|
Butik bilinç
Sistematik 'okuma yapanlar'ın sayısının epeyce arttığı bir gerçek... Peki ama kitapların hayatlarına kattıklarını bizden nasıl bu kadar ustalıkla gizleyebiliyor bu insanlar?

Başkalarının yazdıklarını, sırf kestirmeden giderek vardığı birtakım sığ sonuçları doğrulasın diye okuyan birtakım acayip tipler türedi etrafımızda.

İstiyorlar ki gerçek basit olsun, kapımıza gelsin, bir lokmada yutulabilsin, bir hazım sorununa yol açmasın ve mümkünse freni boşa alarak kaptırıp giden zihinlere bir yük de getirmesin!

'Butik bilinç' diye bir laf var mı? Yoksa, bugünden sonra mutlaka olsun!

“En son ne okudun?” diye sordu merakla biri. “Sıradakini!” diye cevapladı diğeri.

Sıkıntıyı büyüten; bugünün dünyasının, kendine herhangi bir istikamet belirlemeden yürüyenlerin hiçbir yere çarpmadan yaşayıp gidebilecekleri şekilde dekore edilmiş olması...

Kişi, kendini kadim kaideye bağlı tutacak bir idrake sahip olamadığında, zaaflarının elinden tutup götürdüğü her yere bir fazilet kahramanı edasıyla gider.

“Belleğiyle övünen polis memuru, hırsızın söylediği tüm yalanları sonraki sorgu için bir yana ayırıyordu” diye bir cümle yazmış Körleşme'de Elias Canetti.

İnsanların tarif edilemeyen bazı hallerini içlerinin derinliklerinde bir sır gibi gizleyen bilge kelimeler de var.

En uzun süren ölüm; koca bir ömrü, yaşamadığının hiç farkında olmadan günbegün tüketmektir.

Herkesi tek tek saydığımız halde, bize hâlâ her şeyi eksik hissettiren o gizemli şey nedir?

“Görebildiğim kadar dağ görmek istiyorum. Yanlarından, içlerinden ve üstlerinden görmek ve her birine isterse birbirlerinin aynısı olsun, dünyanın bin bir meşakkatle varılan tek dağı gibi, elimde olmayan derin bir hayretle bakıyorum. Tıpkı kendi yavrularıma ve denize baktığım gibi.” diyor Yaşamak'ta yaşayaduran Cahit Zarifoğlu.

Kimseye zararı olmayan küçük konuşkan bir imgeydi; 'Rasyonalizm' kitabına sürgüne gönderdiler.

Pardon, dünyanın kaç bucak olduğunu daha önce tam olarak sayabilen biri varsa, bizi boşa uğraştırmasınlar!

Yüzden geriye doğru sayarken her defasında 27'ye takılıp sırtüstü düşüyorum nedense!

Kafası o kadar karışıktı ki, sabahları karyolanın altından aynı renkte iki çorap bulabilse bile kendine ait iki ayak bulamıyordu çoğu zaman.

Bozuk plak sandığımız şeyin gerçekte bir zaman takılması olmadığından nasıl bu kadar emin olabiliyoruz?

“Beni mi izliyorsun?” diye sordu kızgınlıkla biri. “Hayır” dedi diğeri, “giderken, gölgenin ayakucu bakışlarıma takılmış olmalı.”

Biraz sonra aklıma ne gelecek, çok merak ediyorum!

“Kabuklarını soy da bak” dedi meczup, “bu ağacın meyvesi sensin!”
#Elias Canetti
#Rasyonalizm
#Cahit Zarifoğlu
9 yıl önce
Butik bilinç
Atalay cinayetleri işlerken tekbir getirmedi mi?!...
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…