|
Özgürlükleri Koruma Paketi’nde üst akıl devrede mi?

7 Haziran seçimlerine sadece aylar kala, Türkiye büyük bir gerilim içinde, Seçim sath-ı mailine girmiş bulunuyor. İç Güvenlik Reformu, yeni adıyla, Özgürlükleri Koruma Paketi ile ilgili olarak, TBMM Genel Kurulu’nda yapılan görüşmelerde, Meclis'te grubu olan muhalefet partileri, CHP, MHP ve HDP, Paralel Yapı’nın gölgesinde blok halinde demokratik reformları içeren yeni pakete zayıf argümanlarla bir merkezden yönlendirilmiş bir şekilde karşı çıkarak, paketin yasallaşmaması adına bütün güçleri ile karşı koymaya çalışıyorlar.

Özgürlükleri Koruma Yasa Tasarısı'na, PKK, KCK, YDG-H,DHKP/C,PDY gibi, kamu düzeni ve güvenliğini bozma, kaos ve istikrarsızlık yaratma suretiyle hükümeti iktidardan uzaklaştırma amaç ve hedefi ile illegal faaliyetlerde bulunan terör örgütlerinin karşı çıkması ne kadar doğalsa, muhalefet partileri ve bazı baroların cansiparane karşı çıkmaları da o kadar anormal görünüyor.

Eski Türkiye özlemi içinde olan vesayetçi yapılar ve kontrollerindeki milli iradeden kopmuş, işbirlikçi siyaset mekanizmaları ve bazı STK’ların, yeni pakete itiraz ettikleri en önemli noktanın ise polise verildiği iddia edilen, arama, silah kullanma ve önleyici istihbarat’ta iletişimin dinlenmesindeki yeni yetkiler olduğu ve bu durumun, Türkiye’yi hukuk devletinden(!) ’’polis devletine’’dönüştüreceği iddiaları olduğu anlaşılıyor.

Bu pakete yalnızca polise verildiği iddia edilen yetkiler, toplumsal olaylarda, molotof ve benzeri patlayıcılar ile delici ve kesici aletlerin vs. silah sayılması, kimliğini gizleyecek şekilde yüze maske takılması, yasadışı örgütlerin amblem ve flamalarının taşınmasının suç oluşturması üzerinden, bir konsensüs oluşturularak karşı çıkılması, kamu yararını gözetmekten çok, kaos ve sokak terörüne yeşil ışık yakarak, dikkatleri bu yöne çekmeye yönelik, üst akıl koordinesinde icra edilen maskeleme faaliyetini açık ediyor gibi görünüyor.

Zira bu paket bizzat, Başbakan Davutoğlu’nun açıklamalarında belirttiği gibi cumhuriyet tarihimizde devrim ve demokratik reform sayılabilecek, Türkiye’nin normalleşmesi ve demokratik standartlarının arttırılması ve iç güvenlik alanının sivilleşmesine yönelik düzenlemeleri içermesi ve devlet yönetiminde milli iradenin öne çıkarılması açılarından çok önemli değişiklikleri kapsıyor.

Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın generaller hariç atama ve sicil yetkileri açısından doğrudan İçişleri Bakanlığı’na bağlanması kararı, bizzat Başbakan tarafından ‘’devrim’’ olarak nitelenmişti. İç güvenlik alanının, sivilleşmesi vesayetçi yapıların güvenlik ve istihbarat alanlarından tamamen enterne edilmesi, uzun yıllardan bu yana iktidarın gerçekleştirilmek istediği en önemli demokratik reformlar arasındaydı.

Vesayetçi yapıların çeşitli engellemeleri karşısında günümüze kadar bu konuda başarılı olunamamıştı. Kanaatime göre İç Güvenlik Reform Paketi'ne topyekun karşı çıkılmasındaki en önemli neden, Jandarma’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlanması yönünde tasarıda yer alan düzenlemelerdi. Polise verilen yetkiler üzerinden paketin eleştirilmesi ise zannımca, asıl amacı ve arkasındaki gücü gizleme ve örtmeye yönelik psikolojik harekat faaliyetlerine işaret ediyor.

7 Haziran seçimleri, Yeni Türkiye’nin milli iradeyi öne alan yeni bir anayasa ve Türkiye usulü başkanlık sistemine geçmesini sağlayabilecek hayati bir öneme sahip görünmektedir. Bu nedenlerle, çözüm sürecinde olumlu bir şekilde sona gelindiğine yönelik üst düzey yetkililerce yapılan açıklamalara rağmen, Kandil, KCK ve HDP’nin, Öcalan’ın silah bırakma iradesine karşı ayak diremeleri, CHP, MHP ve HDP’nin İç Güvenlik reformu nedeniyle Meclis’te sergiledikleri şiddet ve gerilim stratejisini, seçim öncesi ve seçimler sonrasında sokağa taşıyacakları yönünde parti üst düzey yetkililerince yapılan açıklamalar ve alınan istihbarat bilgileri, seçimler öncesinde kritik bir sürece işaret etmektedir.

KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, İngiliz Economist dergisine yaptığı açıklamada ’’Yeni PKK’’nın dört farklı ülkede yaşayan Kürtleri birleştirecek ‘’Büyük Kürdistan’’ arayışında olmadığını, onun yerine, Türkiye içinde ‘’kanton sistemi’’ve ‘’demokratik konfederalizmi’’ savunduğunu, son sözü, Öcalan’ın söyleyeceğini belirtmesi, Batı’nın sürece müdahale etmeye çalışarak KÜRT kartını yeniden kullanmak istediğini ortaya koyuyor. Bu durumun Kandil ve KCK’da kafa karışıklığı yaratmasına rağmen, devlet ve Öcalan faktörü ve çözüm iradelerinin devam etmesi, sürece kamuoyunun açık desteği, psikolojik ve dezenformatik bariyerleri yıkarak, çözüm sürecindeki tıkanıklığın seçim öncesinde aşılacağını düşünüyorum.

Son dönemde bazı gösteri ve toplumsal olayların, terör örgütlerinin propagandasına dönüşerek olayların cereyan ettiği bölgelerde yaşayan insanların can ve mal güvenliğini tehdit etmesi, kamuya ait bina araç ve mallara zarar verilmesine yönelik benzer olayların propaganda ve seçim sürecinde ve sonrasında yeniden yaşanmaması adına güvenlik güçlerine, AB standartları çerçevesinde yetki veren Özgürlükleri Koruma Paketi'nin seçimler öncesinde bir an önce gecikmeksizin çıkarılması, ülkemizin milli güvenliği açısından elzem görünüyor. Muhataplarına duyurulur.

#TBMM
#HDP
#STK
9 yıl önce
Özgürlükleri Koruma Paketi’nde üst akıl devrede mi?
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler