|
Ortadoğu"nun kilidi "dini ve etnik nefret"

''Ortadoğu''da yaşayan insanların algıladığı en önemli küresel tehdit ''dini ve etnik nefret''. Amerikalılar ve Avrupalılar ise gelecek için en büyük küresel tehdidi ''zenginler ile fakirler arasındaki eşitsizlik'' olarak görüyorlar. Onlar için dini ve etnik nefret tehdit algısında ikinci sırada yer alıyor.''

Yukarıdaki tespit Washington''da bulunan PEW Araştırma Merkezi tarafından 16 Ekim 2014 tarihinde yayınlanan raporda yer alıyor. Bu rapor savaş platosu olarak neden Ortadoğu''nun seçildiğini çok iyi ortaya koyuyor.

Etnik ve dini nefret şiddete elverişli bir zemini küresel güçlere sunuyor. Tarafların bir diğerini dinlemesinin, dinlese de duymasının ve anlamasının önüne set çekiyor.

Bu nefretin, nesillerin ve çağın ruhunun değişmesi, değerler yapılanmasının yer değiştirmesi, eğitim vb. gerekçelerle zaman içinde azalacağına inanırdım. Ancak geçen hafta yaşananlar bunun çok kolay olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Kimse kimseye acımadı. Sadece olay mahallinden geçtikleri için dövülen, ezilen, bıçaklanan gençlere üzülürken bile siyasi kavgaların içinde bulduk kendimizi.

Devleti korumak için de kurmak için de her şeyi yapmak mubah mıdır? Yok mudur bunun başka bir yolu? Dini ve etnik nefreti kullanmadan yaşamak ve yaşatmak mümkün değil mi? Ağzımızdan Şeyh Bedreddin şiirleri, Kur''an ayetleri, evrensel insanlık mesajları düşmezken, suçsuzların, sabilerin ölümlerine kendi tarafımızda bigâne kalmayı başardık. Sizin ölünüz size, bizim ölümüz bize deyip geçtiğimizi zannederken toplumsal hasar raporuna hiç bakmadık. Uzmanlar, yaşayanlar kadar seyirci kalanların da ruhsal durumlarında Travma Sonrası Stres Bozukluğu semptomları gözükebileceğini söylüyor. ''Cürümü işleyen failler; düşmanlık, kontrol edilemez saldırganlık, zaman zaman suçluluk duygularıyla mücadele ederken, mağdur; tuzağa düşmüş olmanın derin kaygı ve korkusunu, tecrit edilmişlik, güven sarsılması, öfke ve depresyon yaşarken, seyirciler; utanç, hicap, iç kargaşa, bezginlik duyguları hisseder.''

Yani hiçbirimizin hali normal değil. Bu hal her türlü duygusal motivasyona açık hale getiriyor hepimizi. Bunu dikkate alarak bir dil üretmek gerekiyor. Ölümü değil hayatı kutsayacak bir anlayış ve siyaset dili üretmek bunca tecrübeden sonra zor olmasa gerek. Küresel güçlerin amaçlarını belki o zaman sınırlandırabiliriz. Araştırma sonuçlarına uygun olanı değil, olmayanı yaparak.

DÜŞMAN YARATMA İHTİYACI

İnsanların toplumsal davranışlarının yönetilme mekanizması üzerine (sosyal psikoloji) yaptığı çalışmaları ile bilinen psikiyatrist Vamık Volkan düşman yaratma ihtiyacının evrensel olduğunu söylüyor. ''Düşman yaratmanın psikolojik temeli yabancıdan korku ve ''öteki'' diye adlandırdığına nefret yüklemektir. Kişinin kendi içinde barındırmakta zorluk çektiği duyguları (örn. saldırganlık, kötülük, kin, nefret vb) yansıtabileceği sosyo-politik bir düşman çehresi oluşturmaktır.'' Volkan''a göre düşman imgesi oluşturmak şu sonuçlara yol açar:

''Düşman'' karşıt cephede olanları birleştirir.

''Düşman'' karşıt cephede grup içi çatışmaları dindirir, bir nevi içsel rahatlama, arınma yaşatır.

''Düşmana karşı seferberlik'' içteki saldırganlığı dış odaklara yönelterek içsel ve tehlikeli dürtüleri ustaca kanalize eder.

İnsan ve toplum davranışlarına ait bu bilgilerin özellikle büyük devletlerin istihbarat birimleri tarafından ustaca kullanıldığını unutmayalım. Düşman sandığımız bizim kendi düşmanımız olmayabilir.

HUYSUZ BÜYÜYOR BARİ...

Vivet Kanetti''nin akıcı, alaycı, basit ve sıradan olanın içine derin anlamlar sıkıştırdığı kitabı ''Huysuz Büyüyor Bari''yi bugünlerde başucu kitabı olarak hem severek hem de gülerek okuyorum. (Anne olarak da bayağı bir mesaj alıyorum. Bu da kitabın yan faydası sanırım.)

Vivet, Huysuz''un hikâyesini yazarken topluma ama en çok da Türkiye''nin sınıfsal yapısına alt açıyla bakmış. ''Klas'' sanılan hayatların içinde yaşananları, yaşayanların kişilik analizlerini Huysuz''un gözünden okurken imaj ve gerçek arasındaki fark daha da belirginleşiyor. Memleketin kurtuluşunu Türkçe Playboy çıkarmakta görenleri, 12 Mart mültecisi solcu hanımları, TKP''liyken küskünlük nedeniyle Bodrum''a yerleşmiş olan ahaliyi, asilzadeleri, dava zedeleri, sanat çevrelerini... Kısaca hikâyeleri bize bambaşka ve büyük başarı ya da başarısızlık öyküleri olarak sunulan herkesi bir de Huysuz''un gözünden okuyun. Çok şaşıracaksınız.

Huysuz bugünleri yazsa acaba ne yazardı? Gerçekten merak ettim.

9 yıl önce
Ortadoğu"nun kilidi "dini ve etnik nefret"
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?