|
Kanayan kanatsızlık

Hayatının boyu, kalbinin büyüklüğü kadar...

Aynı gezegene ayağımızı basıyor olabiliriz ama kesinlikle hepimiz aynı yerde yaşamıyoruz.

“Aynı gökte uçarlar ama, kuzgunun dünyası başka, şahinin dünyası başkadır” demiş Üstad Muhammed İkbal.

İnsan kafesin ardındaki maymunu seyrederken, maymun da kafesin ardındaki insanı seyrediyor. Kimin daha çok eğlendiğini hiç bilemeyeceğiz!

“Seni ciddiyete davet ediyorum!” dedi biri hiddetle. “Geldiğimde sen de orada olabilecek misin peki?” dedi gözlüğünün üstünden bakarak diğeri.

Bugün aynı hayatın iki parçası iken, yarın ayrılıp iki ayrı hayatın iki ayrı parçası olmaya nasıl alışabiliyor insanlar?

Yerine koyacak bir şey bulamayacağını bildiği için hiçbir şeyi bütün bütün çıkarıp atamıyordu hayatından.

Oradan oraya koşuştururken o kadar kalabalığız ki, aramızdan kimilerinin bazı yakıcı kelimelere takılıp geride kaldıklarını hiç farkedemiyoruz.

Nerede “makineye bağlı olarak yaşamını sürdürüyor” ifadesine rastlasam, insanlar ve cep telefonları geliyor aklıma.

Bizim şehirlerimize hiç UFO inmiyor, çünkü park yeri bulmak hakikaten çok büyük bir mesele!

Sürekli “onu da aralarında görmekten duyacakları memnuniyeti” ifade eden insanlar tarafından bir yerlere davet ediliyor ve gitmiyordu. Buna karşılık, onu aralarında göremeyince memnuniyet yerine ne hissettiklerini merak etmekten de kendini alamıyordu.

Ceketimi alıp çıkacağım bir hayatım olsun istiyorum, montlardan çok sıkıldım!

Ben galiba sonunu kaçırdım; yoğurdu saklamadan önce sarımsaklayıp sarımsaklamama meselesinde netice ne oldu?

Bir gün bir İstanbul Maratonu’nda bunu herkes farkedecek: Köprü yaya olarak kesinlikle çok daha hızlı geçilebiliyor!

Neredeyse seksen yaşındaydı ve hayat hikâyesinin dördüncü satırına geldiğinde kayda değer ne varsa yazıp tüketmişti.

Ayrılırken birbirlerine “Kendine iyi bak!” diyen insanlar, aslında “Benden bir şey bekleme!” demiş olmuyorlar mı?

Suskunluğu o kadar uzun sürmüştü ki, artık sesinin nasıl bir şey olduğunu bile hatırlamıyordu.

Unutulup gitmemek için her an, her yerde, herkese sürekli kendinden bahsedip duruyordu.

Huzurevleri fil mezarlığı gibi; yaşlılar bavullarını alıp ağır adımlarla yapayalnız ölmeleri için hazırlanmış hücrelerine gidiyor.

İnsan olmak ne kadar zorlaştı insanlar için...

“Olsa da gidişler başka başka” dedi meczup, “sonunda bütün yollar çıkar aşka”

#Muhammed İkbal
#Hayat
#kalp
9 yıl önce
Kanayan kanatsızlık
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…