|
Liderin partisi mi, partinin lideri mi?
Konsolide ve istikrarlı demokrasilerde seçimlerde başarı kazanamayan siyasî parti liderleri istifa ediyor. Son örnek Britanya'da vuku buldu. Muhafazakâr Parti'ye iktidarı kaptıran İşçi Partisi lideri ile Liberal Demokrat Parti lideri istifa ederek partilerinin başından çekildi. Türkiye'de böyle şeyler neredeyse hiç olmuyor. Siyasî hayatımızda bu doğrultuda bir teamül, gelenek, anlayış, bekleyiş, talep yok. Yenilen siyasî liderlerin istifa etmesini bir yana bırakın, bu liderlerin partileri üzerindeki hâkimiyeti ve kontrolü güçleniyor. Kendileri istemediği sürece hiç kimse onları yerlerinden edemiyor. Bu konu üzerinde kafa yormamız, araştırmalar yapmamız, açıklamalar geliştirmemiz lâzım; çünkü bu durum, demokrasimizdeki bir zaafı yansıtıyor veya demokrasimizin daha iyi hâle gelmesinin önünü tıkıyor olabilir.

Bu vaziyetin muhtemel sebepleri arasında en başta geleni, kanaatimce, siyasî partilerin kurumsallaşamaması. Türkiye'de siyasî partilerin hemen hemen hiçbiri kurumsallaşmasını tamamlayamadı. CHP bu tespiti yanlışlayan bir örnek olarak verilebilir, ancak, CHP kelimenin olağan anlamında bir parti değil, başka türden bir organizma, dolayısıyla onu değerlendirme dışında bırakabiliriz. Mağlup partilerin liderlerinin istifaya asla yanaşmamasının nedenlerinden biri askerin sistemdeki rolü. Askerî darbeler partilerin uzun ömürlü olmasını, kök salmasını engelledi. Parti kadrolarını dağıttı ve kadrolara katılma ihtimâli olan vatandaşları caydırdı. Partilerin yeterli miktarda insan kaynakları bulmasını zorlaştırdı. Bazen siyasî kadroları başka siyasî kadrolar adına / lehine tasfiye etti.

Partilerin kurumsallaşamaması partiler içinde bir kurum kültürünün ve demokratik davranış kodlarının oluşmasına mani oldu. Partiler kişilere aşırı bağlı ve bağımlı hâle geldi. Hatta bazı durumlarda, kişilerle özdeşleşti ve kişilerin siyaset sahnesinden çekilmesi partilerin de sonu oldu.

Partilere dayatılan mevzuat da partilerin tek adamların elinde kalmasını kolaylaştırdı. Kendi örgütlenme ve yapılanma tarzlarına sahip olmalarına izin verilmeyen partiler, kurumsallaşmayı kolaylaştıracak yeni yollar keşfetmeyi beceremedi. Parti yapıları tepeden kolayca kontrol altına alınabilecek yapılar olarak belirdi. Partilere dayatılan resmî ideoloji partileri birbirine benzetti. Hâlihazırdaki ilgili mevzuat partileri yarışan siyasî aktörler olarak görmekten ziyade aynı partinin dalları gibi görmeye ve göstermeye meyilli ve müsait.

Ülkedeki egemen kültür partileri bu şekle sokan siyasî kültürü besledi, semirtti. Birçok lider bu durumdan şikâyetçi olmadı, aksine onu sevdi. Kendilerini partilerin geçici lideri ve partiye hizmet etmesi gereken figürler olarak görmekten ziyade, partileri kendisinin mülkü, kendisiyle kaim olan, kendisiyle birlikte hayatta kalabilecek, kendisine hizmet etmesi icap eden bir varlık olarak gördü. Partinin kalıcı olmasını, uzun vadedeki varlığını düşünmedi; buna yönelik yatırım yapmadı. “Benden sonrası tufan” kafasıyla hareket etti. İkinci hatta üçüncü adamlara izin vermedi. Etrafında ilerde yerini alabilecek, irade sahibi, karar verme ve takip etme gücüne sahip insanları değil, itaatkâr, parti liderinin ağzına bakan, bulunduğu yeri yeteneklerine ve çabasına değil lider tarafından tercih edilmesine veya kayırılmasına borçlu ve bundan dolayı istikbalini lidere yaltaklanmakta arayan insanlar bulundurdu. Parti fikriyatını oluşturmaya emek ve zaman harcamadı. Bu yüzden de partiler kurumsal bir kimlik kazanamadı. Sonuçta, partilerin liderleri yerine liderlerin partileri ortaya çıktı. Partiler tek adam partisine, daha doğrusu tek adam kulübüne dönüştü. Liderin sahneden çekilmesi partinin de ölmesi, sahneden çekilmesi anlamına geldi. Yakın zamanlarda ANAP, DSP ve DYP gibi partilerin başına gelen bu. Bu partilerin dramında tüm partilerin alması gereken dersler var.

Sanıyorum ki, bütün bu söylenenler, Avrupa'da başarısız liderler istifa ederken Türkiye'de seçim kaybetmiş liderlerin koltuğa adeta yapışmasını, kazık çakmış gibi partilerinin başında kalmasını kısmen açıklıyor. Ancak, şurası kesin, bu vaka hakkında, bilimsel çalışmalara, hatıralara ve gözlemlere dayalı daha etraflı açıklamalara ihtiyacımız var.
#Muhafazakâr Parti
#seçimler
#Liberal Demokrat Parti
9 yıl önce
Liderin partisi mi, partinin lideri mi?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir