|
Ekonomik hayatı kanunlarla yönetebilir miyiz?
Toplumda egemen ekonomi kültüründe devletin ekonomiyi istediği gibi idare edebileceğine inanılır. Bu anlayışa göre, devlet ekonomide olmasını istediği şeyleri idarî ve/veya siyasî-hukukî kararlarla gerçekleştirilebilir. Bu yüzden, tüm iktisadî sorunların çözülmesi, kalkınmanın gerçekleştirilmesi, adâletin tesis edilmesi, fakirliğin ortadan kaldırılması, kamusal yetki sâhibi olanların iyi niyetle hareket etmesine ve doğru kararları almasına bağlıdır.

Bu kavrayışın bir yanılsama teşkil ettiği açık. İktisadî hayatın insanlar tarafından meydana getirilen ama insan tasarımının ürünü olmayan kanunları vardır. Bu kanunlar pozitif yasama faaliyetinin sonuçlarıyla değiştirilemez. Yani siyasî-idarî aktörler tarafından varlık alanından kaldırılamaz. Bunun sebebi onların altında yatan şeyin tespit edilebilir aktörlerin somut iradî tercihleri değil hayatın değiştirilemez gerçekleri olmasıdır. İnsanî hayatın tabiatı, dünyanın temel özellikleri iktisadî hayata şekil vermektedir. Onlar değişmedikçe iktisadî hayatın kanunları da değişmeyecektir. Bu değişikliği yapmak ise insanın güç menzili içinde yer almaz.

Siyasî ve idarî otoritelere karşı kuşkulu ve sorgulayıcı olmakta yarar var, ama bu otoritelerin en azından zaman zaman iyi niyetle bazı şeyler yapmaya çalıştığı açık. Halka hesap vere mecburiyeti ve halkın tasvibini alma ihtiyacı özellikle siyasî otoriteleri doğru çizgiyi izlemeyi bir ölçüde olsun zorlayacaktır. Ancak, iyi niyetli olmak ve doğru olduğuna inanılan ekonomik politikalar oluşturmak istenen sonuçlara ulaşılacağını garanti etmez. Zira, bu kararların muhatapları nesneler değil insanlardır. İrade sahibi ve davranışta tercih yapan varlıklar olarak insanlar her karar üzerine durumlarını gözden geçirecek ve yeni bir pozisyon alacaktır (rasyonel beklentiler teorisi). Bu pozisyonların toplu sonucu, beklenenin tam tersine yol açabilir. Sosyal teoride buna niyetlenmemiş sonuçlar deniyor. Başka bir şekilde ifade edersek, bir kararın sonuçları kararı alanların beklentilerinin dışında hatta onların tam tersine olabilir.

Bu olgunun örnekleri her zaman karşımıza çıkabilir. Onları görmek için etrafa dikkatli bakmak yeterli. Ben bu yazıda bir örnekten bahsedeceğim. Herkes hatırlayacaktır, Soma'da meydana gelen ve elim sonuçlara yol açan kömür madeni kazasının ardından yaşanan infiale kapılan ve paniğe düşen hükümet maden işletmeciliğiyle ilgili bazı yasal düzenlemeleri bir torba kanuna yerleştirerek Meclis'ten geçirdi. Bu düzenlemenin amacı kömür madeni işçilerinin yaşama şartlarını iyileştirmek ve işte güvenliği artırmak. Buna göre, işçilere asgari ücretin en az iki katı maaş ödenecek (bu sektörel bir asgarî ücret anlamına geliyor), yeraltında çalışacak işçiler haftada en fazla 36 günde en fazla 6 saat çalıştırılabilecek. Madenciler 55 yerine 50 yaşında emekli olacak.

Kim bu amaçların benimsenmesine ve kovalanmasına itiraz edebilir ki? İsteriz ki işçiler asgari ücretin on katı maaş alsınlar, günde iki saat çalışsınlar ve 40 yaşında emekli olsunlar. Gerek kanunun öngördüklerinin gerekse benim söylediklerimin gerçekleştirilmesi sırf bir idarî-siyasî karar meselesi olsaydı, işler kolaydı. Üstelik, o zaman, bu iyilikleri uygulamayı sadece maden işçileriyle sınırlı tutmayıp tüm işçilere yaygınlaştırmak isterdik. Ama bunu yapamayız. Niye yapamayız? Ekonominin gerçekleri buna izin vermediği için. Ekonominin gerçeklerini ise alandaki şartlar, olgular belirler. Gerçekler hesaba katılmazsa iyi niyetle alınan kararlar hiç de istenmeyecek, hatta iyilik yapılmak istenen insanlara zarar verecek sonuçlara yol açar.

Nitekim, bu sefer de böyle oldu. İşçi istihdam etme şartlarının birden bire ağırlaştığını gören bazı maden işletmecileri sektörden çekilmeye, ocaklarını kapatmaya başladı. Zonguldak'ta 4500, Karaman'da 1500 işçinin çalıştığı 31 özel sektör maden işletmesi üretimi durdurdu. Bir işletme sahibi, “Torba yasadaki şartlar çok ağır. Bu şartlarda devam edemeyiz” diye konuştu. Ekonominin işleyişinden habersiz medya organları, sektörden çekilmeye karar veren ocak sahiplerine ateş püskürdü ve “madende asgarî ücret oyunu”, “iş güvenliği bahanesiyle işçi kıyımı” gibi başlıklarla durumu haberleştirdi. Bu medya organlarına, aynı yaklaşımı kendi çalışanlarına karşı da sergilemelerini, meselâ, tüm çalışanların maaşını ikiye katlamalarını ve çalışma saatlerini yarıya indirmelerini tavsiye ederim. Eğer kendileri başarabilirlerse aynısını maden işletmecilerinden de talep etme hakkına sahip olabilirler.

Meclis'ten geçirilecek ekonomik hayatla ilgili kanunlar onlardan önce var olan kanunlara saygı göstermeli. Aksi takdirde, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olabiliriz.
#atilla yayla
#Ekonomik hayatı kanunlarla yönetebilir miyiz
#köşe yazısı
9 yıl önce
Ekonomik hayatı kanunlarla yönetebilir miyiz?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti