|
Mahinur"un hatırlattığı farklılıkların temsili sorunu...

Brüksel Bölge Parlamentosu''na seçilen Mahinur Özdemir''in yemin ederek göreve başlaması Türkiye''de ilgi çekici bir tartışmanın ve geçmişi ile bir kez daha yüzleşmenin fırsatını oluşturdu. Mahinur Özdemir taktığı başörtüsü ile farklı olan ve bu kimliği ile seçmenlerin karşısına çıkıp seçilen bir temsilci. Yeminini de başörtülü kimliğiyle yaptı. Tüm Türkiye''nin ilgiyle takip ettiği gibi herhangi bir sorun, tepki ve provokasyon çıkmadan yeminini edip en genç üye sıfatıyla Divan Katipliği koltuğuna oturdu. Dikkatinizi çektiği gibi yeminini yaparken Bölge Parlamentosu onu coşkuyla alkışladı ve tebrik etti.

Bu görüntüler hepimizi on yıl geride kalan Türkiye Büyük Millet Meclisi''ndeki görüntülere götürdü. Başörtülü olarak seçilen ve bu haliyle yemin etmek isteyen Merve Kavakçı''nın yeminini engellemek için bir grup milletvekili protesto eylemlerine girişmiş, topluca sıra kapaklarına vurarak hep birlikte “dışarı dışarı” diye tempo tutulmuştu.

Böyle bir tecrübeyi yaşamış Türkiye''dekiler, ister istemez bakışlarını Brüksel Bölge Parlamentosu''na dikmiş ve başörtülü vekilin nasıl yemin edeceği, yeminde nelerin olacağı, nasıl karşılanacağı, başörtüsünü açıp açmayacağı soruları gündeme gelmiştir. Basındaki benzetmeler de ilginç olmuştur. Mahinur Özdemir “Belçika''nın Merve Kavakçı''sı” şeklinde sunulmuştur.

Bu tartışmanın temelinde bir türlü doğru dürüst tanımı yapılmamış olan “kamusal alan” efsanesinin yattığı açıktır. Kamusal alanda insanların kendi dini tercihlerini yansıtacak sembollerle yer alamayacakları, insanların dini ve yerel kimliklerden arındırılmış olarak kamusal alanda yer almaları gerektiği kabulü bir mütearife olarak hükmünü icra etmektedir. İlginçtir Türkiye''de “kamusal alan” denilen yerle çoğu kez devlet daireleri, kamu hizmeti sunan kurumların faaliyet alanları anlaşılmaktadır. Oysa ki bu tanım ve yaklaşım bizatihi sorunun temelini oluşturmaktadır. Belirtmeye gerek yoktur ki “kamusal alan” hiçbir biçimde devlet kurumlarınca üretilen kamu hizmetlerinin verildiği resmi alan olarak anlaşılamaz ve böyle bir anlamanın makul ve rasyonel temeli olamaz.

Kamusal alanın en bariz vasfı renklilik, çoğulculuk ve insanların buralara girip çıkmalarının önünde herhangi bir engelin bulunmamasıdır. Caddeye çıkarken bir yerlerden izin almazsınız, belediye parkına girmek için birinin kapısını çalmanız gerekmez. Stadyumda maç izlemek için özel bir giysi, kıyafet veya davranış gerekmez. Kamusal alan doğası gereği çoğulcu ve renkli bir alandır. Bunun karşıtı olan “özel alan”sa herkese açık olmayan, özel bir izinle ve özel bir biçimde girilebilen bir mekandır. Eve girmek için kapı çalmak, ev sahibinin buyur etmesini beklemek, bir şirket yahut ofise girmek için özel bir karta sahip olmak gerekir.

Aslında burada bizim anlamakta zorlandığımız nokta “kamusal alan”ın çoğulcu, renkli ve farklılıkların sergilendiği bir alan olarak görülüp görülmemesinde ortaya çıkıyor. Bir kamusal alan formu olarak sokak, kahvehane, park vb yerler doğaları gereği farklılıkların görsellik kazandığı yerlerdir. Bu farklılıklara ne kadar meşru gözle baktığımız, farklılıkları rasyonalize ettiğimiz ve temsiline olumlu baktığımız tartışmanın temelini oluşturmaktadır.

Bizim gibi yeni bir toplum inşa etmeyi siyasal ve toplumsal hedef olarak belirlemiş ve her şeyini buna göre tanzim etmiş olan toplumlarda doğal olarak varolan farklılıklara karşı ciddi bir olumsuz bakış mevcuttur ve kamusal alanda olmasa bile kamu hizmeti üretilen devlet kurumlarında farklılıkların yer bulmasına, temsiline asla tahammül edilememektedir. Toplumu inşa eden bir zihin formu mevcut farklılığı ne meşru görüyor ne de onun ifadesine ve temsiline tahammül ediyor. Bu noktada can alıcı temel soru Türkiye insanının toplumsal evrende mevcut farklılıkları ne kadar doğal ve meşru gördüğü ve bunun ifadesine ve temsiline nasıl baktığıdır. Bir yandan farklılıklara tahammül edilmeli diyoruz diğer yandan ise resmi ortamlarda farklı olanın ne ifadesine ne de temsiline tahammül ediyoruz.

Meclis''e gelecek temsilcilerin bir form olmasını, kamusal alanda hizmet verenlerin tek bir form içinde bulunmalarını, bazı kamu hizmeti alanların bile tek bir formda olmalarını şart koşmak hayatın gerçeğiyle bağdaşır bir tavır değildir. Demokrasi mevcut farklılıkların ifadesine ve temsiline imkan verdiği ölçüde anlamlıdır.

15 yıl önce
Mahinur"un hatırlattığı farklılıkların temsili sorunu...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset