|
Nargile kafelerden tesettür defilesi ayarı
Başörtülü oluş sebeplerimiz de başörtüsüne bakışımız da çok farklı olduğu için olsa gerek böyle defilelere yaklaşımım hep negatif oldu. Sadece ben değil birçok aydın kadın bu meseleyi İslam'ın felsefesiyle uzlaşmayan bir eylem olarak görüp uzak durdu. Bu konuda yazılarımız ortada. Bu konuya has fikrimi merak edenler Diyanet Dergisi Kasım 2014 sayısındaki “Dindarlaşıyoruz Derken Uzlaşmaz Çelişkilerimiz” başlıklı yazıma bakabilirler.

Amma velakin geçenlerde “Tarz-ı Bahar Tesettür Defilesi” vesilesiyle muhafazakar kesimden genç erkeklerin kınayıcı sosyal medya mesajlarını görünce, meseleye farklı bir bakış açısından bakmak istedim.

Adına ne dersek diyelim “İslami olandan uzaklaşma/dünyevileşme” topyekûn yaşanan bir şey. Sadece kadınlara odaklanarak bu değişimi söz konusu edip hayıflanmak ise büyük haksızlık olur. Kimliklerimizin inşa sürecindeki çevresel koşullar kadın-erkek herkesi kuşatıyor. Ayrıca “İslam” düşüncesinin daha serbest ortamlarda ifade edilebilmesi, görüntüde muhafazakarlaşmanın artması, bu gidişe mani değil. Tam tersine algı ilizyonuna sebep oluyor.

Bu çerçevede İslami kesimin erkeklerinin kendilerini değişimin dışında tutup, sadece kadınların değişimini kınayan sözleri, tek taraflı ve tahakküm edici bir anlayışı sergiliyor. Geçmişte de bunun örnekleri çok yaşandı. Erkeklerin dünyevileşmesi her zaman normal görülür, bu durumla onları yüzleştirmek de her zaman büyük suç kabul edilirdi. Şimdi de durum farklı değil. Nargile kafelerden, Tarzı-ı Bahar defilesi yapan kızlara ayar vermeye kalkan dindar erkekler kendilerine ayna tutmak yerine kadınlar üzerinden bir baskı dili kurmaya çalışıyorlar. Lüks “İslami?” mekanların süslü tesettürlü kızları, çantaları, arabaları, giyim kuşamları, makyajlarıyla eleştirilirken buraların müdavimi erkekler bahis konusu dahi edilmiyor. Erkeklerle aynı iklim ve ortamın içinde yetişen kadınlar görünmeyi seven bir dini hayat tarzıyla meşgulken “muhafazakar” erkekler de tekke hayatı sürüp “Hu” çekmiyorlar!

Onların gösteriş enstrümanları elbette çok farklı. Ayrıca tesettür defilelerinin mucitleri ve teşvik edicileri yani toplumdaki muteber bir temayı piyasa koşullarında kâra dönüştürmek isteyenler daha çok erkek yatırımcılar değil mi? Bu alanda kaç girişimci kadın var bilmiyorum ama sayılarının az olduğunu düşünüyorum.

Meseleye başka bir yerden, arz-talep açısından da bakmak gerekiyor. Muhafazakar erkeklerin eşlerinden beklentilerinin de ibadet nizamıyla ve din dairesiyle sınırlı olmadığı ortada. Bizzat estetik beklenti ve dayatmasıyla eşlerini değişime zorlayan erkekler çok uzağımızda değil.

Nargile kafelerden tesettür ayarı, şaka dahi olsa tesettür defilelerini basma tehdidi, bir zihniyet aynası olarak önem taşıyor.

Diğer taraftan, eğitim ve kariyerleriyle, yabancı lisan vukûfiyetleriyle, instagram hesaplarındaki görünümleriyle bizden çok farklı olan yeni jenerasyon başörtülü genç hanımların bu olaylara tepkilerini de merak ediyorum.

Ancak sözüm yine de erkeklere!

İSYAN AHLAKI

Konu başlığını okuyunca hemen Gezi ya da 1 Mayıs eylemleri falan gibi konularla bağ kuracağımı zannetmeyin. Bir Türk mütefekkiri Nurettin Topçu'dan; İslam'ın uysallık ve anarşizmi reddeden ahlak prensibi üzerine Sorbonne Üniversitesi'nde yaptığı doktora tezinden söz edeceğim. O yıllarda (1934) soyadı kanunu çıkmadığı için Nureddin Ahmet imzasıyla yayınlanan bu tez daha sonraki yıllarda “İsyan Ahlakı” ismiyle çevrilmiş. “Biz hem uysallığa hem de anarşizme karşıyız. Toplum gerçeğinin her şey olduğu anlayışına karşı olduğumuz kadar bencil ve katı ferdiyetçiliğin de karşısındayız. Sadece bütün iradeleri belirleyen bir irade karşısındaki uysallığı kabul ediyoruz. Toplumun değil merhametin ve isyanın esiri olan bir ideal sahibi olmalıyız”, “Felsefe olmazsa Büyük Kitabı hakkıyla anlayamazsınız, sadece ezberlersiniz. Kur'an Allah'ın kitabı, felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür” diyen Nurettin Topçu'yu bugünkü nesiller ne kadar biliyor tartışılır.

Topçu, Cumhuriyetin ilk yıllarında Sorbonne'da doktora yapan ilk Türk olarak tarihe geçer. Ancak felsefe alanındaki akademik başarısına rağmen kendisine Türk üniversitelerinde yer verilmez. Hayatını liselerde felsefe dersi vererek sürdürür. (Nureddin Topçu'nun felsefe dersine girenlerin anıları derlenebilseydi keşke!) Hareket dergisini çıkarır. Bugün kitaplaştırılan birçok yazı oradan derlenmiş durumda. İnsanlığın selametini, İslam'ın ahlak boyutunun ön planda tutulmasında bulan Topçu, İslam dünyasında çöküşün sebebini de Kur'an'ın özü olan Ahlak'ın kaybedilmesinde bulur.

Gençlik yıllarımda Nureddin Topçu'yu okumuştum. Ancak uzun süredir kitaplarına bakmadığımı bir vesileyle fark ettim. Geçen hafta Dergah yayınlarından çıkan “İsyan Ahlakı” başta olmak üzere külliyatını yeni baskılarıyla edindim ve masadaki kitaplarımın arasına kattım.

Tüm bunları hatırlamama vesile olansa Topçu'nun yeğeni olan Tuncer Enginertan'ın vefatı oldu. Bir hafta önce cenazesinde karşılaştığımız yakın dostu Ezel Everdi, dayısı Nureddin Topçu'yu en iyi anlayan ve anlatan kişinin o olduğunu söylüyordu. Hayatını ahlak ve erdemlilik üzerine şekillendiren ve kendisini tanıyan çevrelerde entelektüel birikimi ve saygınlığıyla tanınan Tuncer Enginertan'ı hayatının son günlerinde tanıdım. Kendisine Allah'tan rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum. Umut ederim fikir mirası sonraki nesillerde de korunur ve devam ettirilir.
#Dindarlaşıyoruz Derken Uzlaşmaz Çelişkilerimiz
#Tuncer Enginertan
#1 mayıs
9 yıl önce
Nargile kafelerden tesettür defilesi ayarı
Kara dinlilerle milletin savaşı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir