|
Kadehten su içmek

Geçilmiyor dünya yalandan; bozuldu terazi, kırıldı direnç, yoruldu yelkovan akrebi kovalamaktan...

Restoran kültürü kadehten su içmeye alıştırdı bizi... Ne ilgisi vardı suyla kadehin? Bugün, aziz tutmamız gereken bir çok şeyi biz aslında böyle yabancı kaplardan yudumluyoruz da haberimiz olmuyor.

Kendimize ait meseleleri, önümüze tanımlanmış olarak gelen hazır kavramlarla konuştuğumuzda tabiatıyla o zihni zemin bize ait olmuyor. Üstüne çıktığımız her kat, bütün iyi niyetimize rağmen bizi kendi meselelerimize gittikçe yabancılaştırıyor.

Önümüze uzatılan herhangi bir kabul noktasından başlayarak konuşmaya, istim nasılsa arkadan gelir ümidiyle üzerinde fazlaca düşünmeden razı oluyoruz. Bilmediğiniz bir yere başkasının bildiği bir yoldan giderseniz dümen hiç sizin elinize geçmez oysa.

Herkesin konuştuğu ama kimseye ‘ehliyet’ sorulmadığı bir ortamda, feci zihin kazalarının yaşanması kaçınılmazdır. Söz, herkesin aynı anda çiğnediği ve tadı bitince çıkarıp attığı bir dil eğlencesine dönüştü.

Bizim inanışımızda söz sadece ‘ehliyet’ sahibinin hakkıdır. Geriye kalan herkes ‘dinleyen’, mümkünse ‘öğrenen’ ve hatta ‘ders çıkaran’ olmak durumundadır. Bu iki konumun her ikisinde de hayır vardır, konumunun dışına çıkan haddini aşmış olur.

Dikkatlice bakarsak bu zamanın temel sıkıntısının, kendi fütursuz ‘bence’lerinde boğulan insanlar olduğunu anlayabiliriz.

Yaşadığımız şu büyük çağcıl kakafoniye samimiyetle bakabilen herkes; bütün bu ‘bence’lerden herkesi asude kılacak bir hayat neticesi çıkmadığını ve çıkmayacağını artık herhalde görüyor.

Sorun şu ki, bugüne kadar o ‘bence’lere sarılarak yürüdüğümüz yol ve aldığımız mesafe çok uzun... Geçen zaman da öyle... Hem, anlaşılıyor ki, o yolu sadece yürümemiş, kendi kalıbımızdan çıkıp bir başka kalıba da dökülmüşüz.

İki ucunu da bulamadığımız bir çelişki yumağının içindeyiz adeta. Hakiki olanı bıraktığımız yere geri dönmek, yani inanmaya değer olana yeniden tam teşekküllü inanmak için ‘kendi’miz sandığımız şey her ne biriktirmiş ise onları inkar etmemiz gerekiyor önce.

Geri dönmek için yola çıkmadan önce, elde ettiğimize kendimizi fazlasıyla inandırdığımız her şeyi de benliğimizden çıkarıp atmamız şart! Bu yol bu taşınmaz ağırlıklarla geri yürünmez çünkü.

Bu kadar uzun zamanı oyunda oynaşta yaşama pratikleri ile yaşamış bir insanlık için, her şeyden geriye dönmek ne zor, ne meşakkatli, ne ağır bir karar!

Bu yüzden hep birlikte firardayız ve durmadan birbirimizi teskin ediyoruz işte!

Elimizde olanı bir parça bize benzeyecek, içimizi azıcık da olsa serinletecek bir şeye dönüştürebilmek, bir kıvama sokabilmek için didinip duruyoruz.

Bütün yapıp etmelerimiz, bu yürek yakıcı hali, bu can acıtıcı gerçeği bir parça örtebilmek, gözlerimizden gizleyebilmek, kalplerimizden saklayabilmek için...

İşte bu sebeple ki; betonu ve çeliği dahi delip geçen su, şu sırça kadehi çatlatamıyor bile.

#ehliyet
#Restoran kültürü
#kadeh
٪d سنوات قبل
Kadehten su içmek
Taze söğüt dalından düdük nasıl yapılır?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir