|
Kendini netleştiren körlük

Bazen geriye doğru bakmak, önümüzü çok daha iyi görmemizi sağlayabilir.

Ara sıra yapmamız gereken bir temrin var; bir yarım saatimizi ayırıp, geçmiş dönemin gazetelerine, çok değil, mesela on yıl önceki nüshalara bir göz atmak... Bunu yaparsak; mesela on yıl önce bizim için meşruiyeti olmayan ne kadar çok şeyin bugün hayatımızın kanıksanmış bir parçası haline geldiğini, kabul edilebilir olmayan ne kadar çok şeyi bugün savunur hale geldiğimizi görebiliriz.

Sonra şunu kendimize soralım: Bizim için, bu kadar kısa bir zaman zarfında, öncenin ‘kabul edilemez’lerini bugünün ‘savunulabilir’leri haline getiren şey, sadece geçmişin yanılgılarından vazgeçerek yeni doğrulara yöneldiğimiz bir ‘değişim’e mi işaret ediyor, yoksa bu yaşadığımız sadece bilinçsiz bir ‘sürüklenme’ hali midir?

Şimdilik daha öncesini karıştırmayalım ve soruyu şöyle soralım: Biz on yıl önce mi daha doğru bir noktadaydık, şimdi mi daha doğru bir yerdeyiz?

Büyük bir kısmımız bu ikilemin neresinde duracağı konusunda berrak bir fikre sahip değil, bariz olarak görünen bir şey bu! On yıl öncesinde nerede olduğumuz konusunda çok fazla fikri olmayan yeni kuşaklar, yeni iletişim evreni içinde her güncel tartışmanın ön saflarında kendilerine yer buluyor, zihinsel dalgalanmalar oluşturuyorlar. Geçmişi yaşayanlarsa, yeni zamanların getirdiği farklı imkanların şokunda kimsenin teşhis koymaya yanaşmadığı bir görme zorluğu yaşıyor. Olgun bir doyma hissinin sonsuz bir açlıkla kapışması belki de bu!

Bir tarafta, tarihi derinliğe sahip olmayan ve bugünün gerçekliğini temel gerçeklik olarak gören, güncelle yatıp kalkan enerjik bir güç var. Diğer tarafta, eskiden kalma itirazlarını yeninin ezici tahakkümü karşısında bozdurup harcamaktan öte bir varlık alanına sahip olamayan, yaşarken tarih olmuş bir başka atıl güç... Çeşitli fıtri, ahlaki, fikri, kültürel gerekçelerle her iki tarafa da itiraz eden ve giderek küçülen bir başka grup daha var; ancak bu toz duman en çok onları görülmez ve duyulmazlaştırıyor.

Bu manzara, açık ki, içinde yetkin bir muhasebe birimi teşekkül ettirememiş, önünü göremeyen, günü kurtararak ilerleyen ve duvara tosladığı ilk anda iflas edecek kötü ve kaotik bir işletme manzarası... Tedirgin olmamızı gerektirecek kadar kontrastı yüksek bir fotoğraf...

Altı üstü yarım saatimizi alacak basit bir temrinden böyle uzun boylu neticeler çıkar mı? Benim hafiften zorlayarak çıkardığım netice elbette birçok yönüyle tartışmaya açık... Tartışmaya açık olmayansa; böyle bir temrinin düşünmeyi, anlamayı, anlamlandırmayı ihmal ettiğimiz pek çok şeyi kristalize ederek önümüze koyması bakımından lüzumudur.

Defalarca böyle tecrübelerden geçmiş olanların bildiği şeyi ben de biliyorum; bugün kim ok işaretlerine bakarak yön değiştiriyor ve sesini, öfkesini, nefretini şuursuzca yükseltiyorsa, bilsin ki, kendisini kimseye hayrı olmayan bir cepheleşmenin tahkimat malzemesi kılıyor. Bir gün onu orada bütün kullanılıp atılmışlığı ve kendini çoğaltan kalp kırıklıkları içinde bir savaş artığı olarak bırakıp gidecekler.

Her şeyi kazanmak-kaybetmek aritmetiğinde hesaplamak ve gerçeği skorboardlardan okumaya çalışmakla bize özgü olmayan bir şuursuzluğa zihinlerimizi sonuna kadar açmış, insanlığımızı savunmasız bırakmış oluyoruz.

Şuur, biriktirilmesi gereken bir şeydir, tarihsiz, derinliksiz, idraksiz olmaz.

Rüzgar nereden ve hangi şiddetle eserse essin, örselenmek pahasına kendi öz duruşuyla karşısında durabilen, sürüklenmemek için ruh köklerine sıkı sıkıya tutunabilendir insan!

#meşruiyet
#göz atmak
#On yıl
9 yıl önce
Kendini netleştiren körlük
Bu kez de başaramayacaklar...
Kendini bil, Rabbini bil, haddini bil. Ya da: Kültürel olarak “iktidar” değilseniz, siyasî olarak iktidar olamazsınız!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…