|
Hablemitoğlu suikastının sırrı sol gözünden vurulması mı?

Necip Hablemitoğlu 12 yıl önce, 18 Aralık 2002 yılında soğuk bir Çarşamba gecesinde evinin önünde faili meçhul bir suikast sonucu öldürülmüştü. İlk incelemelerde cinayetin birçok açıdan profesyonelce çok kısıtlı iz ve delil bırakılarak işlendiği kanaati hasıl olmuştu. Uzmanlara göre tetikçi çok yakın mesafeden (10-15 cm) ateş açarak Hablemitoğlu’nu öldürmüştü. Bu durum suikastı gerçekleştiren kişi veya kişilerin çok profesyonel ve soğukkanlı olmasına ve şansa yer bırakmadan kesin öldürme refleksi ile hareket ettiklerinin bir işaretiydi.

Otopsi raporunda Hablemitoğlu’nun kafasında tek bir yara izi vardı. Hablemitoğlu’nun sol gözünden tek isabet alması sonucu vefat ettiği anlaşılmıştı. Oysa olay yerinde iki kovan bulunmuş, çekirdek izlerine rastlanmamıştı. Bu durum da suikastçının çok seri ateş açabilme yetenek ve refleksine sahip olduğunun bir işareti olarak yorumlanıyordu.

Cemaatin yayın organlarından Aksiyon Dergisi 2003 Nisan tarihli sayısında isimlerini vermediği suikast olaylarını yakından izleyen bazı uzmanlara atfen Hablemitoğlu’nun sol gözünden vurularak öldürülmesini ilginç, tuhaf ve manidar bir şekilde değerlendiriyor;

“Belki de suikastin sırrı, Hablemitoğlu’nun sol gözüne sıkılan kurşunda gizlidir. Çalışma ve konuşmalarıyla, bakmaması gereken bir yere bakmışsa, yönelmemesi gereken bir tarafa yönelmişse, bu kurşun bir mesajdır. O zaman suikastçilerin onu ‘hain’ olarak değerlendirmedikleri anlaşılıyor. Eğer hain olduğunu düşünseler arkadan vururlardı. Ama önden, hem de gözüne vuruyorlar. Yaptığı ölümcül hata, yüzüne okunduktan sonra vurulmuştur.”

Suikast’ın işlendiği saatlerde bölgede ilginç gelişmeler yaşanmaktaydı. Tüm GSM operatörlerinde frekans bozukluğu nedeniyle cep telefonları ile görüşülememekte, sık sık elektrik kesintileri meydana gelmekteydi. Cinayet sonrası olay yerine gelen polis cinayet mahalline yakın binalarda silah sesi duyan herkesi sorgulamıştı. Sorgu sırasında birçok kişinin, Beşiktaş-Denizli maçının bittiği saatlerde duydukları silah seslerini, ateşli taraftarların veya magandaların maç sonrasında havaya ateş ettiklerini düşüncesiyle önemsemedikleri anlaşılmıştı.

Hablemitoğlu suikastı faillerinin aradan geçen bunca zamana rağmen bulunamamış olması, cinayetin Türkiye’de kutuplaşma veya kamplaşma yaratmaya yönelik provokatif bir eylem olmayıp, tamamen ortadan kaldırmaya, yok etmeye ve susturmaya yönelik profesyonel bir görünüm addetmesi eylemin yabancı gizli servislerin kontrolünde ve Türkiye’deki uzantıları tarafından kotarıldığı izlenimi vermektedir. Eylemin gerekçesi ise, Türkiye’de paralel devlet ile ilgili son gelişmeler ve operasyonlar ışığında, Hablemitoğlu’nun ölümünden önceki son araştırmaları ile yakından ilgili olduğu şüphesini güçlendirmektedir.

Suikastın ipuçları, Hablemitoğlu’nun araştırdığı, ’’Gülen ve CIA ilişkisi’’, ‘’Alman vakıfları ve bu vakıfların yemlendirip yönettiği, altın arama ve çıkarma karşıtı Bergama Lobisi ve bu vakıfları destekleyip yönlendiren Alman İstihbarat Servisi BND’nin Türkiye faliyetleri’’ ile Emniyet ve istihbarat içinde Fethullah’çıların yapılanmasına ilişkin önemli bilgi ve belgelerin yer aldığı ’Köstebek’ isimli kitapta aranıyor.

Bu iki dosya ve kitapta yazılanlardan rahatsız olan ve Hablemitoğlu’nun kalemini kıran şer güçlerin iç ve dış ayaklarını ortaya çıkarmak için, Ankara Cumhuriyet, Savcılığı yeni bir soruşturma başlattı. Bu soruşturma çerçevesinde Emniyet’e gönderilen bir talimatta son 10 yılda işlenen siyasi cinayetlere dikkat çekilerek bu kapsamda; ‘’Rahip Santoro, Hrant Dink, Necip Hablemitoğlu, Üzeyir Garih suikastları ile Danıştay saldırısı ve Zirve Yayınevi katliamında cemaat üyelerinin rolünün araştırılması’’ istenmişti.

Hablemitoğlu’nu katledenler ile ilgili olarak suikast tarihinden günümüze kadar birçok iddia ortaya atıldı. Ergenekon içindeki bir yapıdan, Alman GSG-9 özel timlerine ve Hablemitoğlu’nun Köstebek kitabında deşifre ettiği polis içinde yuvalanmış Fethullah Gülen’in Gladyo yapılanması (PDY) olağan şüpheliler arasında yer aldı. Kamuoyunda ise bu cinayetin faillerinin devlet içinde bilindiğine ancak üzerine gidilmediği veya gidilemediğine yönelik ciddi bir algı oluştu. Hatta Hablemitoğlunu öldüren güçlerin, Behçet Oktay ve Hrant Dink’i de öldürdükleri senelerdir yazılıp çizildi.

Hablemitoğlu, yakın çevresine suikast öncesi, tehdit mesajları aldığını belirtmişti. Gönderilen tehdit mesajları arasında ’’Seni tanıyoruz, nereye gidip geldiğini çok iyi biliyoruz. Yakında kurşunu ensende hissedeceksin” şeklindeki ifadeler ile Hocaefendi başlıklı ’’Sen ateist bile değilsin. Cezanı bulacaksın’’ yönündeki maillerle sık sık tehdit edildiğini açıklamıştı. Hablemitoğlu bu tehditlerin arkasında bilgisayarına dışarıdan girip, araştırma dosyalarındaki gizli bilgileri, özel araştırmalarını ve e-postalarını kopyalayan güçlerin olduğuna yönelik ciddi bir kuşkuya sahipti. Devlet içinden kendisini bu konuda uyarabilecek önemli ilişkilere sahipti. Yeni bir araştırma ve bu konuda yeni bir kitap yazma girişiminde olduğu biliniyor.

Hablemitoğlu bir suikast sonucu hayatını kaybetmeden önce MİT Müsteşarı olmak için çalışmalar yaptığı, devlet içinde veya dışında kendisine bu şekilde sözler verildiği, heyet halinde devletin üst katları ile görüşmeler yapıldığına yönelik teyit edilmeyen kulis bilgileri o süreçte Ankara’da epey konuşulmuştu.

Hablemitoğlu, Bu konuda Ergenekon sanığı İstihbarat ve Psikolojik Savaş Uzmanı Doktor Emin Gürses’e, şunları söylemişti: “Ankara’da gayri milli 100 kişilik bir ekip var. Bu insanlar yabancı merkezlerle bağlantılı. Ankara’yı karıştırmak için her türlü haberler ve yönlendirmeler bunlardan çıkıyor. Çok paralar kazanıyorlar ve Ankara’daki milli güçlerin bunlara gücü yetmiyor. Devlet kademelerinde önemli yerlerde görevli olan bu kişiler, emri dışarıdan alırlar.”

Hablemitoğlu, Emin Gürses’e “Milli İstihbarat Teşkilatı’nın başına geleceğini de” söylemişti. Çünkü MİT “gayri milli” bir yapıdaydı ve bir operasyonla Hablemitoğlu MİT Müsteşarı olacaktı. Ona göre medya organlarını etki ajanlarından temizlemek için Atatürk’ün yaptığı gibi yeni bir ‘150’likler listesi’ oluşturulmalıydı. Cumhuriyetin kurulması sürecinde hazırlanan bu listeye giren gazeteci ve yazarlar Türkiye dışına sürgüne gönderilmişti. Hablemitoğlu’na göre ayrıca, “Anayasayı Koruma Örgütü” adıyla yeni bir istihbarat teşkilatı kurulmalı ve devletteki bütün atamalar bu teşkilatın onayından geçmeliydi.

Necip Hablemitoğlu, Dink, Behçet Oktay ve 60 a yakın faili meçhul veya faili belli azmettiricileri meçhul suikastlarda her yol Türk Gladyosu ile çakışır. Tamer Korkmaz’ın son köşe yazısında belirttiği gibi ‘’Necip Hablemitoğlu’’nun 18 Aralık 2002’’de Alman GSG-9 timine bağlı tetikçiler tarafından öldürüldüğüne dair çok ciddi, kuvvetli iddialar var. Bu suikastta Alman timine Türkiye’deki Gladyo’ya bağlı unsurların mesela bazı emniyetçilerin de yardımcı olduklarını öngörmek zor değildir!’’ sözü çok doğru bir tespit.

Hablemitoğlu, Köstebek isimli kitabında, Paralel Devlet’in, Almanya’da güçlü bir lobiye sahip olduğunu, Alman vakıflarıyla bağlantılarını ve en önemlisi de Alman Dış İstihbarat Servisi BND ve İç İstihbarat Örgütü Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı ile İngiliz ve ABD gizli servisleri ile içli-dışlı ilişkilerini açık etmişti. Hakikaten Hablemitoğlu suikastının sırrı Aksiyon Dergisi’nin sol gözünden vurulma analizinde saklı görünüyor.

#Necip Hablemitoğlu
#Cemaat
#Suikast
9 yıl önce
Hablemitoğlu suikastının sırrı sol gözünden vurulması mı?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset