|
Çipras’ın işi zor

Türkiye’de AK Parti’ye muhalif olup da muhalefeti yetersiz görenlerin içlerinin gittiğini söylersek durumu herhalde abartmış olmayız. Yunanistan’da genç, yakışıklı, karizmatik, eşi de en az kendisi kadar etkileyici, bilgili, eğitimli, halkın desteğini arkasına almış, dibine kadar liderlik vasıflarına sahip bir siyasetçinin önderliğinde geniş bir koalisyon buluşmasının, açık ara ve sürpriz sayılacak bir sonuçla seçimleri alması ve 41 yıllık merkez-sağ-sosyal demokrat iktidarların serüvenine son vermesi Türkiye’de de ciddiyetle ele alınması gereken bir gelişmedir.

Tam da bizim yıllardır siyasi iletişimin üç temel ilkesi olarak vurguladığımız, ‘Büyük Fikir, Büyük Lider, Büyük Teşkilat’ üçlemesinin ‘kısmen’ tecelli etmesinin kanıtı gibi. ‘Kısmen’ diyoruz, çünkü teşkilat parçalı bohçayı andırıyor. Bu kadar farklı sol fraksiyonun bir araya gelebildiği cephe hareketlerine nadir rastlanır. Örneğin İspanya İç Savaşı ya da yurtsever birlik cepheleri, vb. Bu arada bilindiğigibi Aleksis Çipras, bir anda gökten zembille inmemiş. Yani Ekmeleddin Bey gibi bir sabah uyandığında kendisini iki ay sonraki seçimlerin lider adayı olarak bulmamış. 15 yaşından beri siyasetin içindeymiş. Hem de nasıl? Sürekli azınlıkta kalarak ve zayıftan güçlüye doğru mücadeleyi sürdürerek. Bu kariyer kime hatırlatıyor size? Bence iki kişiyi: Biri Bülent Ecevit, diğeri Recep Tayyip Erdoğan. Zorluklarla mücadele, azınlıktan çoğunluğa doğru, tırnaklarıyla kazıya kazıya, büyük emeklerle verilmiş bir iktidar mücadelesi...

Çipras her an bakanlıklar konusunda birbirlerine girmeleri mukadder, tarihleri boyunca amipler gibi bölünüp parçalanmaları sıradan bir doğa olayı gibi algınanan sol fraksiyonları bir arada tutma maharetini gösterebilecek mi? Karşısında onlara posta koyarak seçim zaferi kazandığı IMF, Avrupa Birliği, Almanya ve tabii ki günümüzün demir leydisi Angela Merkel var. Yüzlerce milyar dolar da borcu. Bunların her biri aslında tek başına Çipras’a diz çöktürmeye yeter. Ancak tarih bize arkaya geniş halk desteği alındığı zaman diz çöktürmelerin sanıldığı kadar kolay olmadığını gösteriyor. (Bkz: Türkiye)

Syriza, Troçkistler’den Yeşillere, Maoculardan Avrokomünistlerine kadar, BBC’ye göre 9, Sözcü gazetesine göre 13 farklı sol grup ve çeşitli bağımsız politikacıdan oluşuyormuş. Farklı sol grupların birbirlerini yemelerinin dışında 13 fraksiyon kendi içlerinde ikiye bölünüp 26 fraksiyon haline gelebilir ve her biri, analarının ak sütü gibi hak ettiklerine kendilerine inandıracakları birer bakanlık talep edebilirler. Olmaz olmaz demeyin; olmaz, olmaz. Diyelim ki Çipras, bu beş benzemezi bir arada tutmayı başardı, bu sefer de ağzından ateşler fışkıran yukardaki canavarlar savaşacak.

Başarılı olabilir mi? Ruhumuzun romantik tarafı tabii ki başarılı olmasını istiyor. Ama aklımız rahmetli Attilâ İlhan’ın sık sık tekrarladığı gibi ‘gerçeğin hayali aşacağı’nı ve Yunanistan’ı zor günlerin beklediğini söylüyor.

‘Hikâye’yi satın alıyoruz. Ama nasıl bir hikâyeyi?

İnsanlar artık ürün ya da hizmet satın almıyor, ‘hikâye’ satın alıyorlar. Anlatılacak bir hikâyen yoksa lider de olamıyorsun marka da. Hikâyenin, onu oluşturan kişi ya da kurumla özdeşleşmesini sağlayacak olan iki unsur var.

Biri, özgünlük; diğeri ise bu özgünlüğü bulup ifade edebilecek yetenekteki bilimsel halkla ilişkiler sistematiği. Bu konuyu taptaze iki örnekle açalım:

Nişantaşı’nda SushiCo adlı restoran, ruhun resme yansıtılmasını simgeleyen ve ‘kömür resmi’ anlamına gelen Sumi-e adlı resim sanatını tanıtmaya hizmet eden kurslar vermeye başlamış. Haftada iki günlük kurslara kayıtlar 31 Ocak’ta başlıyormuş. Bu sanatın Türkiye’deki ilk uygulayıcılarından olan Esin Gürkaynak, Handan Duran Yalkılday ve Sedef Altuğ eşliğinde gerçekleşecek olan kurslara kişi başına katılım ücreti 129 TL imiş.

Diğer örneğimiz ise ‘kendi kendini imha eden kitap’. Arjantin’de bir yayınevi, kitap okuma hızını artırmak için geliştirdiği ilginç yöntemle, çok özel bir teknik kullanarak içeriği zamanla kaybolan bir kitap icat etmiş. Yayınevi, hazırladığı ilk kitabı ‘Bekleyemeyen Kitap’ konseptiyle okuyucularına sunmuş. ‘Gelecek Bizim Değil’ adındaki bu kitap Latin Amerika öykülerinden oluşuyormuş. Uçucu mürekkep kullandıkları kitap, paketinden çıkartıldığı andan itibaren 2 ay içinde boş sayfalara dönüşüyormuş. Nasıl?

Görüldüğü gibi iki örnekte hikaye de var, özgünlük de var; bilimsel halkla ilişkiler sistematiği de...

#AK Parti
#Aleksis Çipras
#Angela Merkel
9 yıl önce
Çipras’ın işi zor
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti