|
“Taksim bize yeter, Kabe Müslüman’ın olsun”
Türkiyelileşme ambalajı ile halkın karşısına çıkan Selahattin Demirtaş, giderek Kemalist yüzünü ortaya koymaya başladı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu ambalajla Cihangir 'Sol'unun desteğini alan Demirtaş'ın, 7 Haziran seçim sürecinde kullandığı ifadelere bakılırsa Kemalistlerin oylarına da göz diktiği anlaşılıyor. HDP çizgisinin seküler çizgisini aslında bilmeyen yok. Kimse HDP'den dindarlara yönelik bir vaat beklemiyordu. Ancak Türkiyelileşme iddiasındaki bir siyasi hareketin Müslümanların değerlerine karşı daha saygılı olmasını beklemek herkesin hakkı. CHP'nin bile katı laikçi yaklaşımını ikinci plana çektiği bir dönemde Demirtaş'ın “Müslümanlar Kabe'ye giderler hacı olmak için. Museviler Kudüs'e giderler. Dini inançların merkezleri vardır. Evet dini bir inanç olarak söylemiyorum fakat işçiler açısından da Taksim olmazsa olmaz bir yerdir” ifadesini kullanması akıllara 1930'lu yılların katı Kemalizm'ini getirdi. Selahattin Demirtaş'ın bu sözleri, Cumhuriyet şairi Kemalettin Kamu'nun “Ne mucize ne efsun, Ne örümcek ne yosun, Çankaya yeter bize, Kâbe Arap'ın olsun” sözlerinden tek farkı kafiyeli olmamasıdır. Zihniyet aynı.

Demirtaş, Diyanet'i kaldırma gerekçesini açıklarken, bir belge gösterdi. Belgede imzası bulunan Mehmet Kaya Kurt, 2000-2002 yıllarında Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekilliği yapmış. Tarihe dikkat. 28 Şubat sürecinde Diyanet İşleri Başkanlığı yapan Mehmet Nuri Yılmaz'ın Albay Oğuz Kalelioğlu isimli bir danışmanı vardı. Onun görmediği hiçbir evrak imzalanmazmış. HDP nereden bilecek diye sormayın. Albay Kalelioğlu uygulamalarıyla Sırrı Süreyya Önder'in Beynelmilel isimli filmine esin kaynağı olmuştu.

Demirtaş'ın Kemalist eğilimi ve 1930'lu yılların din tartışmalarını başlatması açıkçası beni korkuttu. 30'lu yıllardaki tartışmaların devamında ezan Türkçe okunmaya başlandı. Acaba Demirtaş da Kürtçe ezan peşinde mi? Demirtaş, müstakbel ortağı CHP ile iktidara gelirse Ankara'da Kocatepe Camisi'nin minarelerinden “Tanrı uludur” sesleri yükselirken, Diyarbakır Ulu Camisi'inin minarelerinden “Xweda mezin e” seslerinin yükselmesi şaşırtıcı olmaz.

Bediüzzaman'ı ziyaret etmeyen Kışanak'a niye gitti?

Gülen Cemaatinin HDP'ye çalıştığını artık bilmeyen yok. Paralel yapının amiral gazetesi Zaman'ın Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak'ı arka kapıdan ziyaret etmesi malum. Her ne kadar ziyareti farklı anlamlara çekmeye çalışsalar da bir önemi yok. İsteyen istediği kişiyi ziyaret eder, isteyen istediğine de oy verir. İşin o kısmında değilim. Hatırlarsanız Dumanlı, 30 Mart seçimleri öncesi CNN Türk'te Cüneyt Özdemir'in sorusu üzerine kime oy vereceklerini Fetullah Gülen'e sorduğunu açıklamıştı. Dolayısıyla Dumanlı'nın nereye gideceği, kiminle görüşeceği hususu bizi değil, sadece Fetullah Gülen'i ilgilendiriyor. Yani Dumanlı Kışanak görüşmesinin de azmettiricisi Gülen'dir. Buraya kadar sorun yok. Ancak bu görüşme haberini duyunca aklıma yıllar önce Fetullah Gülen'in Zaman Gazetesi'ne Mart 1992 yılında verdiği Küçük Dünyam röportajı geldi. Röportaj daha sonra yine aynı isimle kitaplaştırıldı. Kitabın peşine düştüm, kitabı buldum ama aradığımı bulamadım. Meğerse ilk baskısını imha etmişler. İmdadıma Yasemin Asan yetişti. Röportajın yayınlandığı tarihli gazeteleri verdi bana. Fetullah Gülen, Said Nursi'yi niye ziyaret etmediğine ilişkin soruya “Her Erzurumlu doğuştan milliyetçi biraz da Turancıdır. Bediüzzaman'ın Anadolu'dan çıkmış olmamasını dahi kendimce bir mesele yaptım ve içimde bu düşünceyi bir ukde olarak taşıdım. Ve işte beni Bediüzzaman'la görüştürmeyen engel bu düşüncedir“ diye cevap veriyor. Gülen, bu düşüncenin kendisinden nasıl gittiğini şu rüya ile anlatıyor: “Dünyadan başka bir küredeyim. Ve küre dolusu sığır birden bana doğru boşandı. Yalnız başıma kaldım. Birden yanıma Hz. Ali ve Bediüzzaman belirdi. Hz. Ali elinde bir tomar kağıt tutuyordu ve bunları Üstad'a verdi. Uyandığımda o his ve düşünce benden zail olup gitti.”

Dumanlı'nın Kışanak ile görüşmesinde hangi kürenin sığırlarının etkisi var bilmiyorum ama Kürt olduğu için Said Nursi'yi ziyaret etmeyen Fetullah Gülen, Ekrem Dumanlı'yı niye Gültan Kışanak'a gönderdi. Çünkü Fetullah Gülen'in 'Küçük Dünyası' artık büyüdü. Dünyanın 160 ülkesinde okulu var. Kendisi dünyanın süper gücü, jandarması ABD'de ikamet ediyor.

“Suriye'de İrancı, Gazze'de katliamcı,

Myanmar'da Budist, Filistin'de Siyonist,

Gezi'de isyancı, hoşgörüde Vatikancı”

Olanların Türkiye'de Kışanak ile görüşmesine ve HDP'ye çalışmasına şaşırmamak lazım.

Sezer'e ayrı Erdoğan'a ayrı hukuk

Paralel medya başta olmak üzere malum medya neredeyse her gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a küfreden bir kişiyi mağdur edebiyatıyla sayfalarına taşıyor. Türkiye aslında ilginç bir ülke. Açıkçası diğer ülkeleri araştırma imkanım olmadı. Türkiye'de Atatürk için ayrı, Cumhurbaşkanı için ayrı, normal vatandaş için ayrı hakaret düzenlenmesi var. Bir de Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2009 yılında 10. Cumhurbaşkanı Necdet Sezer için oluşturduğu içtihat var. Abdurrahman Dilipak başörtüsü yasağını kamusal alana taşıyan Sezer hakkında eleştirel bir yazı yazdı. Yazının hiçbir yerinde hakaret yok. Üzerinde tartışılacak tek cümle “Kına yaksın”. Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi Dilipak hakkında beraat kararı verdi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de 2009 yılında bu kararı onadı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kararın bozulması için Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na itiraz etti. Ceza Genel Kurulu da 2009 / 253 kararı ile 03.11.2009 tarihinde Dilipak hakkındaki beraat kararını bozdu. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret edenlerin avukatlığını üstlenenler, bu karar hakkında ne düşünüyor bilmiyorum ama Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2009 yılındaki Sezer içtihadı dikkate alınsa bu küfürbazların durumu vahim olur.
#Selahattin Demirtaş
#Paralel medya
#Bediüzzaman
9 yıl önce
“Taksim bize yeter, Kabe Müslüman’ın olsun”
Hz. Âdem kaç yıl önce yaşadı?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak