|
Hakkı teslim etmek gerekir

Birçok düşünce akımı ile yakın temas içinde yetişmiş bir kuşağı temsil ediyoruz. Birlikte büyüdük. Belki de bu nedenle feminizmin kadın haklarına ilişkin söylemlerini olduğu gibi kabullenmesek de ortaya çıkardığı gerçeklerin bazılarını bir hakikatin tespiti olarak gördük. Tıpkı insan hakları gibi. Bizim camiada bunu yapmayan bir nesil de vardı. 1970’li yıllarda kadın haklarına ilişkin bilincin oluşmasına katkı sağladılar. Dindar olmanın suç sayıldığı bir ülkede bu kimliği taşımanın mücadelesini kendi üsluplarınca ve feminist olmadan verdiler. Şule Yüksel Şenler ve Gülsen Ataseven’i farklı kulvarlarda varlık gösterseler de bu isimlerin başında zikredebiliriz.

...

Bu kesimde kurumsallaşmadan söz ettiğimizde karşımıza Günsen Ataseven, Hanımlar İlim Kültür Derneği ve onun öncülüğünde kurulan Gökkuşağı Platformu çıkar. Muhafazakar kesimin tüm kadınları için orası bir ocak oldu. Günsen Ataseven’in dünyaya ve yeni fikirlere açılan ama aynı zamanda dindarlığı özenle koruyan tavrı; beğenelim beğenmeyelim hepimiz için ufuk açıcı olmuştur. Bizim kavgacı ruhlarımızı teskin etmiştir. Motive eden, hayır çalışmalarını kurumsallaştıran, yapılan işlere süreklilik ve örgütlü çalışma disiplini kazandıran, her daim ihtiyatı elden bırakmayan yaklaşımı, dönemin ruhu düşünüldüğünde önemli mesafelerin kat edilmesine sebep olmuştur. Uluslararası entegrasyonu olan, her dönemde sürdürülebilir bir metot ortaya koyan ve en önemlisi farklı kesimler ve nesiller arasında köprü kuran yaklaşımı ile bu camianın öncü kadın isimlerinin başında hepimizin kalbinde müstesna bir yeri vardır.

...

1980 sonrasını temsil eden bizim kuşak ise daha mücadeleci, kimliğini saklamayan, daha özgüvenli ve batılı hemcinsleri ile yer yer ittifak etse de özgün bir yol arayışını benimsedi. Başörtüsü eylemleri bu kuşağın içinde serpildi. Kadının evden çıkmasına itiraz eden geleneksel dindar bakış açısına ve onları sokakta istemeyen laiklere karşı mücadele verildi. Dindar kadın kimliğine ilişkin birçok söylem ve çalışma üzerine daha evrensel bir bakış geliştirildi. Bizim kuşağımızın kadınları ise daha başka bir izlek oluşturdular. İslam çemberinin içinde kalarak bir kadın hakları söylemi oluşturmaya çalıştılar. İyi mi kötü mü yaptılar bilemem ama, fikir ve eser üretimi üzerinden süren başka bir yolu da bizim kuşağın açtığını söyleyebilirim. Sonraki nesiller işin neresinden tutar bilemiyorum. Ancak ilerlemek istiyorsak klişeleşmiş nostalji dışında hayatın kendisine bakarak çözüm yolları aramalıyız.

...

Ak Parti kurulduğu yıllardan beri Türkiye kadın haklarına ilişkin gelişmeye kapalı kesimlerde bile büyük bir yol kat etti. Cumhuriyet tarihinin kadını dönüştürücü en büyük hamleleri bu dönemde yapıldı. Tayyip Erdoğan’ın bizzat kendisi dönüşümün öncüsü oldu. Kadınların yönetimde rol üstlenmesinden bürokrasde yer almasına kadar birçok noktada erkek kitlesi üzerine büyük bir baskı uyguladı. “Bizim şehirde kimse kadına oy vermez” diyen il başkanlarına verdiği cevaplara, kadın adaylara verdiği desteğe, yönetimde kadınların yolunu açan, kadın sorunlarının çözümüne destek veren talimatlarına bizzat şahit olanlardan birisiyim. Onun desteği olmasaydı bugün kadın-erkek eşitliğine ilişkin Türkiye tablosu değişmez, Cumhuriyetin kurulduğu yıllardaki rakamları hala taşıyor olurduk. Kadın konularının çözümünü devletin ve partinin masasına getirmiştir. Söz değil icraat yapmıştır. O masada bir kez bile bir kadın kendisini daha az eşit hissetmemiştir. Feminist ideolojinin kadın merkezli saldırgan diline her zaman karşı çıkmış ancak bu, hiçbir zaman kadın haklarını geliştirici politikalarına engel olmamıştır. İslami kesimin siyaset tarzında kadınların önünü açan öncü politikalar ve uygulamalar onun eseridir. Bu bir hakkı teslimdir.

2004 yılında kadın erkek eşitliğini sağlamak devletin asli görevleri arasında bir anayasa maddesi haline getirildi. Şiddete sıfır tolerans sözünü Ak Parti’li bakan Nimet Baş kullandığında tarih 2005, Mecliste Fatma Şahin başkanlığı’nda terör cinayetlerini araştırma komisyonu kurulduğunda tarih 2006’ydı. Ak Parti iktidara geldiğinde sayıları dördü bulmayan sığınma evlerinin sayıları bugün 78’i geçmiş durumda. Belediyelere sığınma evi açma yetkisi verildiği yıl 2006, pozitif ayırımcılığın anayasa maddesi ile desteklendiği yıl 2011 idi.

Eğitimden töre cinayetlerine birçok noktada, devletin kayıtsızlığına bu dönemde son verildi. Bu konuda bırakın çıkan yasaları dönemin başbakanlık genelgelerine bakmak bile yeterli olacaktır. Elbette yapılacak işler bitmedi ve daha kat edilecek çok yol var. Ancak bu, geçmişte yapılanları inkarı gerektirmez. Tüm bunları niye yazdım? Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, Kadem toplantısında o konuşmayı yaparken oradaydım. Kendisi ile kadın haklarını savunurken kullanılan kavramlar konusunda daha önce de defalarca konuşmuşluğumuz vardır. “Eşitlik” kavramı meselesini toplumsal adaleti sağlama açısından yeterli bulmaz. Ve eşitlik kavramını “aynılık” olarak görüp itiraz eder. Bugünün terminolojisinde bu kavramın kullanılışı ayrı bir yazı konusu amma velakin oradaki konuşmasında “Eşit değildir ama eşdeğerdir... Bizim görevimiz yasalar karşısında eşit fırsat ve imkanlar sağlamaktır” dedi. Yansıtılmak istenen resim hakikati yansıtmıyor. Ak Parti iktidar olduğunda ‘Bunlar otobüsleri kadın-erkek ayıracaklar’dan tutun da saçma sapan birçok iddiayı boşa çıkarmış bir yakın tarih önümüzde duruyor. Üzücü olan nokta şu ki; bu tarihi Ak Parti’nin gençleri, yenileri de yeterince bilmiyor..

#Şule Yüksel Şenler
#Gülsen Ataseven
#Gökkuşağı Platformu
9 yıl önce
Hakkı teslim etmek gerekir
Gayyâ kuyusu
Levent Gültekin, Ahmet Arsan"ı açıklamıyor!
İsmet Özel niçin Türk oldu?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek