|
TÜSİAD AK Parti’nin şansı mı?

TÜSİAD içinde toplanan ve İstanbul Sermayesi adıyla da anılan zenginler grubu ağırlıklı olarak serbest piyasa ekonomisi içinde çalışmayı sevmeyen, devletten aldığı imtiyazlar ve kredilerle zenginleşen, ideolojik olarak tek parti ruhuna bağlı işadamlarından, başka bir deyişle devletçi kapitalistlerden müteşekkil. Bu kimseler, öteden beridir, toplumun dindar muhafazakâr kitlelerini küçümseyen, Batılı değil Batıcı olan, kendi hayat tarzlarını başkalarının hayat tarzına üstün gören, kerameti kendinden menkul “seçkinler”.

Bu kulüp demokrasiyi de pek sevmiyor. Türkiye’nin hemen hemen hiçbir probleminde doğru yerde dur(a)mamış, kronik problemlerin çözümünde asla riske girmemiş bir sermayedar grubu. Bazıları onlara burjuva adını veriyor. Yanlış bir adlandırma. Burjuva kendi ayakları üstünde kalmayı başaran ve devletten temel isteği kendini engellememesi olan insanlara verilen isimdir. TÜSİAD’da toplananların ekseriyeti burjuva değil, ayrı bir kategori teşkil eden, devletçi, devlete eklemlenmiş süper zenginler grubu. Hükümet bazı ekonomik icraatlarında işletmelerin-müteşebbislerin önünü açmaya çalıştı ve bundan en fazla TÜSİAD’cılar yararlandı. En önemli kamu iktisadî teşebbüsleri özelleştirmelerle TÜSAİD’cıların eline geçti. Bu grupta yer alan kimi alan şirketler son 12 yılda ortalama 10 kat zenginleşti. Yani kişisel büyümeleri ülkenin büyümesini birkaç kat aştı.

TÜSİAD kontrol edemediği hükümetlerden hiç hazzetmedi. İhtiyaç hissettiğinde hükümetlerin devrilmesi için demokrasi dışı yolları denemekten ve siyaseti dizayn etmeye kalkışmaktan asla sakınmadı. Ecevit’e 1970’lerin sonunda savaş açtı. 2000’lerin başlarında yine Ecevit’e karşı sinsi bir kampanya yürüttü. Onu hastalık gerekçesiyle iktidardan indirip TÜSİAD’ın tam kontrolünde olan bir ekibi başa geçirme çalışmalarına destek verdi. Ak Parti hükümetine karşı sokak şiddetiyle hükümeti devirme çabasına dönüşen Gezi isyanlarına büyük lojistik destek sağladı. 25 Aralık 2013 operasyonları TÜSİAD’cılara rakip olma ihtimali olan iş adamlarına yapıldığı için dile getirilmemiş bir memnuniyet duydu. Son olarak, TÜSİAD başkanı, Sabancı grubundan Haluk Dinçer, “dam üstünde saksağan vur beline kızmayı” misali, Cumhurbaşkanını “muhatap” almadıklarını ve “ortada bir paralel yapı göremediğini” ilan etti. Ancak, bir süre sonra sözlerini tevil yoluna gitti.

TÜSİAD’cıların bunları söylemesi elbette ifade özgürlüğüne girer. Bu yüzden, Ak Parti çevrelerinin karşı tezleri ve eleştirileri dillendirmeyi aşıp tehditkâr açıklamalara girmeleri yanlış. İfade özgürlüğü ağır eleştirileri ve hoşa gitmeyen fikirlerin dile getirilmesini de kapsar. Ancak, bu tür sözlerle meydana çıkanların da ağır eleştirilere açık olması gerekir. Diğer taraftan, TÜSİAD herhangi bir dernek değil. Elinde çok büyük ekonomik birikim ve muazzam bir medya gücü tutuyor. Sadece Koç ekonominin yüzde onunu kontrol ediyor. İlginçtir, devamlı “vahşi kapitalizm”den, “sömürü”den, “ekonomik eşitsizlikler”den, “şirketlerin artan gücü”nden dem vuran sol hareketler Koç’u asla eleştiri tahtasına oturtmuyor. TÜSİAD’cılar zaman zaman ilginç sözler sarf ediyor. Bunların bazıları münferit bazıları ise derneği bağlayıcı nitelikte. Şüphe yok ki, TÜSİAD başkanının son açıklaması münferit bir tavrı yansıtıyor da olabilir yaklaşan seçimlere matuf senkronize bir gayrete işaret ediyor da olabilir. Gerçeğin ne olduğunu zamanla anlayacağız.

TÜSAİD başkanı ve aynı kafadakiler ortada bir “paralel devlet” göremiyorsa gözleri bağlı veya zihniyetleri otonom yapılanmaya paralel demektir. TÜSİAD üyelerinin bazılarının çeşitli illegal örgütlerle ilişkilendirilerek yasa dışı dinlendiği ortaya çıktı. Başbakan’ın ofislerine dinleme cihazı yerleştirildiği ve dinlendiği anlaşıldı. Bir bürokratik şebeke, devlet dışında bulunan, siyasî bir meşruiyeti olmayan merkezlerden emir alarak MİT tırlarına operasyon düzenledi. Türkiye’nin hayatî sorunu Kürt probleminin çözümü için Oslo’da yapılan görüşmeler deşifre edildi. Bunun üzerinden MİT ve müsteşarı hedef hâline getirildi. MİT operasyonu başarılı olsaydı Başbakan Erdoğan “teröristlerle işbirliği yapıp vatana ihanet ettiği” gerekçesiyle polis şefleri tarafından tutuklanacaktı. 17-25 Aralık’ta yapılan hukuka tamamen aykırı operasyonlar devlet içindeki otonom bir yapılanma tarafından gerçekleştirildi. Ortada delil olmadan veya ciddiye alınamayacak delillerle bir polis terörü estirilmek istendi. Daha deliller toplanmamışken, operasyondan birkaç gün sonra, yüzlerce sayfalık fezleke bazı yayın organlarında çarşaf çarşaf yayınlandı. Bu fezlekenin daha önceden hazırlandığı apaçık ortadaydı. Bütün bunlar TÜSAİD’cılar için bir şey ifade etmiyorsa, diyecek bir şey yok.

Buna rağmen, TÜSİAD’ın Ak Parti’nin en büyük şansı olduğunu söylemek isterim. Sade vatandaşlar TÜSİAD kafasından ve icraatlarından hoşlanmıyor. TÜSİAD hükümete saldırdıkça geniş halk kitleleri bunu hükümete sahip çıkması gerektiği yolunda bir işaret olarak alıyor. Kısaca, Ak Parti TÜSİAD için “iyi ki var!” demeli. Ben olsam, konuştular diye azarlamak ve böylece ifade özgürlüğüne darbe indirmek yerine, TÜSİAD’ı aynı yolda ilerlemeye, TÜSAİD’cıları mümkün olduğu kadar çok ve her konuda konuşmaya teşvik ederdim.

#TÜSİAD
#serbest piyasa
#Haluk Dinçer
9 yıl önce
TÜSİAD AK Parti’nin şansı mı?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset