|
Kudüs için
İ
srail işgal kuvvetlerinin Mescidi Aksa’yı hedef aldığı hafta, cuma namazını Beyazıd Camii’nde kılmak istedim. Eski günlerdeki gibi, belki bir protesto eylemi olur. Fakat olmadı.

Hutbenin konusu, ilk kıblemiz Mescidi Aksa idi. Mahcubiyet ve çaresizlik içinde hocaefendiyi dinledik. Hutbenin hemen ardından, cemaatten, “caminin ısıtma giderleri için” yardım talep edildi. Sessizce dağıldık; evimizin, işimizin yolunu tuttuk. Kudüs ve Mescidi Aksa camide kaldı.

Sözlerimiz ile icraatlarımız maalesef birbirini tutmuyor. Bir yandan üzüldüğümüzü ifade ediyor, öte yandan, kurulu düzenimizden ve rahatımızdan (sevincimizden) fedakârlık yapmıyoruz. Bu durum, kötülerin, zalimlerin cesaretini pekiştiriyor. Adımlarını hızlandırıyor.

Söz, ancak elle tutulur. O halde soralım: Kudüs için elle tutulur ne yaptık, yapıyoruz?

Başbakan Davutoğlu, “kimse bir Türk’e dönüp de Kudüs seni ilgilendirmez diyemez” şeklinde açıklama yaptı. Doğrudur. Kudüs, evimiz; Mescidi Aksa ise evladımız gibi bizi ilgilendirir. O kadar yakın.

Hal böyleyken; evimiz sistemli bir şekilde işgal ediliyor, evladımız elimizden alınıyor. ‘Dünden bugüne Filistin’ başlıklı haritalara tekrar bakalım. 1947’de neredeyse yemyeşil olan Filistin toprakları, bugün, maviye boyanmış durumda. Aralarda tek tük yeşil noktalar. Toplama kampı gibi görünüyorlar. Gidişat daha iyiye değil, kötüye. Ümmetin en seçkin evlatları, merhametsizlerin merhametine terk edilmiş vaziyette. Bir infaz şebekesine. Cinayetlerin ve haksızlıkların sonu gelmiyor. Bizler sadece konuştukça, gelecek gibi de görünmüyor.

Öncelik, kötülüğü iyilikle, tatlı dille savmaktır. Olmuyor, anlamıyorlar. Filistin toprakları, Kudüs şehri ve Mescidi Aksa, her geçen gün, daha uzak bir hatıraya dönüşüyor.

Bir de şu var: Yeni Dünya Düzeni’nde Müslümanların konuşması serbest, adım atması yasak. Düzen, sanki bunun için kurulmuş.

***

Bu yazıyı yazma nedenimiz, Anadolu Ajansı’nın yayına hazırladığı Abluka Savaş Direniş: Gazze albümünü faydalı bir iş olarak tanıtmaktı. Böyle çabaların ve çalışmaların sayısının çoğalmasını dilemekti. Teselli mahiyetinde bir şeylerin yapıldığını söylemekti. Turan Kışlakçı gibi bilgili ve samimi insanların varlığına bir kez daha sevinmekti.

Ciddi bir emeğin mahsulü olan kitap / albüm, dünden bugüne Filistin meselesini inceliyor. Fotoğraflar, şahitlikler, kıymetli yazılar. Sıcak noktalardan haberler. Büyük bir mezalimin yüz yetmiş beş sayfalık belgeseli.

Albümdeki birçok fotoğrafa bakmak yürek istiyor. Zor. Bizim bakmaya bile cesaret edemediğimiz görüntüleri onlar neredeyse her gün yaşıyor. Bu nasıl acı? İmtihan? Şu yeryüzünde, böyle bir sabrı gösterebilecek başka bir millet var mıdır?

Abluka Savaş Direniş: Gazze kitabından uzun sayılabilecek bir iktibasla devam edelim. Ebu Hudayr Cinayeti: “Sabah namazını evinin yakınındaki Şufatu’l-Kebil Mescidi’nde kılmak için evden çıkan on yedi yaşındaki Muhammed Hüseyin Ebu Hudayr, 2 Temmuz’da Kudüs’teki paramiliter yahudi yerleşimciler tarafından zorla bir araca bindirilerek kaçırılmıştı.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Hudayr’ın acı haberi geldi. Irkçı yahudi caniler tarafından benzin içirilen Hudayr, daha sonra ağzı ateşe verilerek hunharca katledilmişti. Hudayr acılar içerisinde kıvranırken, onu yakanlar bu insanlık dışı katliamı hayvani bir hazla izlemişlerdi.

Cenazesi ailesine teslim edilen Hudayr, gözyaşları arasında toprağa verildi. İsrail, suçluları bulmaya yönelik çalışma başlatmak yerine, Hudayr’ın evinin yakınında toplanan ve ailesine taziyede bulunan Filistinlilere gün boyu plastik mermi ve ses bombalarıyla müdahale etti.” (Sayfa 145) Filistinli kardeşlerimiz, işte böyle bir ahlaksızlık ve adaletsizlikle karşı karşıya. Göstericilerin üzerine lağım suyu sıkmalar. Hiçbir insani hassasiyet gözetmeden, yakın mesafeden silahsız Filistinlileri katletmeler. Mescidi Aksa’ya girmek isteyen hanımların erkek polisler tarafından yumrukla dövülmesi.

Bu tür acı olayların, cinayetlerin hangi birini yazalım, verelim? İki gün önce, yine Kudüs’te, yahudi yerleşimciler, Filistinli bir şoföre önce işkence yapmışlar, sonra da çalıştığı otobüse asarak şehit etmişlerdi. Yusuf Ramuni. Evli ve iki çocuk babası.

***

Yazımızın birinci bölümünü bitirmiştik ki, Kudüs’teki sinagog baskınının haberi ajanslara düşmeye başladı. Biraz takip edip bıraktım.

Sadece şunu diyelim: Her türlü fenalığı yapıp da hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmek. Bedel ödememek. Sürekli yumruk atıp hiç yumruk yememek. Adil mi? Değil. Hakkaniyete uygun mu? Hayır.

Diyorlar ki, İsrail’in cevabı ağır olur. Filistinliler hiçbir şey yapmayıp evlerinde otursalar bile, aynı acımasızlığa ve yıkıma maruz kalmıyorlar mı? Evet, kaldılar, kalıyorlar.

#İsrail
#işgal
#Mescidi Aksa
9 yıl önce
Kudüs için
Kaos, örgütler ve örtücüler
Libya ile Doğu Akdeniz anlaşması
Tüketim dansı: Ekonomik büyümeye davet
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek