|
Olan ve bitmeyen
Şu yeryüzünde, batı dünyasının acımasızlığından payını almayan kalmış mıdır? Tarih içinde, hangi milletleri ve nasıl yok ettiler?

İnsanları kırarak, kullanarak, kandırarak ilerleyen bir kimse düşünün. Batının yükselişi de böyledir. Yakarak, yıkarak, şiddet uygulayıp yıldırarak.

Evet, insanlık dersi vermeye çalışanların, evvela kendilerine bakmaları gerekiyor.

Ercan Yıldırım, Anadolu'da İslâm Ruhu isimli önemli eserinde, 'Avrupa tarihi, zulüm tarihi midir' diye sorduktan sonra şu cevabı veriyor: 'Şüpheye mahal bırakmayacak derecede evet dememizi gerektirmeyecek hiçbir neden yok.' (Sayfa 140) Aynı sayfada, bir de örnek yer alıyor: Üç yüz bin nüfuslu yerli bir halkın, elli sene içinde nasıl yok edildiği. O halktan günümüze ulaşabilmiş bir kişi bile yok.

'Bu yaşananlar eskide kaldı' diyenlere, Ebu Gureyb hapishanesini, Guantanamo kampını, işkence uçaklarını ve ölüm gemilerini hatırlatmak isterim.

Görülüyor ki, katillerin güven mektubu yazdığı, yazabildiği günlere geldik. İşimiz hakikaten zor. Hem oyunu bozmak, hem oyun kurucu olmak mecburiyetindeyiz.

***

1915 Olayları'nın yüzüncü yılındayız. Bugün, milletimize, 'niçin hayatta kaldınız, ölmediniz' diye hesap sorulmak isteniyor.

Yazmıştık, yine yazalım: Anadolu, Batı dünyasının kaybedip de geri alamadığı tek toprak parçasıdır. Buraya 'İncil Ülkesi' diyorlar. (Bible Land)

Yaşadığımız birçok sıkıntının temelinde işte bu gerçek vardır. Bakınız: Teröre destek veren ülkeler. Bir daha bakınız: Oradakiler ile buradakilerin aynı dili konuşması, ortak duyguları paylaşması. Sultan Abdülhamid Han'a suikast tertip edenlere methiyeler düzenler ile Avrupa Parlamentosu'nun aldığı sözde soykırım kararını destekleyenler.

Birinci Dünya Savaşı, kadim bir milletin / medeniyetin ölüm-kalım mücadelesiydi. Elde kalan son vatan toprağını koruma çabası, koruyamama endişesi. Batı dünyasının ise öldürücü büyük taarruzu. Kendilerine ait birçok kaynak, bunun 'haçlı seferi' olduğunu söyler, yazar.

Bu kıyamet günlerinde, bazı yanlışlar yapılmış, kişisel aşırılıklar yaşanmış olabilir. Öte yandan, Doğu vilayetlerimizde bulunan sayısız toplu mezar, kimlere aittir? Kafataslarından kara mıh çıkanlar? 'Ermeni mezalimi' başlığı altında anlatılanlar nedir ve hepsi yalan mıdır? Bu mezalimlerle, kan dondurucu cinayetlerle ilgili yüzlerce belge ve şahitlik vardır. Hangi birini yazalım, anlatalım?

Ve sonrası: Mütareke yıllarında yaşanan acı olaylar. Suikast işinin bir gelenek / kültür haline gelmesi. Gurbet ellerde şehit edilen paşalar, devamında ise diplomatlar. Kısaca, intikam saldırıları. Her bir katilin kahraman ilan edilmesi.

***

Sadece Birinci Dünya Savaşı'nda yaşananlara bakmak, onları ölçü almak, bizi yanıltacaktır.

Hemen öncesi, Balkan Savaşları'dır. Beş yüz yıllık vatan topraklarının iki ayda kaybedilmesi. Toplam 158 ilçe ve 33 vilayetin, bir daha geri alınamayacak şekilde elden çıkması. “Yüz binlerce Türk, her şeylerini bırakarak, eriye eriye İstanbul'a eriştiler ve Anadolu'ya dağıldılar. Bilhassa Bulgarların yaptıkları zulüm, tüyler ürpertici oldu. On binlerce sivil Türk; kadın, ihtiyar, çocuk ve bebekler dahil olmak üzere, her türlü işkencelerle doğrandı.” (Yılmaz Öztuna, Balkan Savaşlarının Kısa Tarihi.)

Ortak şahitlik, Bulgar katliamının dehşeti yönündedir.

Peki, Bulgar ordusunda gönüllü Ermeni birliklerinin olduğunu biliyor muyuz? Bu askerlerin yaptığı fenalıklar hakkında bir fikrimiz, bilgimiz var mı? Balkan Savaşı'na gazeteci olarak katılan Troçki, onlarla ilgili şöyle diyor: “Söz konusu lejyon, çok geçmeden yaptığı zulümlerle kötü bir ün kazanacaktı.” (Bir Asır Sonra Balkan Savaşları, sayfa 215)

Dememiz o ki, 1915 Olayları, evveliyatı olan bir şeydir. Yaşananlar, yalnız bir uygulama üzerinden değerlendirilemez. Ayrılıkçı Ermenilerin, bir cihan padişahına suikast düzenleyecek kadar gözlerini kararttığı, her türlü riski aldıkları biliniyor. Din adamlarının 'ceketinizi satıp silah alın' talimatı, konuyla ilgilenen herkesin malumudur.

Durum böyleyken, tek taraflı yargılama yapmak, olan ve hâlâ bitmeyenden Türkleri sorumlu tutmak, cezalandırmaya çalışmak, hakkaniyetli gelmiyor bana.

Zırar, karşılıklı zarar vermek anlamına geliyor. Türkler ile Ermeniler arasında yaşanan biraz budur.

***

Aslına bakarsak, ki bakmamız gerekiyor, 1915 yılındaki tehcirin intikamı, hemen sonrasında alınmıştır.

14 Nisan 1909 tarihli Adana Olayları'nı hatırlattıktan sonra; Fransızların o bölgeleri işgali sırasında Ermeni Lejyonları'nı da kullandıklarını söyleyelim. (Aralık 1918)

İstanbul'un düşüşü ve Anadolu'nun sükûtundan sonra, yani Mütareke yıllarında, büyük bir insan avı olmuştur. Ermenilerden seçilen yalancı şahitler vasıtasıyla, birçok masum müminin hayatı elinden alınmıştır. 10 Nisan 1919 günü, Beyazıt Meydanı'nda Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in idam edilmesi. Önce suçsuz bulunan, sonra idam cezası verilen Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey. (5 Ağustos 1920) Daha niceleri.

Pek konuşulmayan trajedilerden biri de, işgal kuvvetlerinin, Ermenilerin kılavuzluğunda, Türk çocuklarına dadanmasıdır: “Patrikhane ve Ermeniler, Ermeni çocuğu olduğu iddiasıyla, Türk çocuklarına talip olmaya başlamıştı. O yıllarda Türk ailelerinin ne gibi bir tehlike yaşadıkları, kendi çocuklarının her an alıkonulacağı endişesi taşıdıkları ve bunda haklı oldukları anlaşılmaktadır.” Konuyla ilgili olarak, Bülent Bakar'ın Türk ve Ermeni Yetimleri Sorunu başlıklı çalışmasına bakılabilir. O karmaşa içinde, Amerika ve Avrupa'ya kaç Türk çocuğunun kaçırılıp hıristiyanlaştırıldığı ise bilinemiyor. Yazılacak ve anlatılacak ne çok şey bulunuyor.

Artık bitirelim, bitsin. Türkler, dinleri, dilleri ve kanunlarıyla, beş yüz yıl boyunca Balkanlara hâkim olmuştur. Bu sürenin sonunda, oradaki milletler, kültürleri, dinleri ve dilleriyle, hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkabilmiştir. Buna karşılık, hıristiyan dünyasının girdiği, hâkim unsur olduğu yerleri de biliyoruz. Kendilerinden olmayanları / olmak istemeyenleri, inanılmaz bir hızla yok etmişlerdir. Endülüs'ten Latin Amerika'ya kadar.

Garip ama gerçek. Şimdi onlar bizi soykırım yapmakla suçluyor.
#ermenimeselesi
#seçimler
#balkanlar
9 yıl önce
Olan ve bitmeyen
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset