|
“Dünya Hoşgörü Günü” mü dediniz?
B
ir kaç yıldır kitap fuarlarına katılmıyorum.

TÜYAP Kitap Fuarı Taksim’de iken hiç kaçırmazdım. Beylikdüzü’ne taşındıktan sonra bir iki gitmeye gayret ettim. Olmadı. Ana okulu çocuklarına varıncaya kadar el ele tutuşturulmuş çocuk yoğunluğu, aşçı yazarların önündeki kitap kuyruğu derken, kitapları toplu halde görme imkanı değil üzerimden atamayacağım bir yorgunluk armağan etmeye başladı TÜYAP.

Türkiye’nin en önemli kitap fuarına gitmeyince kafanızdan tamamen çıkarma konforuna da sahip olamıyorsunuz lakin.

Aklımın bir köşesinde görmem gereken kitapları göremeyeceğime dair endişe daima mevcut.

Lakin ben endişelerin nasipleri davet eden bir yüzü olduğuna daima inandım.

Geçen gün kitapçıda, iki gün önce verdiğim kitabın gelip gelmediğini öğrenmeye çalışıyordum. Kitabın yazarını, yayınevini hatırlıyorum, ancak isminden pek emin değilim. Siparişi verdiğim genç işten ayırılmış olduğu için, görevliler benim siparişimi bulmakta zorluk çekiyor. O esnada çantamı bir kenara koyayım derken raftan bir kitabı düşürdüm: “Büyük Erdemler Risalesi”.

Hemen içindekiler bahsine baktım. Kitap nezaket ile başlayıp aşk ile bitiyor. Çok ilgi çekici. Ne zaman çıkmış bu kitap? 2012 yılında. Dikkatimden nasıl kaçmış diye gamlanırken sunuş yazısını okumaya başladım bir taraftan da. Sunuş yazısı şöyle başlıyor: “Büyük Erdemler Risalesi” Fransa’da çok satanlar listesinde yer almış bir kitap. Bu satışa, yakın dönemde ahlaka duyulan ilgideki artışın payı kuşkusuz büyük.”

Lütfen dikkat ediniz: “Yakın dönemde ahlaka duyulan ilgideki artış...”

Sunuş yazısını okurken, beş altı sayfada Batı’nın etik, moral estetik anlayışı hakkında, Platon’dan Spinoza’ya derli toplu bir şekilde kuş bakışı mesafe ile yol aldıran satırların yazarını merak ettim. Tülin Bumin çıktı karşıma.

Çok şaşırdım.

Niye mi şaşırdım? Prof.Dr. Tülin Bumin sohbetinden çok zevk aldığım bir akademisyen. İlk ru be ru tanışıklığımız TRT ekranını paylaştığımız “o tarihi akşam”.

Telefonumun çökmesi sonucu bende kayıtlı olan numaraları kaybetmiştim. Tülin Bumin, bahsi geçen kitapla buluşmamdan bir gün önce telefon rehberindeki bir numaraya basarken benim numaramı yanlışlıkla aramış, bu vesile ile bende kendisinin telefon numarasını yeniden edinme imkanına kavuşmuştum. Bu olaydan 24 saat sonra bir kitabın sunuş yazısında tekrar karşılaşınca heyecan ile kendisini aradım.

Böyle böyle oldu dedim.

“Çok güzel olmuş. O kitap muhteşemdir. Fakat Türkiye’de maalesef gereken ilgiyi görmedi” dedi.

Nitelikli, güzel, ince çalışılmış hiçbir şey gereken ilgiyi görmüyor artık.

Hayatımızın giderek kördüğüm haline gelen temel sorunlarıyla ilgilenmekten sakınarak, medya magazini içinde debeleniyoruz.

Batıda ahlaka duyulan ilgi artıyor, bizde her şey iki tutam dedikodu, bir tutam iftira ile magazin kazanında kaynatılıyor.

Dün, yani 16 Kasım günü Uluslararası Hoşgörü Günü idi.

Bu güne eşlik eden bir haber vardı. Haberin bağlantısını kuran tahmin edeceğiniz gibi benim zihnim. Mutluluk genine sahip olan iki ülkeden bahsediyordu haber, Danimarka ve Hollanda.

Ne olursa olsun Danimarkalıların bu dünyaya sadece mutlu olmak için geldikleri bilgisini veren sözüm ona bilimsel bir haber.

Önümüzdeki günlerde Ortadoğuluların genetik olarak şiddete meyyal olduklarını “ispat eden “ gen araştırmalarının neticelerine maruz kalabiliriz.

Bir taraftan “Dünya Hoşgörü Günü” takvim yapraklarına armağan ediliyor bir taraftan da bazılarının, daima “Sakıncalı” olarak kalmasını sağlamaya yönelik bilim “üretiliyor”.

#“Dünya Hoşgörü
#Günü” mü
#dediniz?
9 yıl önce
“Dünya Hoşgörü Günü” mü dediniz?
Noldu Zayed! Afrin ve Libya’dan sonra Karabağ’da da kaybettin!
“Dünden Bugüne Kültür Dergiciliği”
Hala mı Atatürk, Cumhuriyet ve laiklik?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek