasi yolunda atılan her adımı onaylar gibi (!) gözüküp, “Aman seçmen nezdinde kuyruğu kaptırıyormuş algısı yaratmayalım” edasıyla karşı tarafa yerli yersiz yaylım ateşine devam etmenin kime ne faydası var acaba…

Biraz ‘Oyun Teorisi’ (bkz. Akıl Oyunları filmi, Prof. John Nash) okuyan, biraz ‘Müzakere teknikleri’ eğitimi alan (Fazıl Oral’ın kulakları çınlasın) herkes bilir ki; ekonomik ve sosyal yaşamda ‘Kazan – Kazan’ ilişkisi tesis etmek çağımızda iş – ilişki – iletişim modellerinin olmazsa olmazıdır…

Ayrıca bir kez daha altını çizmekte yarar var: İktidar olmak için muktedir olmak, muktedir olmak için de ittifaklar kurabilmek şarttır… Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu İhtilalini, Cumhuriyetin İnşasını, hangi ittifaklarla gerçekleştirildiğini zaman zaman hatırlamakta yarar vardır…

Sık sık belirttiğimiz gibi, ekonomide de iletişimde de en büyük düşman müphemiyettir (belirsizlik). Başkanlık sisteminde olduğu gibi ‘Çözüm Süreci’nde de bizce bir iletişim boşluğu mevcuttur…

Örneğin Süleyman Şah operasyonunda böyle bir boşluk yoktu. Bu nedenle de “toprak verdiniz, vatana ihanet ettiniz, alanı IŞİD’e terk ettiniz” türü hamasi suçlamalar havada kaldı. İletişim mükemmel yönetildi.

Nasıl, ne tür bir başkanlık sisteminin Türkiye’ye uygun ve ‘biçilmiş kaftan’ olduğu ayrıntılı ve şeffaf bir biçimde izah edilmesi gerekiyorsa, ‘Çözüm Süreci’nde kimin hangi adımı, niçin attığı da aynı nitelikteki bir iletişim atağı ile anlatılmalıdır… Yoksa “Kürt meselesini çözenlerin tarihe geçeceğini” bilenler içindeki ‘habaset erbabı’ her türlü melaneti devreye sokarak süreci engellemeye çalışacaktır… Tarihin çarkını geriye döndürmeye çalışan bu tekâmül düzeyi yerlerde sürünen ‘ruha’ taviz verilmemelidir…

Hiçbir belediye başkanı ben ikinci olacağım, diye yola çıkmaz

CHP Genel Başkanı “Ölçümlemeler CHP’yi % 29,5 gösteriyor… Hedef %34-35” demiş… Bu açıklamanın neresinden tutmalı acaba?..

Burada da yayınladık… 9 farklı araştırma şirketi (bir tanesi hariç) CHP’nin % 26 civarında bir oyla, yani 2011 seçimlerine yakın bir sonuçla seçimleri tamamlayacağını söylüyor… Peki, 4 yıl içinde CHP nasıl aktif bir politika uygulamış, ne tür bir vizyon ortaya koymuş, halkın geniş kitlelerini nasıl etkilemiş ki, oyları 9 puan birden artacak…

Hadi diyelim ki o büyük sıçramayı “Büyük Lideri, Büyük Fikri ve Büyük Teşkilatı” ile (Bizce şu sıra bunlardan sadece üçüncüsü mevcuttur) gerçekleştireceğine Sayın Genel Başkan kendini ve çevresini inandırdı; o zaman kendisini yine muhalefette bırakacak bir siyasi hedef açıklanır mı Allah aşkına?..

AK Partili, CHP’li, MHP’li hatta bir tane de DP’li belediye başkanının eşleriyle katıldığı Marmara Belediyeler Birliği Başkanı Recep Altepe’nin (Aynı zamanda Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı) Uludağ’da düzenlediği hafta sonu etkinliğinde hasbelkader yaptığımız konuşmanın ana eksenini oluşturan sözümüzü burada bir kez daha hatırlayalım: “Siyaset, iktidar olmak için yapılır…”

“CHP yine muhalefet olmayı hedefliyor!” dedirtecek bir hedef açıklamak hangi siyasi aklın ürünüdür, anlaşılır gibi değil… CHP’nin iletişim işlerini yürüteceği iddia edilen tecrübeli reklamcı Ali Taran’a ait olmadığına bahse girebilirim…

Bu arada salonu dolduran (sabahki bölümde de başarılı konuşmacı Özlem Denizmen’i de pür dikkat izlemiş olan) Belediye Başkanları örnek bir topluluk oluşturuyorlardı. Meclis’teki milletvekillerinin onlardan öğrenecekleri çok şeyin olduğunu düşündüm… ‘Dinlemenin konuşmaktan zor olduğu’ ülkemizde 2 saat gözlerini kırpmadan dinlediler ve müthiş bir katılım sergilediler. Birbirleriyle fikri düzeyde bile en ufak bir çatışmaya izin vermeden, saygıyla…

“Şu Uludağ’ı Orman Bakanlığı bize versin, bakın herhangi bir sıkıntı oluyor mu?” diyen, Bursa’nın kaderini değiştirmiş başarılı Belediye Başkanı Recep Bey ile, trafikten güvenliğe kadar pek çok sorunu yetki verildiği takdirde belediyelerin çözebileceğini (biraz ABD modeline gönderme yaparak) dile getiren Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Bey’in son derece ciddi çözüm yolları önerdiklerini, insan bu kadar çok belediye başkanı ile biraraya gelince ve değişen yasal yapılarla biraz güçlendiklerinde neler yapabildiklerini görünce daha iyi anlıyor…

Siyasi iletişimin iktidar için yapılacağını en iyi belediye başkanları biliyor… Bizce Sayın Kılıçdaroğlu CHP’li belediye başkanlarını bir toplayıp sorsun, tek başına iktidar nasıl olunur… Belki o zaman muhalefet hedefi koymaktan vazgeçer. Çünkü hiçbir belediye başkanı ben ikinci olacağım hedefiyle yola çıkmaz...

#Atatürk Havalimanı
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Çözüm Süreci
9 yıl önce
Bu iş ancak ‘kazan – kazan’ ilişkisiyle olur...
Hala çok üst düzey FETÖ mensubu kamu görevlileri bulunuyor
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!