|
Kürtlere verilenlerin aynısını isteyen adam!

Memleketin namlı faşistlerinden biri çözüm sürecinin somut adımlara dönüşmeye başlaması üzerine kendini tutamamış ve patlamış. “Kürtlere ne verildiyse aynısından ben de istiyorum” demiş. Eyvallah. Seni kıracak değiliz!

Bu tür adamlar kendini Beyaz Türk diye adlandırmayı seviyor. Aslında doğru adları, daha önce de yazdığım gibi, Bağnaz Türkler. O kadar bağnazlar ki, kendilerini dünyanın merkezi zannediyorlar. Her şeyin ölçüsü olarak kendilerini alıyorlar. Genel bir kavram olarak insan haklarına saygıları yok. Sadece küstahlık ve ukalalık değil bilgisizlik, önyargı ve cehalet te paçalarından akıyor. Akıllarını tatile göndermiş durumdalar. Bu yüzden, ağızlarından çıkanın ne anlama geldiğini, kendilerini nerelere götürdüğünü anlamıyorlar.

Namlı faşisti yine de kırmayalım. Kürtlere gelecekte ne verileceği belli değil, ama geçmişte ne verildiği belli. Aynısını istediğine göre bu şahsın aralarından seçim yapabileceği şeylerin bazıları şunlar: Ana dilini konuşmanın yasaklanması. Ana dilde eğitimin yasaklanması. “Ben Kürdüm” demenin yasaklanması. Dağa taşa “ne mutlu Türküm” diye yazılması. İlkokullarda Kürt çocuklarına “ne mutlu Türküm” diye bağırttırılması. Kürt çocukların dayak ve işkenceyle süslenmiş zoraki Türkçe eğitime tabi tutulması. Kürt nüfusun topraklarından kopartılıp sürgüne gönderilmesi. Ana dilini konuştuğu için davalara maruz bırakılması ve zindanlarda çürütülmesi. Siyasi egemenlikte pay sahibi olmak istiyorum dediği için öldürülmesi. Faili meçhullere kurban gitmesi. Beyaz Toros araçlarla ortadan ebediyen kaybolmak üzere JİTEM merkezlerine doğru yolculuklara çıkartılması. Güvenlik kuvvetlerince işkenceye ve kötü muameleye tabi tutulması. Kürt olduğu için aşağılanması. Dışkı yemeye zorlanması... Namlı faşist bunlardan hangisini heybesinde görmek, üzerinde sınamak istiyorsa buyursun alsın.

İnsan olanı insanlığından utandırması gereken bu tavrı bir insan nasıl olur da sergileyebilir? Bunu insanî hasletlerden ve diğer insanlarla duygudaşlıktan mahrumiyet ile açıklayabiliriz. Biz insanlar, başka insanlara yapılan şeylerin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu kendimizi başka insanların yerine koyarak anlayabiliriz. Bu, çoğu ahlâk kodunun temel ilkelerindendir. Bunu yapabilmeyi mümkün kılan ise insanların aynı aklî ve hissî özelliklere sahip olmasıdır. Meselâ, işkencenin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu anlamak için işkence tezgâhına yatırılmamız gerekmez. Kendimizi işkence tezgâhında hayal etmek doğruyu anlamamıza yeterlidir. Hiçbir selim akıl sahibi insan işkence görmek istemez. Hayat hakkımızın alçakça çiğnenmesinin, ana dilimizde eğitim görmenin yasaklanmasının doğru mu yanlış mı olduğunu da bu şekilde kavrayabiliriz.

Vicdanını yitirmemiş, insanlıktan çıkmamış herkes, bu yolu kullanabilir ve kullanır. Kürt meselesine bakışın en sağlıklı yolu da budur. Ne yazık ki, Kürtlere yıllarca yapılan haksızlık ve zulümleri görmeyenler, haksızlıkların giderilmesi ve gasp edilmiş hakların iadesi yolunda en küçük bir umut ışığı doğduğunda hemen ayağa kalkıyor ve itiraz ediyor. Bazıları bunu basit ve doğrudan kötülük olarak yapıyor. Burada atıf yaptığım yazar gibiler ise sinsice, sureti haktan görünerek yapmaya çalışıyor.

Kürtlere bunca yanlışlık, haksızlık, zulüm yapılırken itiraz etmeyen, hatta onları açık ve örtülü her yolla destekleyen vicdan yoksunları ne dersin desin, bu toplum Kürt problemini eşit vatandaşlık ve özgürlük ve demokraside paydaşlık yolunda ilerleyerek çözecektir. Bu doğrultuda atılacak her adım bağnaz Türkleri ne kadar kızdıracak ve kudurtacak olursa olsun Türkiye bu yoldan sapmayacaktır. Çünkü, çok şükür, Türkiye’de insanların çoğu sağduyusunu, vicdanını ve aklını yitirmiş değildir.

#çözüm süreci
#Beyaz Türk
#Kürtler
9 yıl önce
Kürtlere verilenlerin aynısını isteyen adam!
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim