|
Avcılardan sakınmak için yazıma başlık koymuyorum!

I-

Geçtiğimiz Cuma yayınladığım, “Tecrübe biriktirilmeyen çağda 25 yaşında hakim olmak” yazısına hukuk öğrencilerinden ve elbette genç hakim adaylarından tepkiler yağdı. Onlar bu tepkileri yağdırmakta haklıydı, ben de post modern zamanların 25 yaşı ile kadim zamanların 25 yaşının çok farklı olduğunu dile getirmekte haklı idim.

25 yaş vurgusuna içerleyen hakimler, seçilme hakkının 18 yaşında olmasında bir sorun yok mu diye soruyor. Olmaz olur mu?

Kendisini vekil olarak hazırlayan 20’li yaşlardaki gençler de şu soruyu soruyor: Meclis'te 60 yaşında öyle vekiller var ki, insan onların konuşmalarını duyunca utanıyor.

Gençliğin sadece hakimler üzerinden dile getirilmesini itiraz edenler soruyor: 25 yaşında kaymakam olmak sıkıntılı değil mi?

Evet 25 yaşında kaymakam olmak en başta kaymakamın kendisi için ağır bir yük.

Yaş konusunu dile getirmemi anlamsız bulanlar Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u 21 yaşında fethetmişti diyor.

İbn Sina, Samani hükümdarını tedavi etmek üzere saraya çağrıldığında sadece 17 yaşında idi. Sultanı başarı ile tedavi etti. Karşılığında ödül olarak sarayın kütüphanesine müdür oldu. Ki onun için bu hakikaten ödül idi. İki yıl boyunca İbn Sina burada kitaplar okudu, kitaplar yazdı.

Tekrarlamamı ister misiniz? İki yıl boyunca kitaplar okudu, kitaplar yazdı.

Doğu'yu ve Batı'yı asırlar boyu aydınlatmış kitapların yazarı İbn Sina, öldüğünde sadece 57 yaşında idi. Hem hekim hem hakim yani filozof idi kendisi.

Geometri dehası Pascal koniler üzerine bir inceleme yazdığında sadece 16 yaşında idi.

David Hume “İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme”yi yazdığında 28 yaşında idi.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Altını çizmek istediğim husus modern zamanlarda hayatı bir bütün olarak görmenin giderek imkansızlaştığı. Hayat bir bütün olarak görülmediğinde karar, hüküm, yorumlama bahsi güdük kalıyor.

II-

Modern zamanlarda tecrübe biriktirmek neden imkansızlaşıyor?

Tecrübe bir işin sorumluluğunu almak, alınan sorumluluk üzerinden karşılaşılan sahneleri basiret ile sıraya koymak, sıraya koyarken varılması gereken hedef konusunda ikircikli olmamak üzerinden kazanılıyor.

Sadece gençlerin değil, yaşını başını almış kişilerin de tecrübe biriktiremediğine değişik vesilelerle şahit oluyoruz.

Uzaklara gitmeyelim, kendi kişisel tarihimize bakalım, hiçbirimiz annemizin ya da babamızın bizim yaşlarımızda aldığı sorumlulukları alma noktasında değiliz.

Annem otuzlu yaşlarında dört çocuk sahibi idi ve bu çocukların ikisi üniversiteye gidiyordu. Ben ilk çocuğumu kucağıma aldığımda 26 yaşında idim.

Tıp teknolojisindeki yenilikler, kişi başına düşen milli gelirin artışı dünyadaki “bazı” insanların ömrünü arttırıyor.

Artan ömür ile doğru orantılı olarak insanların olgunlaşması da ileri yaşlara doğru gidiyor. İleri yaşlara gidiyor ama o ileri yaşlarda da insandan beklenen olgunluğa pek az insan kavuşuyor. Popüler kültür ununu eleyip eleğini duvara asmış yaşlıları “ikinci bahar” tangosunu yapmak üzere sahneye indiriyor.

Dini bütün ihtiyarlarımız bile aylarca “İkinci Bahar” evlenme programını seyretmedi mi?

Velhasıl gençler karşılarında örnek olacakları bir rol modeli göremiyor. Sadece aile fertleri değil, üniversite hocaları da ilmin ağırlığı ile eğilmiş bilge insan profilini ekran popülaritesi ile değiş tokuş etmekte bir sakınca görmedi. Diyorsunuz ki o bir şey mi, Türkiye’de şu anda 104 Hukuk Fakültesi var, bazılarında bazı dersleri zaten araştırma görevlileri veriyor. Hocanın yetişmesi, kampüsün yapılma hızına yetişemiyor tabii.

Velhasıl bu mesele burada bitmez.

Meraklısı için not: Cuma günü yazmış olduğum yazı, bazıları için pek elverişli geldi. Üzerinde düşünülmesi değil kavga edilmesi üzerinden servis açtılar. Bu defa bunun önüne geçmek için yazıma başlık koymadım.

Yani, sadece okuyucular için yazıyorum.

#İbn Sina
#Fatih Sultan Mehmet
#David Hume
9 yıl önce
Avcılardan sakınmak için yazıma başlık koymuyorum!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’