|
İslamcılık

İslamcılık kelimesine, belli bir dönemde ortaya çıkışını ve çıktığı dönemdeki temsil edilişini/örneklenişini gözönüne alarak "İslam elbisesi giydirilmiş modernizm" mânasını verenler var ise de bana göre İslamcılık, klasik "tecdid" kavramının belli zaman ve mekan şartları içinde temsilinden ibarettir. İslamcılar dinden vazgeçmiyorlar, dini "inanç, ibadet ve ahlak" çerçevesine hapsetmek de istemiyorlar, ancak içinde yaşadıkları zamanda Batı''nın temsil ettiği uygarlık, daha doğrusu bilim ve teknoloji ile bunlara dayalı ekonomik ve askeri gücü de görmezden gelemiyorlar. Batı''nın bu güç ve imkanlarına karşı kendi medeniyetlerinden doğan güç ve imkanlar edinmek yerine, bazı unsurları -İslam''a uygun bularak, uygunlaştırarak, uyarlıyarak- alma yolunu tercih ediyorlar. İslamcılar''da ortak sayılabilecek bir hedef, İslam''ı yabancı katkılardan arındırmak, İslam dünyasını güçlendirmek, birleştirmek ve İslam medeniyetinin nimetlerini insanlığa sunmaktır. Bu hedefi gerçekleştirelim derken iktibaslar yüzünden bir başka karışma ve kirlenmeye de engel olamıyorlar.

İslamcılık kelime ve kavram olarak neden bir asır kadar önce ortaya çıktı? Bu sorunun cevabı, İslamcılığın meşruiyeti bakımından oldukça önemlidir. Bana göre bunun sebebi ihtiyaçtır. Daha önceleri mesela Osmanlı ülkesinde İslam''dan başka bir referans, bir temel değer yoktu ki, İslamcılık diye bir dâva ortaya atılsın. Tanzimat''tan sonra gelişen olaylar, ülkede referanslar ve değerler karmaşasını ve diyalektiğini getirdi, boynuzun kulağı geçmekte olduğunu hisseden bazı Müslüman münevverler de bir tedbir olarak "İslamcılık"ı ortaya koydular.

İslamcılık''a, "İslam''ı fert, cemiyet ve dünyada hakim veya etkili kılma, azami sınırlar içinde hayata sokmak için çaba gösterme dâvası" manasını verdiğimizde bu dâvayı Hz. Peygamber''in (s.a.) başlattığını kabul etmemiz gerekir. O başlatmıştır; çünkü Kur''an bunu emretmektedir.

Laik, seküler, demokratik düzenler günümüz dünyasında ağır basmaya başlayınca bu düzenlerin taraftarları (bu düzenleri ideoloji haline getirmiş olanlar, kendi ideolojilerini korumak için İslam''a savaş ilan edenler, onu dünyanın en önemli tehlikesi olarak gösterenler) ile İslamcılar arasında çatışma da alevlenmiş oldu. Çağdaş İslamcılar iki farklı hedefe yönelmiş idiler: a) Ülkelerinde siyasi ve sosyal düzen olarak da İslam''ı hakim kılmak; bu dâvayı güdenlere göre, İslam devletinde, başka inanç ve hayat tarzlarına sahip olanların da temel insan hakları vardı, genel ahlak "İslam ahlakı" olduğu için buna göre bazı kısıtlamalar sözkonusu olabilirdi, bu da "evrensel insan haklarına" aykırı sayılmazdı. b) Medine Vesikası çerçevesinde kurulan düzene benzer bir düzen kurmak, farklı inanç ve hayat tarzlarına sahip olanlarla ortak bir alan oluşturmak, bu ortak alan dışında grupların kendi inançlarını yaşamalarına imkan tanımak. Birinci hedefe yönelen İslamcılar Pakistan, İran, Sudan gibi ülkelerde önemli tecrübeler yaşadılar. Hem karşıt ideoloji bağlılarının engellemeleri, hem de kendi hataları yüzünden kısmen başarısızlıklar ve strateji değiştirmeler ortaya çıkınca "Siyasal İslam''ın iflas ettiği" açıklandı. Bize göre bu açıklama bir vakıayı değil, bir temenniyi, karşı tarafın hedefini ifade ediyordu. Birinci hedefe yönelen İslamcılar''ın tecrübeleri devam etmektedir ve edecektir, hüküm için vakit erkendir. İkinci hedefe yönelenlerin tecrübeleri de devam etmektedir. Her iki hedef de "Siyasal İslam"dır, içinde Müslümanlar''ın siyasi talepleri vardır. Şu halde ne İslamcılık, ne de siyasal İslam bitmiştir; dünya var oldukça ve bu dünya üzerinde Müslümanlar yaşadıkça onların tek istedikleri, özel alanlarında namaz kılmak olmayacak, Kur''an''ı hayatlarının merkezine yerleştirmek için mücadele edeceklerdir. Bu arzuyu ve uğrunda mücadeleyi istismar ederek toz koparmak, iş kotarmak, kendi ideolojilerini -tek başına- hakim kılmak isteyenlerin yanlışları (!) olmazsa Müslümanlar''ın din özgürlüğü taleplerinin kimseye zararı olmayacaktır.

23 yıl önce
İslamcılık
Kara dinlilerle milletin savaşı
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak