|
Vatandaş olmak...

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi, KONDA Araştırma Şirketiyle birlikte ilginç bir saha araştırması yayınladı.



Konu, Türkiye'deki vatandaşlık algısı/algıları...



Toplumsal algılar, hele vatandaşlık gibi aidiyet fikrine, bu konudaki ortaklıklara, ayrışmalara, hak ve görevlere, oradan hareketle özgürlüklere gönderme yapan konularda, algılar, siyasi ortamdan, gerginliklerden etkilenir, onunla kısmen paralel seyreder.



Ancak toplumsal algıdaki değişim, tabiatı itibariyle siyasi gerek ve koşullardan kimi noktalarda da ayrışır. Toplumsal devinim daha yavaş, daha uzun süreli ve kalıcıdır.



Toplumsal alanı, olanı siyasetin kuşattığı, hatta içine hapsettiği bir dönemden geçiyoruz.



İPM/KONDA'nın vatandaşlık araştırması bu açıdan da ayrı bir önem taşıyor. Hem toplumsal duruma dair bir

“ses”

verdiği için, hem siyaset ve toplum arasındaki ilişkiler hakkında bir

“fikir”

sunduğu için.



Araştırmanın

“yönetici özeti”

ne, özetin bir kesitine birlikte göz atalım.



Şu notlar düşülmüş:



“Türkiye'de insanları ortak bir vatandaşlık bağı ile birbirine hangisi bağlıyor?” sorusuna Türkiye genelinde yüzde 33 'ortak gelenekler ve kültür', yüzde 36 'din birliği,' yüzde 9 'dil birliği', yüzde 22 'herkesi bağlayan yasalar' yanıtı gelmektedir.



Bu bulgu, aslında önümüze bildik bir deseni sürüyor. Demokrasi tanımından hak ve özgürlüklere uzanan bir hatta, kültürel ögelerin ve onlara bağlı değerlerin, evrensel, maddi kimi kriter, değer ve olgular karşısında öne çıkışının, yerellik, kendine haslık meselesinin bir işaretini oluşturuyor.



Özeti okumaya devam edelim:



“ 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak için Türkçe konuşmak gerekir' önermesine Türkiye genelinde toplumun %52'si katılmaktadır. Aynı zamanda Türkiye toplumunun %55'i, Kürt kökenli vatandaşların anadillerinde eğitim görebilmelerini desteklemektedir.”



Bu noktada “puzzle”ın başka bir parçası karşımıza çıkıyor. Bu parçanın, siyasi sorunlar karşısında alınan toplumsal yola, yerleşik birlik algısıyla, kaçınılmaz bir farklılık halinin

“aynı denklem”

içine yerleştirilmesi arayışına işaret ettiği sanırız.



Ancak iş ana çekirdeğe, şahsi olana, dar alana gelince iş değişmekte, iç içe girmemiş, yan yana yaşayan milletler ya da kimlikler düzeni tüm gücüyle zuhur ediyor. Nitekim, araştırma o geleneksel sonuca tekrar ulaşıyor. Bulgulara göre “kızım veya oğlum farklı mezhepten/farklı dinden/farklı etnik kökenden biriyle evlenebilir” önermesine toplumun %50'si katılmıyor.



Siyasi konular, toplumsal grup varlığı ve temsili söz konusu olduğunda bu içe kapalılık hali biçim değiştiriyor, yerleşik ayrımcı eğilimler yeni boyutlar kazanarak yol alıyor: Bu açıdan araştırmanın şu tespiti dikkat çekici:



“Türkiye genelinde toplumun yüzde 43'ü Kürt kökenli vatandaşların cumhurbaşkanı olmasına karşıyken, yüzde 63'ü ise Müslüman olmayan vatandaşların cumhurbaşkanı olmasına karşıdır.”



Bunlar, şüphe yok ki, endişe verici bulgular.



Araştırmada vatandaşlık tip ve pratikleri de ölçüm konusu yapılmış.



“Katılım eğilimi yüksek aktif vatandaşlık grupları arasında, toplumun %39'u sorgulayan vatandaş ve %21'i eyleme geçen vatandaş gruplarında yer almaktadır. Bu da toplumun yarısından fazlasının bir şekilde aktif vatandaşlık sergilediğini göstermektedir…”



Bu ise, sevindirici bir bulgudur.



Her ciddi araştırma gibi bu araştırma da yeni durumlar, eski haller, bunlar arasındaki ilişkiler, paradoksları ortaya koyuyor. Araştırmada bu çerçevede özellikle siyaset erbabı için uyarılar da var, umut duyulacak konular da, yeni endişe kaynakları da...



Yeter ki okunsun, ciddiye alınsın, üzerinde düşünülsün...


#KONDA Araştırma Şirketiy
#Vatandaşlık araştırması
#Toplumsal algılar
8 years ago
Vatandaş olmak...
Hala mı Atatürk, Cumhuriyet ve laiklik?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…