Âyetler ve hadisler ana babalar ile çocuklar arasında karşılıklı sevgi ve merhameti teşvik ediyor, evladın, ana babasına hizmet sayesinde cennetlik olacağı müjdesini veriyor.
Peygamberimiz Veda Hutbesi'nde “kadınlarımızın bize Allah’ın emaneti” olduğunu bildiriyor.
Yine yüzlerce nas müminler arasındaki sevgi, saygı, dostluk, kardeşlik, yardımlaşma, paylaşma erdemlerinden söz ediyor. Bir hadiste “Bütün müminler bir vücudun organları gibidir, bir organ hasta olunca diğerleri de rahatsız olur” diyerek en geniş manada merhameti teşvik ediyor.
Evet bu ayetlerde ve hadislerde “müminler arasındaki dayanışma ve merhametten söz ediliyor ama, başkalarında da bütün insanlara, hayvanlara, hatta bitkilere karşı esirgemeden, merhametten, acımadan bahsediliyor ve bunlar teşvik ediliyor.
İslam’a göre adalet için din şartı yoktur; adâlet herkes ve her şey içindir, Allah hiçbir varlık aleminde adaletin zıttı olan zulme rıza göstermez ve zalimleri sevmez.
Mekke fethedilince Kâbe hizmeti ile ilgili imtiyaz ellerinde olan bir müşrik ailenin temsilcisinden bunun alınıp kendisine verilmesini hem de Peygamberimiz'in amcası olan Abbâs istemiş, ama Peygamberimiz bu imtiyazı o müşrik aileden almamış, hakkı sahibinde tutmuştur.
Peki bütün bunlar tartışmasız var iken, sabit iken, örnek nesillerde uygulanmış iken bugün, bırakın müminlerle ötekiler arasındakini, doğrudan müminlerin birbirine karşı bile merhametsiz, duyarsız, umursamaz, acımaz duygu, tavır ve davranışları nasıl olabiliyor?
Bu sorunun cevabı ve bu derdin çaresi üzerinde, İslam için gayret ve himmet sahibi herkesin düşünmesi gerekiyor.