Türkiye zaman zaman moda hâline gelen kavramlar etrafında tartışmayı seviyor. “Mahalle baskısı”, “İranlaşmak”, “Malezyalaşmak” gibi kavramlar son on sene boyunca ülke gündemini işgal etti. AK Parti’ye şeriat düzeni getirmeye çalışıyor diye kapatma davası açıldı. Cumhuriyet gazetesi “tehlikenin farkında mısınız?” sloganı ile dindarlaşan bir ülkeye karşı okuyucularını uyardı. Bazı medya organları ve akademisyenler, “şeriata doğru giden bir ülkenin kurtuluşu için Türk Silahlı Kuvvetleri’ni açıkça darbe yapmaya davet ettiler.” Yine aynı dönemlerde Binnaz Toprak ile “endişeli modern” kavramı hayatımıza girdi. Toplumun dindarlaştığını düşünenler bu kavrama sığınarak seküler hayat tarzının tehlikede olduğunu öne sürdüler. Volkan Ertit’in “Endişeli Muhafazakârlar Çağı” (Orient Yayınları, 2015) adlı kitabı ise, esas endişelilerin modernler değil, muhafazakârlar olduğunu iddia ediyor.
Ertit, bu 11 maddenin Türkiye’nin gerçekliği olduğunu geniş bir kaynak taraması ve kendi yaptığı alan çalışmaları ile ortaya koyuyor. Örneğin, iki kuşak arasındaki dindarlık farkını 2797 aile ile yapılmış bir doktora tezine dayandırıyor. Eşcinsellerin toplumun tüm kesimlerde daha kabul edilebilir hale geldiklerini söylerken, Hakan Yılmaz’ın “Türkiye’de Muhafazakârlık, Aile, Cinsellik ve Din” adlı çalışmasından yararlanıyor ama aynı zamanda 1990’larda yapılması mümkün olmayan Onur Yürüyüşü’nün 40.000 kişi ile 2014 yılında hem de Ramazan ayında gerçekleştiğini okuyucuya hatırlatıyor. Evlilik öncesi flört/cinsel birliktelik sayısında ortaya çıkan artışın yine akademik çalışmalar ışığında neden muhafazakârları tedirgin edecek noktaya ulaştığını anlatıyor. Ertit’e göre dindarlaşan toplumlarda farklı inanç grupları arasındaki evliliklerde azalış olması beklenirken, Türkiye mezhepler arası evlilik oranının gün geçtikçe arttığı bir ülke durumunda. Ertit, hem kadınlar hem de erkekler vücut hatlarının belli olacağı kıyafetleri daha çok tercih ederken, facebooktaki “ilişkisi var” modülünün sadece başı açık kızlar tarafından kullanılmadığına da işaret ediyor.
Tüm bu bilgiler ışığında, Ertit’in vurguladığı gibi, “eğer 2000’li yıllarda ille de birilerinin endişesinden bahsedilecekse, en azından şimdilik, endişeli modernlerin endişeli muhafazakârlardan rol çaldıklarını ifade etmek çok da yanlış olmayacaktır.