|
Göklere bakmayı unutan gözler, kimi görür?
Bazı yollar uzun gelir gider gider de bir yere varamayız.

Bazen yollar, başka yere değil en çok kendimize götürür.

Ve bazı yollar sarsa sarsa ağlatır bizi.

Yol boyunca ağladı kadın.

Yüzünün, gözünün dağılmasına aldırmadan ağladı. Elinde bir kitap öylece ağladı.

Kitap kadının gözyaşları için bahane miydi, mihmandar mı?

Soruları ve cevaplarını düşünmeden an'a teslim öylece ağladı kadın.

İlk, şiir çıktı kitabın satırlarında:

Kimlik sorulunca/tren saatlerine bakmak/ya da para ödemek için/cüzdanımı açınca/yüzün çıkıyor karşıma.

Çiçek tozları/dağlardan yaşlı/Aravis daha genç/dağlar kadar dayanıklı.

Kalbin cüzdanında/bir çiçek o kuvvet/bizleri yaşatan/dağları yıpratan.

Ve yüzlerimiz, kalbim fotoğraflar kadar kısa ömürlü.

Yan koltuktaki genç kız, kitabın sayfalarına gözyaşlarını akıtan kadın için üzüldü. Üzüntüsünü, hostesin getirdiği her ikramı itina ile takdim ederek göstermeyi denedi.

Bir insan hem okuyup hem niye ağlardı ki?

Kadın, dün gece çamaşır toplarken bir haftadır gökyüzüne hiç bakmamış olmanın utancından arta kalan bir kederi büyütüyordu uçağın kanatlarını göre göre.

Akan yaşlar tükenir gibi olunca kitabın içinde bir kaç sayfa ilerledi kadın. Sonra yine gökyüzüne dair satırlar çıktı karşısına. Yeniden ağlamaya başladı:

“İkimiz de öykü –anlatıcılarıyız. Sırtüstü uzanmış gece göğüne bakıyoruz. Öykülerin başladığı yerdir burası: geceleyin dogmaları aşırıp bazen inanç olarak geri veren bu yıldız boşluğunun desteğiyle başlar öyküler. Yıldız kümelerini ilk keşfedip onlara ad verenler öykücülerdi. Bir avuç yıldız arasına düşsel bir çizgi çekince, kimlik ve birer imge kazanıyordu yıldızlar. Çizgiye işlenmiş yıldızlar bir anlatıya işlenmiş olaylar gibiydi. Yıldızların küme oluşturduğunu düşlemek kuşkusuz ne yıldızları ne de onları çeviren kara boşluğu değiştirdi. Değiştirdiği şey ise insanların geceleyin göğü okuma biçimiydi.”

Bu yazar ayetlerdeki gökyüzünü bilseydi bu satırları nasıl yazardı diye düşündü kadın.

Çakışmayan bilgiye rağmen uyuşan duygunun katmanlarında gezindi bir müddet. Ve her gök geçtiğinde satırlarda, kadının kalbi yeniden kabardı.

Gökler için dökülen gözyaşları içinde bitti yolculuk.

Uçak boşalırken yardıma ihtiyacınız var mı dedi güler yüzlü bir hostes. Yok dedi kadın. Yok değişindeki keskinliği yumuşatamayacağını anlayınca hikayesini döktü ortaya:

Dün gece Şaban-ı Şerif'in büyüyen hilaline rastlayınca, idrak etmeden geçirdiğim günleri gökyüzüne dizilmiş gördüm. Bu gün göklere çıkınca ve elimdeki kitapta durmadan gökyüzüne ait cümlelere rastlayınca... Yeniden ağlamaya başladı.

Ayet-i kerimeyi bilir misiniz?

“Rızkınız ve size va'd olunan şeyler göklerdedir.” (Zariyat/22)

Berat Kandiliniz mübarek olsun! Göklere bakmayı, bakıp bakıp tefekkür etmeyi unutmayın. Bu satırların yazarı bir kere unuttu kolayına toparlanamıyor şimdi.

Meraklısı için not: Kitabın yazarı John Berger, adı “Ve yüzlerimiz, kalbim, fotoğraflar kadar kısa ömürlü.
#Bazı yollar
#Çiçek tozları
#John Berger
٪d سنوات قبل
Göklere bakmayı unutan gözler, kimi görür?
Olay salt iç dinamiklerin eseri olabilir mi?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir