|
Hüsn-i Kuruntu (Wishful Thinking)…
Ne yazık ki, İngilizcesi biraz daha iyi ifade ediyor durumu… “Ah keşke şöyle olsa” ya da “Böyle olsa ne iyi olurdu” diye ifade edebileceğimiz bir duygudur bu. Türkçe’de belki “Temenni” ile de karşılanabilir… Ancak hiçbiri şu ‘wishful thinking’ gibi 12’den vurmaz anlatım hedefini. Bunun en güzel örneği şu seçim.

Önce CHP’ye yakınlığıyla bilinen Sonar ardından da Cemaate yakınlığı iddia edilen Metropol araştırma şirketlerinin yönetici patronları TV’lere çıkıp ‘şeamet tellâllığına’ başladılar. İddiaları şu: AK Parti bu seçimlerde ciddi puan kaybedecek, 40’lara doğru “eriyecek”; 276’dan az milletvekili çıkaracak ve ülkede koalisyon dönemi başlayacak yeniden…

MHP ile HDP’nin aynı masaya oturmaları mümkün olmayacağı için ya AK Parti bir ‘azınlık hükümeti’ kuracak (düşüncesi bile kâbus) ya da CHP ve MHP’den biriyle koalisyon hükümeti kuracak (ikinci dereceden kâbus)… Arkadaşların ‘temennileri’ ise “Keşke bir CHP – MHP koalisyonu kurulabilse” şeklinde (Kâbus ötesi…)

Sonar işi iyice ilerletmiş Emine Ülker hanımı bile baraja yakın bir yerlerde göstermiş… Ya da Türkiye’de seçmen öyle demiş de biz başka ülkede yaşıyoruz herhalde…

Bir yandan bu tür ‘temenniler’ hız kazanırken, AK Parti’den ‘homo homini lipus’ (insan insan kurdudur) misali, kendi ayağına kurşun sıkan; kendi krizini kendi yaratan, çatlak varmış gibi gözüken bir iki ses çıkınca, eller ovuştu ve bir başka ‘Hüsn-i Kuruntu’ süreci devreye girdi…

Bizim son yazımızın başlığı şöyleydi: “AK Parti çelişkiden beslenmez”… Nitekim öyle de oldu. Cumhurbaşkanı ve Başbakan gerekli ayarları verdiler… Şimdilik asayiş berkemal. Ancak önümüzde 7 Nisan var… Hem listelere giremeyen aday adaylarından, hem de ‘Üçüncü Dönemzedeler’den garip sesler çıkabilir…

Bizce bu durum hiç sorun değildir… Hatta sağlıklıdır da. Hiçbir siyasi parti bu kadar ‘steril’ (sıfır çelişkili) bir hayat sürdüremez. Bu kadar uzun süre iktidarda kalmış bir partinin ve onun ittifak kurduğu çevrelerin (başta bürokratlar) ‘güç kirlenmesi’ (ya da güç zehirlenmesi) hastalığına maruz kalması doğaldır. Bütün büyük partilerde, büyük şirket ve kurumlarda bu durum söz konusudur… Esas mesele, bu ‘güç kirlenmesinden’ malul olunup olunmadığı noktasıdır…

Son biri iki gündeki gelişmeler (Başbakan’ın açıklaması; Arınç ve Gökçek’in ifadeleri) bir kez daha göstermiştir ki, yukarıda sözünü ettiğimiz ‘Hüsn-i Kuruntu’ ve ‘Güç Kirlenmesi’ meraklılarını bir kez daha ‘düş kırıklığı’ bekliyor…

Bizimkisi temenni değil, yaklaşık 7-8 araştırmanın matematik ortalamasını alarak yapılan basit bir ‘bakkal hesabı’ ve seçmen davranışını doğru okuma çabası…
Genelkurmay iletişim atağında
Burada geçmişte Genelkurmay’ı iletişim yönetimi konusunda istenilen boyutta stratejik olmadıkları yolunda eleştirdiğimiz olmuştur. Şimdilerde ise ‘Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim etmek’ ve Genelkurmay’ın uzunca bir süredir iletişimi hayli başarılı bir şekilde yönettiğini teslim etmemiz gerekir…

PKK’nın havan topu ve ağır silahlarla Dağlıca’ya düzenlediği saldırı… PKK’ya düzenlenen operasyonlar... Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in, PYD hakkında yaptığı önemli açıklamalar… Suriye’den atılan ve Hatay Reyhanlı ilçesi yakınlarına düşen füze… Bunun üzerine obüslerle angajman kuralları gereği verilen karşılık ve daha pek çok ayrıntı… Sınır karakolları, birlikleri meselesi…

Bütün bu konularda Genelkurmay’ın verdiği iletişim reaksiyonları stratejik iletişim yaklaşımına uygundur.

Genelkurmay’ın attığı iletişim adımları uzunca bir süredir şu başlıklar altında ele alınabilir:

1. Hız (zamanında)

2. Ayrıntı (eskiden genel bilgilerle geçiştirilirdi)

3. Fikri takip (yani devamını takip ederek)

4. Genelkurmay Başkanı’nın yerinde ve stratejik açıklamaları. Yani Komutan’ın iletişimin temelini oluşturan ‘konu yönetimi’ çerçevesinde ‘konuşması’… (Bu duruma bazı soyut demokratlar itiraz edip, ülkenin jeopolitik durumu ve silahlı kuvvetlerin gelenek ve göreneklerini unutarak Türk ordusunu Danimarka ordusu ile kıyaslayıp, Genelkurmay Başkanı’nın değil Milli Savunma Bakanı’nın ‘konuşması’ gerektiğini savunurlar…)

5. Genelkurmay en küçüğünden en büyüğüne karşılaşılan krizlerde gösterdiği ‘kriz iletişimi’ gereğini harfiyen yerine getirme başarısı (eskiden proaktif değil reaktif bir davranış görürdük)

Genelkurmay’ın iletişim ataklarını heyecanla izlemeye devam edeceğiz…
#Ak Parti
#Davutoğlu
#CHP
#MHP
#seçim 2015
#Genelkurmay
9 yıl önce
Hüsn-i Kuruntu (Wishful Thinking)…
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü