|
Zararı neresinden döndürsek kârdır!

Durmadan birilerini bir şeylere ikna etmeye çalışmak zihinlerimizi geri alınamaz biçimde yormuşa benziyor.

Başkalarının başladığı cümlelere devam ederek, bırakın derdimizi anlatmayı, elimizdeki meramdan da olabiliriz.

Günler boyunca yaftada yazılı olanın yanlışlığını söyleyip durmak sadece yaftayı oraya asanın işine yarar.

Yıllardır üstümüze atılan sert smaçları potadan çıkarmaya çalışıyoruz, belki de sırf bu yüzden bu oyunun bir karşı potası yok.

Çok açık bir şey var, bizi en az bir asırdır savunma pozisyonunda sabit tutuyorlar.

Her senarist, filmi izleyenin ortaya koyabileceği tepkiler üzerinden bir hesap yapar ve senaryosunu buna göre yazar. Biz o kurguyla hiç ters düşmüyoruz.

Sorunu “Yapan biz değiliz” noktasında çözme şansımız yok; belki de sadece kafamızı kaldırıp “Sen yaptın?” diyenlerin gözünün içine dik dik bakmakla yetinmeliyiz.

Zalimliği aşikar olana mazlumluğunu ispata çalışmak ne beyhude bir çaba!

Biri saçma sapan bir şey söylediğinde, seferberlik ilan ederek ona akıllı uslu cevaplar vermeye çalışmak da olsa olsa bir başka saçma sapan şeydir.

Bugüne kadar zulmün apaçık bir tarifini yapamayan hiç kimseyle aynı tarafta olmak zorunda değiliz.

Zulüm zamanlarını sağır duvarların arkasında saklanarak geçirenlerin suflelerine kapılmak da bize yakışmaz!

Aliya’nın soyadının ‘İzzet’begoviç olması tesadüf mü sanıyorsunuz?

Sünnet olan, hiçbir çamurun üstünde iz bırakamayacağı kadar emin insan olabilmektir.

Bize çamur atmaya çalışan hiç eksik olmuyorsa bu üstünde elbette çok düşünülecek bir şeydir. Bununla birlikte düşünülecek diğer bir şeyse çamur atanların çamur bulmakta neden hiçbir zaman sıkıntı çekmedikleridir.

Bütün hayatımıza medyatik pencerelerden baktığımızda tabiatıyla bize asıl gerekli olana arkamızı dönmüş, aslî istikametimizi kaybetmiş oluyoruz. Bir de bunun bir ömür sürdüğünü düşünün!

Düşman sadece dışımızda zannediyoruz, oysa içimizde, çok derinlerimizde işbirlikçileri var.

Bizim trajedimiz, her savaşa zaten birer kaybeden olarak girmek!

Kötü bir şey olmadığımızı anlatmak için harcadığımız zamanlar, bizi iyi bir şey olmaktan alıkoyuyor.

Kazanmayı, cephedeki maddi gücümüzü arttırarak başaracağımızı zannediyoruz, bu bizi sadece onlara benzetir. Onlar adım adım kendilerine yakışan kötülüğü inşa ettiler, bizim de yine adım adım bize yakışan iyiliği inşa etmemiz gerekiyor.

Bizi kompleksli kılan ne varsa kazıyalım üstümüzden, hakikate hiç kimse bizim kadar yakın değil! Ama hiç adım atmıyorsanız, bir adımlık yol da çok uzun bir mesafedir.

İnsanlığımızın içini ‘insan’la doldurmamız gerekiyor, artık bu gayretten aşırabileceğimiz tek bir ânımız bile yok.

Hiç kimse, hiçbir zaman, acizliğinin şuurunda olduğu zamanki kadar güçlü olamaz, çünkü orası sonsuz kudret sahibi olana teslimiyetin kapısıdır.

Kalbi kendisine yetmeyen ama dünyaya büyük gelen insanlar olabiliyor muyuz?

“Tuhaf şey!” dedi hayretle meczup,“ Zaten bulduğun bir şeyi bir ömür arıyorsun!”

#Zulüm
#Aliya
#İzzetbegoviç
#meczup
9 yıl önce
Zararı neresinden döndürsek kârdır!
Batı Şeria’daki Amerikalı yerleşimciler..
O stada Filistin bayrağıyla çıkılsaydı
Katar krizi, Tahran saldırısı, Mekke Savaşları’na hazırlık!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?