|
Yerli ve milli olmak
Bu yazının iki başlığı olsun. Diğeri şu: Ercan Yıldırım’ın Çabası.

Oyun oynayan çocukları seyretmek insana huzur verir. Benim için, bir çalışkanlığa şahitlik etmek de öyledir.

Ercan Yıldırım, yeteneği ve çalışkanlığıyla, son yılların dikkat çeken isimlerinden. Devamlılık meselesini de halletmiş görünüyor.

Elimizde okunmuş ve notları alınmış üç kitabı var. 952 sayfalık bir toplam. Sırasıyla: Türk Düşüncesinde İslâm, Anadolu’da İslâm Ruhu ve Zamanın Ruhuna Karşı.

Üstümüze düşeni kaldırmadığımız müddetçe, ezilmeye mahkûmuz. Kısaca, millet ve memleket yolunda vazifelerimizi hakkıyla yapmak diyelim. Ercan Yıldırım’ın çabası, işte buna karşılık geliyor. Bize hem aslımızı, hem neyi kaybettiğimizi hatırlatıyor. Eserlerini okuduktan sonra güvenimiz yerine geliyor ve şunu söylüyoruz: Derdimiz ve davamız, şartların değil, hakikatin insanı olmaktır.
Mehmet Akif, yaşadığımız toprakları, “İslâm’ın son yurdu” olarak görür. Beraberinde, Yahya Kemal’in İstiklâl Harbi yıllarında yazdığı şiirini analım: “Galip et çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.” Türk Düşüncesinde İslâm (Aralık 2013) kitabı, tam da buradan konuşuyor.

Anadolu’da İslâm Ruhu’nu (Ocak 2014) okurken, daha ikinci sayfada, ‘son’ meselesinin devamını ve izahını görüyoruz: Dünyaya sözünü söyleyip çekilmiş bir millet olmak, bize uygun değil. (8)

Kitap boyunca, Anadolu’nun ne olduğuna dair derinlikli cümleler / tanımlar sıralanıyor: Anadolu, İslâm’ın savunmasının başladığı yerdir. Bu topraklarda, İslâm tek meşruiyet kaynağı olmuştur. (20) Anadolu esas vatandır. Varlığımızın bir parçası değil, ta kendisidir. (181) Anadolu, İslâm ruhunun en ince görünümüdür. (183) Anadolu, hem dini, hem milli vatandır. (189) Ve Anadolu’nun Malazgirt’ten sekiz yüz sene sonra tekrar ortaya çıkışı: Osmanlı coğrafyası daraldıkça, asli vatan görünür olmaya başladı. (174)

Sonrasında Anadolu’nun tahkim edilmesi ve manevi cephenin muhkemliğinden bahsedilir. “Türkler, mozaik içinde taşlardan bir taş değil, bilakis, taş ustasıdır” denilir. (18) Ercan Yıldırım’a göre; ‘müşterek’ ve ‘müstakil’ hayat fikri, millet olmanın vazgeçilmez koşullarındandır. (33) Millet, aynı kutsalın peşinden giden insan topluluğudur. Hemen, Ziya Gökalp’in bir cümlesini paylaşalım: “İslâm’a girenler Türk kalmışlardır.” Yıldırım’ın şu tespiti, şimdi daha anlamlı oldu: Türkler yaşam sahalarını göçlerle değil, gazayla bulmuş ve kurmuşlardır. (33) Böylece, Türklük ve İslâmlık aynı anlama gelir.

Bütün bu okumaları yaparken; din, devlet ve namus, anahtar kelimeler / kavramlar olarak sıklıkla karşımıza çıkar.

‘Müstakil hayat’ bahsi, Türk Düşüncesinde İslâm kitabında da işlenir. (159) Evet, devamlılık. Anadolu’da İslâm Ruhu’nun son bölümleri, adeta, Zamanın Ruhuna Karşı’nın (Aralık 2014) habercisidir. Ercan Yıldırım’a göre; kapitalizmin gelişmeye başlaması, Türklerin düşüşünü de beraberinde getirir. (285) Avrupa’nın tarihini, kula kulluğun tarihi olarak görür. Dönemin ruhuna atıf yapar. Bu bizi, ‘zamanın ruhuna’ götürür.

***

Zamanın Ruhuna Karşı, Ercan Yıldırım’ın son eseri. Sadece tanıtılmayı değil, üzerinde tartışılmayı da hak eden bir kitap. Ne yazık ki, işlerin değil, ilişkilerin belirleyici olduğu bir zamanda yaşıyoruz.

Kitap, ‘zamanın ruhunu anlamak, ona teslim olmak değildir” (7) hatırlatmasıyla başlıyor. Yıldırım, ülkemizin batılılaşma serüvenini ‘düşmanına âşık olmak’ şeklinde değerlendiriyor. (19) İbn Haldun’un sözüdür bu: Yenilen yenene meyleder.

Olaylara bakışımızdaki Türk / İslâm tavrını büyük ölçüde yitirdiğimiz bir gerçek. Bundan dolayı, sahici ve sahih bir karşı çıkış gösteremiyor (67), tarz sahibi millet olma özelliğimizi kaybetmeye başlıyoruz. (220)
Zamanın Ruhuna Karşı, daha çok, günümüzü ve geldiğimiz yeri anlatan bir çalışma. Ağırlıklı olarak, millet penceresinden küresel medeniyet, kapitalizm, batılılaşma konularına bakılıyor. Eldeki delillerden yola çıkılarak, ‘Türkler için haçlı seferleri sona ermedi’ (108) uyarısı yapılıyor. ‘Bugün biz nereye doğru gidiyoruz’ sorusu soruluyor. Bu heves çağında (208), kurgulanmış dünyanın basit parçaları olmaya… (175) Yüksek kâr oranlarına, piyasa şartlarına, lüks bir yaşama. Neredeyse her birimiz; parayla hayat bulan (236) dünyaya uygun insan (234) haline geldik. Artık şu veya bu milletin değil, tatmin ve tüketim duygusunun fertleriyiz. Yıldırım, bu durumu, ‘günümüz insanı kaçış çağında yaşıyor’ (230) diye özetliyor. Mesuliyet, mensubiyet ve mahcubiyetten kaçış. Rilke’nin dediği gibi, gül ey saf çelişki: En çok alışveriş merkezi, muhafazakâr bir partinin iktidarı sırasında açılıyor. Kitaptan bir cümle daha alalım: Rol yapmak ve rol kapmak yarışı, bugünün insanını belirleyen en temel niteliklerin başında geliyor. (234)

Şu sıralar ‘küresel medeniyet’ deyimini çok sık duyuyoruz. Ercan Yıldırım, küresel medeniyet denilen şeyin aslında kapitalizm olduğunu söylüyor. (48) Şu tespiti ne kadar doğru: Küresel Medeniyet, büyük savaşlardan kaçınıyor, fakat bölgesel çatışmalara yol veriyor. (43) Bir de bu: Günümüz sermayesi sabit değil, gezgindir. (41)

Yazımızı toparlamanın vakti geldi.

Avrupa’da yaşanan son gelişmeler ve işte feraset / basiret dediğimiz şey: İslâm ile batının kesinlikle uyuşamayacağı belli. Batı bunu görmektedir. Müslümanlar ise inatla çok kültürlülük tezine yaslanmaya devam ettikleri için, müthiş bir felaketin kapıda beklediğinin farkında değiller. (103) İslâm hâlâ batının zihninde hem intikam nesnesi, hem de bir mesele biçiminde yerini alır. (96) Batının İslâm kini hiçbir dönemde azalmadı. (76) Bunların yanı sıra, artık şunu da görmemiz gerekiyor: Zamanın ruhu, İslâm’ın dinlerden bir din olduğunu, biricik hakikat olmadığını telkin eder. (95)

Bütün bu olumsuzluklara ve her şeye rağmen, umudun yine bu topraklarda olduğunu da söylemeden geçmeyelim.

Evet, Ercan Yıldırım sözü olan, dert taşıyan, yerli ve milli bir isim. Yaklaşan tehlikenin ve mesuliyetinin farkında. ‘Bugün insan neyi başarır’ diye sorması da bu yüzden. Kime güveneceğini bilmeyen ve herkesle sorunlu olan insan… (232)

Bunu bir düşünelim.
#Ercan Yıldırım
#Mehmet Akif
#İstiklâl Harbi
#Yahya Kemal
#Anadolu
9 yıl önce
Yerli ve milli olmak
Recep benim adım amca
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir