|
Batı neden Ortadoğu’da demokrasi istemiyor?
Arap Baharı liberal demokrasinin Ortadoğu'da yayılmasını isteyenleri çok sevindirmiş ve heyecanlandırmıştı. Tarihteki üç demokrasi dalgasından da yok denecek kadar az etkilenmiş bölge nihayet demokrasiyle tanışacak ve donanacaktı. İnsan haklarına saygısız, otoriter rejimler ortadan kalkacaktı. İnsanlar siyasal iktidarın belirlenmesine ve denetlenmesine katılacaktı. Bu aynı zamanda tüm bölgenin ekonomik potansiyelini harekete geçirecekti. Dünyanın en zengin doğal kaynak alanlarından birine yerleşmiş Arap ülkelerinin halkları açlık, fakirlik ve sefaletten kurtulma yoluna girecekti. Refah seviyesi yükselecek ve artan bölgesel ekonomik işbirliği ve ticaret aynı zamanda bölge ve dünya refahına ve barışına katkıda bulunacaktı.

Kısa sürede bu beklentilerin hepsi hayale dönüştü. Arap dünyasının ve dolayısıyla Arap Baharı'nın mihver ülkesi Mısır, baharın üçüncü yılı dolmadan bir askerî darbeye sahne oldu. Demokratik seçimlerle iş başına gelen Mursi yönetimi general Sisi tarafından devrildi. Darbeye karşı çıkan binlerce insan sokaklarda katledildi. Çoğu Müslüman Kardeşler üyesi yüzlerce kişi düzmece mahkemelerde güya yargılanarak idama mahkûm edildi. Son olarak Mursi 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bakıyorum, bütün bunlara, iş Türkiye'de demokrasiye gelince mangalda kül bırakmayanlar hiç ses çıkartmıyor, tepki vermiyor. Böylece, bu kimseler, demokrasi talebinde samimiyet testinden sınıfta kalıyor.

Mısır'da ve Ortadoğu'da ilk ciddî demokrasi denemesinin başarıya ulaşamamasının iç ve dış birçok sebebi olmalı. Sivil toplumun yeterince gelişmemesi, demokratik siyaset tecrübesi eksikliği, siyasî kültürün otoriteryen rengi vb. en başta gelenler. Ancak, baharın kısa sürmesinin ve kışa dönüşmesinin dış sebepleri de var. Bunların bir kısmı bölge ülkeleriyle, diğerleri Batı'yla alâkalı.

Biliyoruz ki, Suudi Arabistan ve -Katar hariç- körfez ülkeleri Sisi darbesine maddî ve manevî destek verdi. Anti- demokratik Arap ülkelerinin Mısır darbesine sahip çıkması belki anlaşılabilir. Bunlar, herhâlde, Mısır tecrübesinin kendi ülkelerine örnek olmasını istemedi. Özgürlükçü ve demokratik bir sistem kurarak ekonomik alanda büyüyecek bir Mısır'ın ortaya çıkmasını da istemedi. İsrail de aşağı yukarı aynı konumdaydı.

Açıklaması asıl zor olan Batı'nın tavrıydı. Batı Mısır'daki darbeyi teşvik etti. Darbeye darbe demedi. Katliamları yasak savma kabilinden sözlerle geçiştirdi. Bu şekilde, sözüm ona “Batılı değerlere" ihanet etti. Paragrafın başında “Batı'nın tavrının açıklanmasının zor olduğunu" söyledim, ama belki de açıklanması en kolay olanı o. Batı tarihi, Batı devletlerinin sicilinin demokrasi ve insan hakları konusunda yalpalamalarla ve çifte standartlı davranışlarla dolu olduğunu gösteriyor.

Niçin? Görebildiğim kadarıyla iki ana sebep var. Birincisi, en azından bazı Batılılarda hâkim olan, başka toplumları, özellikle

Müslümanları hakir görme tavrı. Bu kafaya göre İslam demokrasiye cevaz vermemekte ve Müslümanlar demokrasi gibi uygar bir rejimi hak etmemekte. İkincisi, devletlerin ulusal çıkar kavgalarıyla ilgili tahminler ve endişeler. Batılılar, İslam ülkelerinde demokrasinin işlemesi hâlinde seçmen kitlelerinin Batı'ya teslim olmayabilecek, icabında kafa tutabilecek liderleri iş başına getirmesinden korkuyor. Bu durumda ulusal çıkarlarının zarar görebileceğini düşünüyor. Onlara göre, diktatörlerle çalışmak daha kolay. Diktatör bir kere ikna edildiği veya tehdit, şantaj, baskı gibi yollardan biriyle teslim alındığı zaman, o ülkeyi Batı'nın yedeğinde tutmak daha kolay.

Batı'nın, İslam ülkelerine yönelik çifte standartlı duruşu yeni değil. Yakın zamanlarda ilk örneği 1990'larda görüldü. Batı Cezayir'de demokratik seçimlerin ilk turunu kazanan FIS'in (İslami Selamet Cephesi) demokratik yollarla iktidara gelmesine izin vermedi. Laisist çevreleri tahrik ve teşvik ederek ülkeyi binlerce cana mâl olan bir iç savaşa sürükledi. Bu tavrı Arap Baharı'nda tekrarladı. Mısır'da Sisi'nin darbesine çanak tuttu. Darbeyi meşru hatta demokratik ilan etti.

Batı'nın çifte standartlılığına ve ulusal çıkarları uğruna demokratik hakları ve süreçleri reddine dikkat çekerken, Arap ülkelerinde yaşayan insanların başarısızlıkta hiç payı olmadığını ve her şeyin dış müdahalelerle belirlendiğini iddia etmiyorum. Şüphe yok ki bir ülkede uzun vadede ne olacağı o ülkenin sakinlerine bağlı. Ancak, Batı'nın dünya egemenliği ve demokrasiyi gerek gördüğünde millî çıkarları adına ve uğruna askıya almaya razı olması da göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir faktör. Bu faktörü dikkate almadan yapılacak analizler eksik kalmaya ve yanıltıcı olmaya mahkûm.
#batı
#ortadoğu
#demokrasi
٪d سنوات قبل
Batı neden Ortadoğu’da demokrasi istemiyor?
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler