|
Bir ortak payda: Şahıs kültü

İktidarı sınırlama gayretlerinin bu topraklarda öyküsü oldukça eskidir.

Anayasacılık hareketleri, sınırlı ya da geniş toplumsal mutabat arayışları, egemenliğin paylaşımı meselesi ve bunu kodlama çabaları, temsili düzen yapıları bizde, 19. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkmıştır.

Bu önemli bir köktür ve bugün yaşanan rejim tartışmaları bu sürekliliğin bir parçasıdır.

Ancak bunun yanında başka kökler de vardır.

Bunlardan birisi “şahıs kültü”dür.

Bizde kuvvetli “lider” fikri ve varlığı, “toplum ile siyaset”, “siyaset ile devlet” arasında ciddi köprülerden birisini, (dönemine göre otoriterlik, ataerkillik, popülizm gibi hallerle iç içe geçerek ya da geçse de) kuvvetli bir meşruiyet kaynağını oluşturmuştur.

Şöyle de denebilir:

“Şahıs-kurum”, “şahıslaşma-kurumlaşma gerginliği”, birincisinin ikincisi karşısında her siyasi gelenekte ve her dönemde galebe çalması, bu tablonun önemli bir toplumsal destek ve talep bulması siyasi kültür ve gelenek anlamında derin bir köke işaret eder.

Bunun “muhafazakar” ve “sol” formatları farklı olmakla birlikte, öz olarak aynı zihniyete, aynı siyaset algısı üzerine oturur. Mustafa Kemal, İnönü, Ecevit çizgisi bir yanda, Menderes, Demirel, Özal, Erdoğan çizgisi öte yanda... Bu çizgiler arasında, tarz-ı siyaset açısından benzerlikler son derece yoğun ve anlamlıdır.

Özet hep aynıdır: Partisine, ülkesine hakim, meşruiyetin ana kaynağı olarak görülen, kendisini öyle hisseden “lider” anlayışı ve düzeni...

Başkanlık sistemi tartışmaları da pek çok yönüyle aynı tarihsel çerçeveye oturuyor.

Nitekim bugün başkanlık tartışmalarının bile kurum değil şahıs bazında sürdürüldüğünü görüyoruz. Tartışılan aslında başkan olması istenen ya da başkan olmasına karşı çıkılan kişidir. Tartışılan bir kişiye endeksli olumlu ve olumsuz okumalar, kişiye endeksli siyaset algısıdır.

Bu durumu tahrik eden sadece siyasi gelişmeler ve konjonktür değildir.

Sadece siyasetteki Tayyip Erdoğan faktörü, Erdoğan’a ilişkin başarılı ya da başarısız, geleceğe ve demokrasiye dair umut veren ya da tehlike duygusu uyandıran okumaları değildir.

“Siyasi algı geleneği” ve “siyaset yapma geleneği” de bu açıdan önemli bir rol oynamaktadır.

Siyasi taraflara ayrı ayrı bakalım...

Muhafazakar kesimde bugün “toplumsal” olan “siyaset”in içine hapsedilmiş, siyaset ise siyasi aktörlere, şahıslara endekslenmiştir.

Bu durum, muhafazakar kesim içindeki sosyal ve kültürel farklılıkların siyaseti etkileme imkanlarını arka plana itmeye başlamıştır. Siyasetin merkezde şekillenmesinin, orada üreyen “siyasi tavır”ın muhazafakar kesimde tek ve ana aidiyet kriteri hale gelmesinin, bu kesim üzerine tektipleştirici bir baskı, hatta bir iktidar baskısı kurduğu açıktır.

Bu açıdan muhafazakar kesimin, toplum-siyaset çoğulculuk-çoğunlukçuluk dengesinde ve tercihinde önemli ve zor bir sınavın arifesinde bulunduğunu görmek gerekir.

Muhalif cephede de durum özü itibariyle farklı değildir.

Bu cephede muhafazakar dünya ve sosyoloji hızla sözlere, simgelere, oradan hareketle bir siyasi akıma indirgenmekte, o siyasi akım ve siyaset ise tek bir şahıs üzerinden algılanmakta ve tanımlanmaktadır. Tayyip Erdoğan merkezli Türk siyaseti, AK Parti ve muhafazakar kesim okuması, özellikle sol çevrelerde eski reflekslere hızla geri dönüşün işaretlerini taşımaktadır. Bu, toplumu, toplumsal farklılıkları ve insanları sadece kapalı gruplar, ama önemlisi bu grupların temsil ettiği siyasi akımlar içinde algılama refleksidir. Toplumu bir ideolojiler yelpazesine indirgemek alıştırmasıdır ve kimi zihinler için post-kemalist bir tutumu tahrik etmekte ancak önemli ölçüde oradan da beslenmektedir. Özgecan cinayetinin esnaf cinayetine, her gelişmenin siyasi iktidar ve liderine indirgenmesi bu durumun açık işaretlerini taşıdı.

Liberal ve sol kesim de bu açıdan ciddi bir sınavdadır ve bu sınavı son derece kötü geçirmektedir.

Toplumsaldan siyasala geri dönüşün ve bunun ürettiği radikalizmin faturası önce zihniyetedir.

#toplum ile siyaset
#siyaset ile devlet
#Tayyip Erdoğan
9 yıl önce
Bir ortak payda: Şahıs kültü
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset