|
Selahattin Bey, İslam'ın şartı kaçtı?
Hepimizin bildiği üzere, bu coğrafyada Kürtler ve Türkler arasındaki en güçlü ortak bağ, din/İslam bağı idi. Kürtler ve Türklerin arasına giren “ırkçılık” zehrinin de panzehri olan “din” bir başka deyişle “Ümmet Birliği” Osmanlı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin zorlama ve baskı yoluyla “ırkçılık” zehrini dayatmasıyla çözülme gösterdi ve toplumsal ayrılığın tohumları ekildi. En bariz örneği: Bizlere halen İngiliz ajanı olarak anlatılan Şeyh Said ve arkadaşları, Diyarbakır'da İstiklâl Mahkemeleri'nce İngiliz ajanı olduğu için değil hilafet yönetiminden yana olduğu için asıldı.

Zaman sonra, özellikle 1980 sürecinde, Kürt halkı tarifsiz zulümlerin muhatabı oldu. Bu zulüm sonucu Kürt halkının bir kısmı Marksist ideoloji ölçeğinde, silahlı bir direniş başlattı. Diğer kısmı ise, ırkçılık ve ideolojist tavır zehrini, Müslüman dindarlıkları ile saf dışı bırakarak, “ırk değil din; ideoloji değil ümmet birliği” vardır anlayışını benimsedi.

Kürtlerin Öcalan önderliğiyle ve Marksist pusula ile yürümeyi tercih eden silahlı kesimi, savaştığı Türkiye Cumhuriyeti güçlerine kurşun sıkarken, kendilerine bağlılık göstermeyen Müslüman dindar Kürtleri de hedefe koymaktan, tehdit etmekten, katletmekten geri durmadılar.

Keza Marks'a; Marksist ideolojiye göre din, ezilmiş, kendine ve çevresine yabancılaşmış proletaryanın afyonu, avuntusudur. Marksizm geldiğinde artık bu avuntu aracı olan dine gerek kalmayacaktır. Zira “güya” eşitlik, Marksizm insanın kendine yabancılaşmasının önüne geçecek ve insan dine ihtiyaç duymayacaktır.

Bu ön girişten sonra, gelelim seçim sürecine ve bu aralar ne anlatmaya çalıştığını çok net bir şekilde ortaya koyan Demirtaş'ın seçim sürecinde yaptığı açıklamalara, vaatlere…

Dindar Kürtleri tehdit eden bir örgütün, siyasi ağzı Demirtaş, 6-7 Ekim Kıyımı'nda 40'dan fazla insanın katledilmesi için sokak çağrısı yapan Demirtaş, bu ülkede toplumsal barışı tesis edecek dini, o dinin mensuplarıyla birlikte hedef alan Demirtaş, seçim vaatleri ve konuşmaları sırasında dini ve dine ait kutsalları kullanmaktan çekinmiyor.

Kullanabilir, diyebilirsiniz, bence de hiçbir sakıncası yok, kullanabilir ama merak ediyorum hangi yüzle? Yolda gördüğü sakallı insanları, cihatçı, IŞİD'ci diye katlettiren, Kürtlerin ve Türklerin toplumsal barış noktasında en mühim yapı harcı olan dine savaş açan o dilin sahibi, hangi yüzle dini argümanları seçim vaadi olarak kullanıyor?

İkinci ve daha vahim bir husus, Demirtaş'ın Diyanet'i kaldırma vaadi; din derslerini kaldırma arzusu… Tabi aynı tutarsız Demirtaş, bu vaatlerde bulunurken Kudüs'ü fetheden Selahaddin Eyyubi'yi de HDP'li ilan etmekten imtina etmiyor.

Tabi garabet durumlar bununla da sınırlı değil, KCK davasında onca itirazımıza rağmen, Kürtlere yönelik sürek avı başlatmış olan paralel taifenin, darbe girişimi için uydurduğu sloganlara; paralellerin peşine takılmış olan, bundan hiçbir rahatsızlık duymayan Demirtaş, “çalmaktan, helâl yememekten” bahsedip duruyor. Sormazlar mı adama, daha düne kadar silahlı üyelerin sandık başında zorla sana oy toplarken, o oylar helâl miydi, Sayın Demirtaş?

Demirtaş'a “Kâbe” ifadeleri ile ilgili oldukça yoğun eleştiri geldi. Ben söylemediği sözler nedeniyle bu ülkede birçok yayın tarafından linç ettirilmiş biriyim, bu hali iyi bilirim, Demirtaş bu şekilde bir ifadem olmadı diyor, sözlerine itibar ediyor ve bu kısımla ilgili eleştiri yöneltmiyorum.

Kudüs mevzusuna gelince, eğer Demirtaş seçim sürecinde dini argümanları kullanacaksa bir zahmet dinler tarihi konusunda en azından başlangıç seviyesinde birkaç kitap okusun. Sakat analojileri ile Türkiye ile İsrail'i; Filistinliler ile Kürtleri bir tutmaya çalışan mevcut fırsatçılıkları, son tahlilde Kudüs'ü İsrail'e teslim etmekten geri durmamış. Bu gaf, ezilmiş bir halkın oylarına talip bir isme uzun yıllar utanç olarak yeter de artar bile…

Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir ülkede, seçim vaadi konusunda dini argümanları çalakalem kullanan, dini revizyona yönelen, halen dini argümanlar üzerinden seçim vaatleri düzen, bu konuda burnu yarım asırdır sürtülmüş CHP'den de ibret almamış olan siyasi bir ismin, seçim sürecinde yapmaması gereken tüm hataları yapan Demirtaş, böyle giderse bırakın HDP'ye barajı geçirmeyi, mevcut oyları da kaybeder, benden söylemesi…

Bu ülke halkının kutsalına dil uzatan, iflah olmadı olmaz, “onu kaldıracağım, bunu kaldıracağım” nev'inden CHP vâri söylemlere imza atan, “Kürt Kemalizm'i” ithamını gün geçtikçe üstlenilmiş bir sıfata çeviren, halka yönelik açıklamalardan uzak, yalnızca Cihangir oylarına talip Demirtaş, küçük ölçekli, kitlelerde karşılığı bulunmayan bu vaatleri ile kendi topuğuna sıkmıştır, geçmiş olsun.

Geniş kitlelere, bütüncül bir şekilde Kürt ve Türk seçmene mutedil vaatlerde bulunmayı beceremeyen Demirtaş'ın, başkanlık sisteminden yana olan liderleri Öcalan'a rağmen, başkanlık sistemine de karşı olduğu düşünülürse, kendi liderine, kendi halkına çalışmayan Demirtaş kime ve neye yönelik çalışıyor, merak ediliyor doğrusu…

Şimdi Demirtaş'a sorsak; “İslam'ın şartı kaç?” diye, eminim beş der ama, namazın da abdestsiz olmayacağını bilmek gerek, bilmem anlatabildim mi?

#cemile bayraktar
#cemile bayraktar yazı
#yeni şafak yazar
9 yıl önce
Selahattin Bey, İslam'ın şartı kaçtı?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak