|
Nihayet “burada”yız

21.Yüzyıl'ın Avrupa mayası, mizah dergisine yapılan ve 12 kişinin ölümü ile neticelenen saldırı üzerinden çalınırken; 12 “vatandaş”ın ölümü üzerinden, sayıları milyonlarla ölçülen “kısmi vatandaş”ların Avrupa’daki yaşam alanı tartışılırken; “bütün dünya” mizah dergisinin “hürriyet”alanına odaklanmışken...

Ben size henüz bir kaç günlük olan Nihayet’i anlatacağım. Zamandaki çakışma her zaman çarpıcıdır. Ne ki çoğu zaman çakışma anlarını idrak edemeyiz.

45 bin satan mizah dergisi Charlie Hebdo öldürülen 12 kişinin anısına yeni sayısını bir milyon basacak.

Avrupa kimliğini dergilere borçlu. Ya biz! Elli yaşını kutlayan dergimiz var mı? 25?

Ard arda rakamlar sıralıyorum. Neden?

Modern yaşam, hayatı bütün olarak kavramamızı engellediği için; düşüncemizi sayılarla sınırlandırıp, rakamlar üzerinden kategorilere ayırıyoruz.

Rakamlar, kısa sürede çok şey söyleme emniyeti bahşediyor.

O halde müsaadenizle rakamlar üzerinden devam edeyim.

İnsanlar ikiye ayrılır: Bir yerde duranlar, bir yere varmak için kendini yola vuranlar.

Kendini yola vuranlar üçe ayrılır: Birinciler varacakları yere yürüyerek varır, antropologların yürüyüşüdür, ikinciler varacakları yere otobandan gider, sosyologların yol alışıdır, üçüncüler, yürümezler uçarlar, İletişimcilerin iş tutuşudur.

Nihayet dergi, şehrin sokaklarında yürümeye talip.

Hayatı sadece büyük şehir, özellikle de İstanbul merkezli değil, kuzeyi ve güneyi doğusu ve batısı ile görmeye talip.

Coğrafyamızın hikayesini gündelik hayatın teferruatları üzerinden biriktirmeye talip.

Walter Benjamin hikaye türlerini ikiye ayırırdı. Denizci hikayeleri, köylü hikayeleri.

Denizci hikayeleri fevkalade olanı anlatır. Büyü, macera, entrika, canavarlar, yaratıklar, günahkarlar, isyanlar... Hikayenin karakterleri dinleyenden tamamen farklı özelliklere sahiptir. Dinleyici kendine hiç benzemeyen kahramanın maceraları içinde acılarını, kederlerini, yorgunluklarını, hayal kırıklıklarını unutur.

Bir de köylü hikayeleri vardır. Hep burada olan. Günlük işler. Her gün tekrar eden. Tekrar ettiği için sıkıcı bulunan.

Ama esasında her günkü işler tekrar ettiği için huzurluyuzdur. Durmanın huzuru gizlidir her birimizde. Güneş doğar, ağaçlar meyveye durur, meyve ağaçlarının altında bir adam namaza durur, gençler coşar horona durur.

Bütün isimler durmak fiili ile eşleşir adeta günlük hayatın içinde.

Meyveye durmak, horona durmak, namaza durmak...

Gazete yürümektir, dergi durmak.

Duruşu olanların kelimelerle hayata desen vuruşudur dergi.

Sosyal hayatın hızlı değişim geçirdiği dönemlerde, yayın hayatına atılan dergilerin sayısı da hızla artar.

Birlikte “durmak“a niyet edenler, duruşlarını bir derginin çatısı altında muhkemleştirmek ister.

Bütün bunlar tamam da derginin adı niçin Nihayet diye soracaksınız haklı olarak.

Nihayet! Yani sonunda, gündelik hayatımızı konuşacağız. Gündelik hayatımızı konuşmayı göze alacağız. Didaktik olmadan, bilinçlendirme temrinlerine girmeden halimizi ortaya koyacağız.

Savunmaya geçmeden, nostaljinin büyülü kollarından medet ummadan.

Bilge sosyolog Bauman, bir dergi için mektuplar yazmaya başladığında; Tuhaf diyarlara yolculuk yapmanın artık denizcilerin tekelinde olmadığının altını çizer ve dergi için yazdığı mektupların köylülerin anlattığı denizci hikayeleri olacağını söyler.

Nihayet dergi, köylülerin anlattığı köylü hikayeleri ile denizcilerin anlattığı köylü hikayeleri olacak.

Kuramlar, tahliller, analizler değil, sadece yaşanmış, yaşanmaya devam eden tanıklıklar olacak.

Mesela ilk sayımızın dosya konusu olarak, tek çocuklu hanelerde yetersiz yetişkin sendromunu ele aldık. Bu izlekte uzman görüşleri ışığında ilerlemedik. 8 çocuklu, çocuk doktoru Gülhanım Bayrak’ın hayatı nasıl yaşadığı üzerinden bir örnek ortaya koyduk. Sinemaya, müzelere giden, kitap okumayı çok seven hayatın her anını dolu dolu yaşayan sevgili doktorumuzu bizlerden ayıran en önemli özelliği, evinin eşyalarla değil, çocuklarla dolu olmasıydı.

Dergimizde, herkes emeği ile; zamanını ve mekanı idrak etme özellikleri ile yer alacak. Mesela Kenan Satıcı. Engelli bacağıyla spor yapan, arıcılık ile meşgul, tabiatın bağrından bir dirayet hikayesi olarak karşımızda. En büyük ideali ceviz yetiştirmek. Bir ticarethane açmak para kazanmak değil ceviz yetiştirmek.

“Annemden Bana Kalan” köşesinde merhume Müşerref Çolak’ı yazdı sevgili kızı, şaire Fatma Çolak. Eğer Müşerref teyze ile tanışmamış olsaydım yazılanlara inanmakta zorluk çekerdim. Ama merhumeyi tanıdım.Yazılanların eksiği var fazlası yok. Her sabah düzenli olarak gazeteleri okuyan, yeni çıkan kitapları takip eden, yazarların yolu Sakarya’ya düşerse muhakkak sohbetlerine iştirak eden ve okuduğu kitaba dair yazarını çok etkileyen/derinden sarsan sorular sorardı merhume Müşerref teyze.

Ayşe Kaya’nın hikayesi, tutkunun peşi sıra gidişin hikayesi. Gayreti içinde bulamayanlar için genç yaşında bir hazine sunuyor kendi hayatından.

İyi insanlar iyi atlara bindi gitti demenin kolaycılığına sığınıp, nostalji bayrağı ile bedbinliğin coğrafyasına yurt kurmamak için çıktık yola. İyi insanlar aramızda. Ne ki biz onları görmediğimiz için yok sanıyoruz.

Nihayet dergi ile duyguların tarihini yazacağız. Yaşanmakta olanın bir an önce kaydını tutamaz isek yarınlara borcumuzu eda edemeyeceğiz. Türkiye sadece “ekran gerçek”liğinden ibaret değil. Oturma odalarında, sokaklarda insanlar iyiliğin ve umudun mayasını çalıyor her sabah taşa toprağa.

İyilik durağandır.

Ekran hız ister. İyilik ile ekran kolayına buluşamaz. Sözlü kültürde iyilik hikayelerinin, modern kültürde şiddet hikayelerinin baskın olmasının sebebini biraz de burada aramak lazımdır.

Nihayet dergi ile sözlük kültürü yazılı form üzerinden aktarmaya niyet ettik.

Tam burada soracaksınız Nihayet kadın dergisi mi ? Bu sorunun cevabı hem evet hem hayır. Evet çünkü, bütün dünyada dergi okuyucusu, edebi metin okuyucusu ağırlıklı olarak kadınlar. Hayır çünkü, biz sizin oturma odanıza geleceğiz. Oturma odasında oturmakta olan herkes bir şekilde bizim dergimizin sayfalarından kendisi için bir an yakalayacak. Gülümseyecek, şaşıracak a hiç böyle olduğunu düşünmemiştim diyecek.

Nihayet dergiyi gündelik hayatın izinde inşa etmeye çalıştık.

Hayatın içinde ne varsa her şey olacak. Gündelik siyaset hariç.

Çünkü gündelik siyasetin baskın yanı diğer şeyleri görmeye engel oluyor çoğu defa.

Eğer günlük gazete çıkarmaya talip olup da bizim gazetemizde günlük siyaset olmayacak deseydik meselenin ruhuna aykırı bir cümle kurmuş olurduk. Ama aylık bir dergide günlük siyasetin dışında kalacağız demek anlamlı.

Neden anlamlı?

Gazete, yürüyen, uçan haberlerin peşi sıra kotarılır. Zamana karşı gün boyu koşulur.

Oysa dergi durmaktır. Dergi durarak görmenin yeridir. Durarak varmanın.

Durarak göreceğiz Nihayet dergi ile.

Vurmaya değil durmaya hazır mısınız?

#Avrupa
#mizah
#Charlie Hebdo
#Nihayet
9 yıl önce
Nihayet “burada”yız
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı