|
Aday listelerinden izlenimler
7 Haziran seçimlerine iki aydan az zaman kaldı. Hafta başında partiler aday listelerini YSK'ya teslim etti. Özellikle 4 iddialı partinin adayları merak edilmekteydi. Salı günü akşam saatlerinde adaylarla ilgili tartışmalar başladı. Birkaç gün içinde bu tartışmalar tamamen sona erecek ve partiler seçime kilitlenecek.


Her şeyden önce, seçim takviminin işlemesini demokratik sürecin başarıyla ilerlediğinin bir işareti olarak görebiliriz. Daima vurguladığım üzere, sandık demokrasinin mihenk taşıdır. Demokratik usullere uygun sandık hem bir son hem bir başlangıçtır ve önemi asla abartılamaz. Sandık yarış, hesaplaşma, tazelenme aracıdır. Türkiye hakkında mikro veya makro projeleri olan her kişi ve kesim hem demokratik meşruiyetin hem de toplumsal gücün kaynağı olarak seçimleri görmek ve ona göre hareket etmek zorunda. Aksine davrananlar, nereye ve neye dayanırsa dayansın, gayri meşru pozisyona düşer. Seçim sürecinin ilerlemesi bunu bir kere daha görmemizi sağladı. Bu çerçevede özellikle Gülen Cemaati'ne açık ve meşru siyaset yollarını kullanmanın bürokrasi içi gizli örgütlenme ve operasyonlara tercih edilmesi gerektiğini bir kere daha hatırlatmak lâzım.

Aday listelerini her parti açısından iyi bulanlar da kötü bulanlar da oldu. Bu konuda şahsen bir tartışmaya girmem. Kimin aday yapılıp kimin yapılmayacağına karar verme takdiri ve yetkisi partililere ve parti idarelerine ait. Şüphe yok ki, her parti, özellikle iddialı olanlar, olabildiğince geniş bir toplum kesimine hitap edecek bir liste hazırlamaya çalıştı. Bunda ne kadar başarılı olduklarını veya seçmen kitlelerinin bunu ne kadar böyle gördüğünü seçim akşamı anlayacağız.

Buna rağmen, birkaç noktaya işaret etmekte fayda var. İlk olarak, azınlık vatandaş kitlelerinden MHP haricindeki büyük partilerde adaylar olması çok yerinde ve sevindirici. Tüm Ermeni adaylara başarılar dilerim. CHP'nin bir Roman vatandaşımızı seçilebileceği bir sıradan aday göstermesini de çok müspet buldum. CHP'yi bunun için kutlarım. Her vatandaş kesiminin Meclis'te temsil edilme, topluma oradan sesini duyurabilme imkânı bulması hem demokrasi hem de toplumsal barış açısından çok yararlı.

Adaylar arasında çok sayıda gazeteci var. CHP 18, Ak Parti 5 gazeteciyi aday göstermiş. Bunu da gayet normal karşılıyorum. Gazeteciler de siyasî görüşleri olan insanlar. Bu konularda tarafsızlık ve bağımsızlık ciddiye alınabilecek iddialar olamaz. Mühim olan tarafsızlık değil dürüstlüktür. Tarafsızım deyip taraflılığın en koyusunu göstermemektir. Tarafını belli etmek ama tavır ve yorumlarda dürüstlükten ve meslekî ahlâk standartlarından uzaklaşmamaktır. Bu konuda asıl tuhaf olan şey, bazı gazetecilere, daha doğrusu Ak Parti'ye yakın olan gazetecilere “yandaş” sıfatı yapıştırılırken CHP kanadında yer alan gazetecilerin, mefhum-i muhalifinden, “tarafsız” sıfatıyla etiketlenmesidir. Bunun son örneğini, çarşamba akşamı, Hürriyet'in Ankara temsilcisi bir televizyon kanalındaki yorumlarıyla sergiledi. Demek ki CHP'ye destek olmak normal, AK Parti'yi desteklemek anormal. Asıl ve daha koyu yandaşların CHP'nin yanında olduğunu zaten biliyorduk ama bir kere daha delilli olarak görmüş olduk. Bir partiye yakın duran gazetecilere “yandaş” demek normalse, diğer bir partiye yakın duranlara da aynı sıfatı yapıştırmak haksızlık olmaz. Ak Parti'ye yakın medya organları ve gazeteciler olduğu gibi CHP'ye yakın medya organları ve gazeteciler de var. Gazetecilerin CHP'ye yakın durması ne kadar haksa, AK Parti'ye yakın durması da en az o kadar haktır. Dolayısıyla, ille de bu kelime kullanılacaksa, medyada Ak Parti yandaşları yanında CHP yandaşları da var demek, kullanılmayacaksa, kimseyi yandaşlıkla sıfatlandırmamak gerekir. Bu, ahlâkın ve adâletin icabıdır.

HDP listelerinde dikkat çeken bir durum, bir kısmı şiddete bulaşmış veya şiddete destek vermiş eski sosyalist örgüt liderlerinin adaylar arasında yer alması. Bunu eleştiren yorumlar yapıldı. Ben bu yorumlara katılmıyorum. Eskiden şiddeti bir metot olarak benimsemiş kimselerin bir parti listesinden seçime girmesini bir ilerleme ve demokrasimiz adına bir kazanç sayıyorum. Bunu bu insanların şiddet yerine demokratik mücadele kanallarını kullanmayı seçtiklerinin işareti olarak görebiliriz. Umulur ki bu karşılıksız bir beklenti olarak kalmaz ve söz konusu isimler tavır değişikliği gerekçelerini şiddete teşne sosyalist gençlik kitlelerine de etkili şekilde aktarırlar ve onları şiddetten uzaklaşmaya teşvik ederler.
#seçimler
#atilla yayla
#köşe yazısı
9 yıl önce
Aday listelerinden izlenimler
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’