|
Rahatsız eden rahatlık
Geçenlerde, ‘derdimizi, halimizi anlatamadığımız günlerden geçiyoruz’ diye yazmıştım. Bakalım ne demek istemişim?

Şu sıralar, herkes kendi önyargısını tahkim etmekle, pekiştirmekle meşgul. Böyle bir görüntü var.

Güzel bir söz paylaşıyorsunuz; aforizma!

Millet / medeniyet / tarih yazısı yazıyorsunuz; hamaset!

‘Biz’ diyorsunuz; kibir! ‘Ben’ deyince de öyle.

Hükümetin faydalı gördüğünüz bir icraatına işaret edince; yandaş! Bir yanlışını eleştirince; hain!

Bir insanla / kurumla ilgili olumlu bir cümle kuruyorsunuz; menfaat!

Arkadaşlar arasında dostluk hukukunu, kardeşlik ahlakını geçerli kılıyorsunuz; çete! Örnekleri çoğaltabiliriz.

İşte böyle bir cinnetin / cenderenin içindeyiz. Ne oluyor, nereye gidiyoruz?

Edebiyat Ortamı dergisinin kırkıncı sayısında, Safûyüddin Erhan Efendi’yle kıymetli bir söyleşi yapılmış. Oradan bir cümle: “Pek çok yanlışın temelinde, insanın kendi aklını beğenmesi vardır.” Galiba bütün mesele bu.

Yeri ve zamanı gelmişken, şunu da söyleyelim: Hiçbir güzel duyguya inanmayan insanların sayısı hızla artıyor. Bir de ihtiyaç bahsinden anlamayanlar.

***

Dillendirmeden evvel, sözü de dinlendirmek gerekir. Söz, ilk anda bulanık olabilir. Önce bir dinlensin, durulsun, berrak hale gelsin. Sonra söyleyelim.

Bir şeyin ne olduğunu, başımıza gelmeden bilemeyiz. Örneğin taşınan aileleri görür, taşınmayla ilgili bir fikir sahibi oluruz. Fakat bu, anlamak için yeterli midir? Sanmıyorum.

Bir fakir ile bir âlimin rüyasında buğday görmesi benzer anlama gelir mi? Gelmez diyorlar ve doğrudur. Buradan yola çıkıp soralım: On sekiz yaşındaki bir gencin “sizi rahatsız etmeye geldim” demesi ile bunu elli / altmış yaşındaki bir insanın söylemesi aynı şey midir? Birinde olan, diğerinde de var mıdır? İşte bu rahatlığın bizi rahatsız etmesi gerekiyor. Peki, ediyor mu?

Bugün, her insan, bir diğerinin iyi sınav veremediğini düşünüyor. Hepimiz haklıyız ve alacaklıyız.

Bugün, bu zamanda, kötülük iyice ustalaşmıştır. İyilik ise acemi ve mahcuptur.

Bugün, bu zamanda, vasat olan, olmayanı, popülerlikle suçlamaktadır. Emeğin karşılığını almak, neredeyse bir kabahat olmuştur.

Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslâm İlmihâli’nde geçen bir cümleyi hatırlatmak isterim: “Fakir için daha faydalı olan tarafa itibar etmek.” Bu tavsiye, bana çok şey söylüyor: İyiden, güzelden, faydalıdan yana olmak gibi. Yapıyoruz, yapamıyoruz, o ayrı.

Evet, toplum olarak, keskin bir ayrışmanın, yorucu bir anlayışsızlığın içindeyiz. İnsanlar birbirinden uzaklaşıyor. Yaklaştırmak, kavuşturmak ise duble yollarla, modern köprülerle olacak bir iş değil.
#edebiyat ortamı
#ibrahim
#tenekeci
٪d سنوات قبل
Rahatsız eden rahatlık
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler