|
Gölgenin sarhoşluğu
Kör noktalardan dolaşıma giren bütün ifadeler, insanlara uğrayıp onlara tek tek dokunma imkânından neredeyse tümüyle mahrum kalmış oluyor.

Neyi çoğalttığınıza dikkat edin; etrafınıza örülen aşılmaz duvarın harcı olabilir çoğalttığınız!

Aynaya baktığında, orada gerçekten kendini görebilmek ne kadar zorlaştı!

“İnsan kendi kalbinin aynasına güvenmelidir. Yabancı nesnelerden, pas ve kirden kalbini cilalı ve temiz tutmalı, makul olan fikir suretlerinin ve gizliliklerinin kalb aynasında görünmesine mani olacak her türlü örtü ve hicapları, yani maniaları silip temizlemelidir” diye bir küpe takıyor kulağımıza Şeyh-i Ekber.

Münzevîlik diledi, baktı ki dünyada iskâna açılmadık inziva kalmamış!

Biz yıllar yılı iki yakamızı bir araya getirmek için didindik durduk, nihayetinde bütün bu gayret kravat üreticilerinin işine yaradı.

Bilinç dediğimiz şeyi, üzerine dünyanın beş para etmez çaputlarını bağladığımız bir dilek ağacına dönüştürdük.

Hâlâ içine kırık dökük sözler düşenlerin darağaçlarını ışıltılı vitrinlere kuruyorlar bugün.

İstikamet sahibi bir röportaj, belki okursunuz... “Feridun Yılmaz: Küfür hakikati örtmek ise, evet kültür modern dünyanın en temelli küfrüdür.” (Melamet Dergisi/Konuşan: Mustafa Baki Efe)

Sanki bazı geceler yıldızlar insanları seyre çıkıyor.

“Bazen içim çok sıkılıyor!” dedi biri. “Neden?” diye sordu yanındaki. “Dışımdan!” diye cevapladı içi sıkılan.

Kendini o kadar değerli görüyordu ki, hiç bitmeyecekmiş gibi gamsızca harcıyordu.

Yol ortasındaki bir taş gibi ayağa takılıp insanlara zahmet verenlerden değil, o taşı hayrına kaldırıp bir kenara koyanlar gibi zahmeti bertaraf edenlerden olmalı insan!

Kibir, en rahat, içimize yerleşip bizi bize pazarlamaya çalışan sinsi 'imajmaker'larla perdeliyor kendini bugün.

Adımızı şekilden şekle sokan bunca fiyakalı hurufat, punto büyütmek için elimizin altında bu kadar zengin imkân varken, benliğimizden nasıl geçeceğiz?

İşimiz gerçekten zor bu zamanda bizim; sadece içinde hiç tevâzu barındırmayan kibirle değil, içinde az da olsa kibir barındıran tevâzu ile de yüzleşmemiz gerekiyor.

Hatırlamamaya o kadar kolay alışıyordu ki; encamını unutmamak için kartvizitini mezar taşı şeklinde bastırmıştı!

Toprağın avcunun içindeki bir avuç toprak, Allah'ın ruhundan üflenmiş bir ruh! Hani neredeyiz biz, nerede yükseliyor o mağrur krallığımız?

Sen sen ol çiçekle vazoyu karıştırma! Sen çiçeğin tarif edilemez güzelliğini sergilemek için konduğu bir vazosun en fazla; ne çiçeğin sahibisin, ne güzelliğin!

Güneşe bakınca gözü kamaşan çocuk, söyle gözüne bunu hiç unutmasın!

Yazan kişinin yazdığıyla ilgili bir tek gerçek imtiyazı vardır, ilk okuyan olmak!

“Yazdıysa kalem yazdı” dedi meczup, “mürekkebi sen misin?”
#dünya
#insan
#hayat
9 yıl önce
Gölgenin sarhoşluğu
Zaman, kardeşliğimizi büyütme zamanı...
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü