İnsana merhamet, şefkat, her türlü canlıya karşı sevgi ve esirgeme duygusu iyi bir eğitimle verilebilir. Hiçbirimiz kendimizi yaratmadık, sonumuzu da belirleme imkanımız yok. Varlık aleminde akılları hayrete düşüren bir san’at, bir düzen, bir hikmet olduğunu da idrak edebiliyoruz. Bu idrak bizi bir Allah’ın varlığına götürmeli, O’na imandan sonra örnek olarak gönderdiği elçilerinin yolunu izlemeli, onları hayatımıza rehber edinmeliyiz. Yine bu iman bizi, kendimiz dahil her şeyin sahibinin Allah olduğu, her şeyin kullara emanet olarak verildiği, emaneti kullanmanın, emanete karşı tavır ve hareketin, sahibinin talimatına uygun olması gerektiği düşünce ve inancına ulaştırmalıdır. İşte bu iman ve bu anlayış insana hakim olursa ne kendine kıyabilir, ne de başkasına. Bırakın bir insana kıymayı, bir otu bile gereksiz yere koparamaz.
Bu iman, görüş, anlayış ve duyguyu eğitimle vermemiz gerekiyor. Anlamsız ve sınırız bir hürriyetin peşinde koşanlar, daha doğrusu bu kavramı istismar ederek kötülüğün yolunu açık, kapısını ardına kadar dayalı tutmak isteyenler “kimse bizim ahlakımıza, dünya görüşümüze, inancımıza, hayat tarzımıza… karışmasın” diyorlar.