|
Acaba ‘aile’ deyince hep aynı şeyi mi anlıyoruz?

İzmir Müftüsü değerli dostum Prof. Dr. Ramazan Muslu ve ekibi Çeşme’de düzenledikleri “Aile ve Dinî Rehberlik Çalıştayı”na konuşmacı olarak fakiri de davet ettiler. Sosyologlar, psikologlar, pedagoglar ve bu minval üzere söyleyecek olursak teologlar aileyi nasıl koruyacağımız üzerine değerli fikirler serdettiler. Ama bu meslek isimlerinden de rahatlıkla anlaşılacağı üzere Batı'nın ve onun ürettiği modernliğin bozduğu aileyi yine onların ürettiği bilimler ve bu bilimlerin uzmanlarıyla kurtarmanın reçetelerini arıyoruz. Tam da çalıştayda bir uzmanın söylediği gibi; bir şeyi olmadığı bilinen bir yerde aramak aslında o şeyi bulmak istememektir. Nasrettin Hoca’nın anahtarı ahırda kaybedip, harmanda araması gibi.

Ailenin önemini anlatmaya gerek yok. Aksini söyleyen de yok. Ama aileyi kuran ve koruyan temel unsurları düşünmek isteyen de çok fazla değil. Tıpkı onu dağıtan sebepleri düşünenlerin az olduğu gibi. Kim ne derse desin, din unsuru olmadan sağlam bir ailenin kurulamayacağı, kurulsa da uzun süre dayanamayacağı gün gibi aşikâr. Aileyi parçalayan şey de, onu kuran şey neyse onun bulunmaması, bütün değerleri dağıtan modernizmin oluşturduğu bireysellik, değer tanımayan özgürlük, hazcılık, kısaca modern hayat.

Şimdi biz yukarıdaki kavramların nitelediği bilim adamlarıyla beraber ve yine Batı'nın normları ve formları ile aileyi nasıl kurtaracağımızı tartışıyoruz. Elbette faydadan hali değil. Çünkü pek çok bilim uzmanı gerçekten güzel şeyler söylediler. Ama sonuçta Batı normlarıyla düşünen Doğulu olmadan öteye geçemiyoruz.

Yıllar önce Mehmet Aydın Hoca’dan dinlemiştim, İngiltere’de beraber okudukları Afrikalı bir arkadaşı varmış, psikolog olarak yetişmiş, ama kendi ülkesinde hizmet etme aşkı onu oradan ayırıp memleketine götürmüş. Mehmet Aydın Hoca, bir süre sonra arkadaşım dönüp geldi ve İngiltere’de iş aramaya başladı demişti. Neden diye sordum. Çünkü burada öğrendiklerimizin bizim oralarda bir karşılığı yok, iş bulamadım. Burada bize öğretilen psikolojide, gelen hastaya ilk sorulan soru, ‘anne babanı çıplak olarak en son ne zaman gördün?’ sorusudur. Orada bu bilgiler bir işe yaramıyor dediğini anlatmıştı.

Oysa bir Müslüman ailede, çok nadir bir kaza olmadıktan sonra çocuk annesini babasını hiçbir zaman çıplak olarak görmez. Çünkü aileyi kuran unsurlardan biri mahremiyettir. Dolayısıyla böyle bir şeyin oluşturacağı psikolojik travma da yaşanmaz.

Ailenin önemi konusunda ondan fazla konferans verdim, ama ilk defa bu çalıştayda aklıma, biz galiba sorgulamaya ‘aile’ kavramından başlamamız gerekir düşüncesi geldi. Aile derken bizim Batı'nın anladığı aileden söz ettiğimizi farkettim. Yani sadece metodumuz değil, üzerinde konuştuğumuz nesneler de farklı. Onların aile dedikleri şey genellikle karı kocadan oluşan, haz eksenli çekirdek ailedir. Hatta şimdilerde daha atomize ‘single parent’ ailelerden söz ediliyor. Oysa Kur'an-ı Kerim’de sadece karıkocayı çağrıştıran bir aile anlayışı ve kavramı yok. Rahm çekirdeğinden filizlenen, belki karı kocadan başlamak üzere dairesel olarak genişleyen, ibadet ruhu içeren bir görev ve saygı eksenli mahremiyet yumağı var. Bizde sanki aile deyince akla gelen özellik ya da amaç, cinsel haz değil, daha çok görevler manzumesi, sükûn ve manevi bir lezzet.

Aile kelimesi Arapça olduğu halde Kur'an-ı Kerim bu kelimeyi bugün aile denen kurum için kullanmaz, ihtiyaç anlamında kullanır. “O seni muhtaç (âilen) bulup da müstağni kılmadı mı?”. Buradan hareketle bazıları aileye bu ismin verilmesi, ailenin bir ihtiyacın zorlamasıyla oluştuğu içindir derler. Ama bugün Araplar aile yerine, esaret kökünden gelen ‘üsra’ kelimesini kullanırlar. Buna bağlı olarak ailenin bir takım özgürlükleri sınırladığı için bu adı aldığı söylenir. Oysa Kur'an-ı Kerim aile için bu kelimeyi de kullanmaz. ‘Ehl’ ve onun çoğulu olan ‘âl’ kelimelerini kullanır. Ehl; huzuru, ünsiyeti, rahat ve serbest olmayı ifade eder. Ve dediğimiz gibi, Kur'an-ı Kerim’in ‘ehl’ dediği şey de bugün sosyolojinin ‘aile’ dediği kurumdan farklı bir şeydir.

O halde biz bu ayırımı görmek ve gereğini yapmakla işe başlamalıyız diye düşündüm.

#Prof. Dr. Ramazan Muslu
#Nasrettin Hoca
#Mehmet Aydın Hoca
9 yıl önce
default-profile-img
Acaba ‘aile’ deyince hep aynı şeyi mi anlıyoruz?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti