|
Arap Yarımadası’nın “Boğaz” derdi: Yemen
“Denize hükmeden ticarete, ticarete hükmeden de dünyanın servetine ve sonuçta dünyaya hükmeder”.

17. yüzyılın İngiliz aristokratı Sir Walter Raleigh o gün değil bugün yaşasaydı da, aynı cümleyi yine söylerdi. İşin içine belki biraz da enerji vurgusu katarak…

Dünya denizleri, çok sayıda geçide sahip... Ancak bunlardan 7 tanesi var ki; bir hayli kritik. Chokepoints (tıkanma noktaları) olarak adlandırılan bu kanallar, küresel petrol trafiğinin güvenli bir şekilde sürdürülmesinde kilit rol oynuyor. Zira bu dar geçitlerin kolayca bloke edilebilme riski, dünyanın ödünü koparıyor. Bu nedenle de, belli başlı ülkeler, bu suyollarında nicedir üstü açık ya da kapalı bir güç mücadelesi veriyor.
BAB’ÜL MENDEP BOĞAZI
2013 verilerine göre; dünya petrol ticaretinin yaklaşık 2/3 civarında bir bölümü deniz yoluyla gerçekleştiriliyor. Ve bu dev ticaret, en hızlı ulaşım ve en düşük maliyeti sağlamak için, söz konusu tıkanma noktalarına muhtaç. Bahsettiğim 7 nokta arasında, Türk Boğazlarının da yer aldığını biliyoruz. Bununla birlikte, üzerinden geçen petrol hacmi açısından en kritik nokta, Hürmüz Boğazı… İran ile Umman arasında yer alan Boğaz, Ortadoğu petrolünün önemli bir kısmının Batı’ya ve Asya’ya geçişini sağlama özelliğiyle, hayati bir konumda.

Hürmüz’ü, petrol hacmi anlamında, Malakka Boğazı izliyor. Hint Okyanusu’nu Pasifik’e bağlayan en kestirme yol olan Malakka; Endonezya, Malezya ve Singapur arasında, büyüyen Asya’yı dünyaya bağlayan ana damarlardan.

Hürmüz ve Malakka’dan sonra petrolü en çok misafir eden geçitler ise, Süveyş Kanalı ile Bab’ül Mendep Boğazı. Kızıldeniz’i Akdeniz’e bağlayan Süveyş Kanalı’nın önemi zaten malum… Bab’ül Mendep ise, hemen aşağısında bugün fırtınanın koptuğu Yemen’deki tıkanma noktası.
ETLİYE SÜTLÜYE KARIŞMAZKEN
Genelde etliye sütlüye karışmayan Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap devletlerinin, geçtiğimiz hafta Yemen konusunda bir olup harekete geçmeleri, dikkat çekmekle birlikte aslında tuhaf değil. Zira Yemen’de yaşanan olaylar, siyasi ve askeri unsurlar bir yana, içinde bir ekonomik dinamik de barındırıyor. Bu dinamiğin adı ise, Bab’ül Mendep…

Yemen, Cibuti ve Eritre arasında yer alan Bab’ül Mendep, Arap Yarımadası ile Afrika arasındaki geçiş noktası niteliğinde. Kızıldeniz’in güney kapısı görevini gören boğaz, Akdeniz ile Hint Okyanusu’nu birbirine bağlayarak Avrupa’ya giden yolu günlerce kısaltıyor.

Bir başka deyişle, Doğu-Batı arasındaki ulaşımı önemli ölçüde hızlandıran kritik bir işleve sahip… Bu nedenle de, yüzyıllardan beri dünya güçlerinin gözünü diktiği bir bölge. Özellikle de, 19. yüzyılda Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla önemi iyice artmış. Petrol ticaretinin artmasıyla birlikte ise Bab’ül Mendep, mal ve yolcudan ziyade enerji akışını sağlayan bir boğaz halini almış.
GÜNDE 4 MİLYON VARİL PETROL
Mevcut son verilere göre, günde 4 milyon varile yakın petrolün geçiş yaptığı boğaz, gelirlerinin önemli bölümünü petrole borçlu olan Arap ülkeleri için vazgeçilmez nitelikte. Zira bu tıkanma noktasının bloke edilmesi durumunda, küresel petrol ticaretinde müthiş aksamalar olacağı ortada.

Gözümüzde şöyle canlandıralım: Boğazın kapanması, Basra Körfezi tarafından gelerek Süveyş Kanalı yoluyla Batı’ya süzülecek tankerlerin yolunu direkt tıkar. Bu durumda petrol, ta Afrika’nın güney ucu Ümit Burnu’na kadar gidip dolanmak zorunda kalır. Olacak iş mi? Ayrıca, boğazın kapanması senaryosunu bir de tersi yönde düşünürsek, Kızıldeniz’den geçerek Asya’ya açılmak isteyen trafik de sabote olacaktır. Bu da, olacak iş değil.
İRAN ARAPLARIN BOĞAZINA SARILMADAN
Bugün Yemen operasyonunun, İran destekli olduğu kabul edilen güçleri bastırmak için yapıldığı ortada. Bir başka ifadeyle, İran’ı bastırmak için… İşte Bab’ül Mendep Boğazı’nın önemi de, burada bir kez daha ortaya çıkıyor. Nitekim Husi güçlerinin tıkanma noktasına yaklaşmasıyla birlikte, tansiyonun yükseldiğine şahit olduk. Belirttiğim gibi, işin içinde elbette farklı dinamikler var ancak Bab’ül Mendep’e yaklaşılmış olması da, bunlardan biri. İran destekli Husiler’in boğazı denetim altına alma ihtimali, Arap ülkeleri için tahayyül bile edilemez cinsten.

Bakın bir de, yarımadanın diğer tarafını düşünelim. Basra Körfezi’nin hassas noktası olan Hürmüz Boğazı da, İran’ın başucunda... O halde, İran bir de Yemen üzerinden Bab’ül Mendep civarında güç kursa, yarımadayı iki tarafından kuşatmış olur. Ne Araplar, ne de Batı buna izin verir mi?

Arap dünyasını, yukarıdan Suriye ve Irak, aşağıdan ise Yemen’le sıkıştırma telaşında olan İran’ın, bir de yan taraflardaki denizlerin boğazlarına sarıldığını düşünsenize! Araplar nefes alamaz hale gelir.

İşte bu senaryolar dâhilinde, Arap ülkelerinin seri bir şekilde birleşip Yemen’e müdahale etmesi, pek de şaşırtıcı değil. Ve operasyona “Kararlılık” Fırtınası adı vermeleri de... Neticede, ortada bir de 'Boğaz' derdi var.

twitter.com/drhaticekarahan
#İran
#Yemen
#Suudi Arabistan
#Türkiye
9 yıl önce
Arap Yarımadası’nın “Boğaz” derdi: Yemen
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi