|
TMSF hakkında Erol Aksoy aradı

Dün banka hortumcuları hakkındaki TMSF''nin farklı tutum izlenimi üzerine Erol Aksoy aradı. "Ben TMSF''nin farklı tutumu konusunda yazdıklarınıza katılmıyorum" dedi. "İktisat Bankası üzerinden şirketlerime kullandığım para 220 milyon dolardı. Bugüne kadar iki büyük gayrimenkul satışı başta olmak üzere el konulan varlıklardan 202 milyon dolar ödeme yapıldı. Buna karşılık gecikme faizi-temerrüt başlıkları altında borcumun 750 milyon dolar olduğunu söylüyorlar. Ama bu rakam kesin değil, bazen de 1 milyar dolar borcun kaldı diyorlar. Ve tabii olarak ben bu borca itiraz ediyorum.

Asıl sıkıntı 2006 yılında yaşandı. Mesela Halis Toprak bugün satılan varlıkları hakkında iki mahkeme kararı aldı. Toprak Center ve oturduğu evin satışında yürütme durduruldu. Oysa ben 2006 yılında iki büyük gayrimenkul içeren satışı yargıya taşıdığımda benzer kararlar alınarak yürütme durdurulmuştu. Bana davalardan vazgeçerek şirketleri geri verdiler.

Davalardan vazgeçip 2006 yılında kalan şirketleri devraldım ki, 2008 yılında yeniden bu şirketlere TMSF el koydu. Şu an ben boğaz yalılarında falan oturmuyorum."

Bu konuşma üzerine aklıma şu soru takıldı: Ey TMSF, sana, yani Türk Halkına borcu olan bu hortumculardan hala boğazda yalılarda oturan var mı?

Ve daha kritik soru: Hayyam Garipoğlu ve Cavit Çağlar''ın durumu nedir? Borçları, ödedikleri ve şimdi önlerine sunulan protokol ile sağladıkları-sağlayacakları maddi imkânlar nedir?

Son dip not: TMSF-BDDK-MB-RK-EPDK-SPK ilk aklıma gelen bağımsız ekonomi kurumlarıdır. Bu kurumlar acaba neye hizmet ediyor? Faydaları-maliyetleri ve sonuç olarak zararları nedir?

***

Ekonomi yönetim anlayışımızda yapısal değişimi gerçekleştirmemiz gerekiyor. Gelişmelere saf parasal bakarak eski krizi sarıyor olabiliriz. Ama acaba yeni kriz potansiyelini ne yapacağız?

Ülkeye oluk oluk sıcak para akıyor. Adeta başımız dönüyor. Borsa rekorda, faiz ve döviz hızla düşüyor. Tabii bu süreçte daha bir yıl öncesinde bize ''batarsınız'' diyenler bile övgüler yağdırıyor.

İyi ama bu finansal verileri reel ekonomiye yansıtmamız gerekmiyor mu? Mesela 2000 yılında benzer hayal dünyası yaşamış, övgüler almış ve ardından tarihi bir ekonomik krize girmiştik.

İlla sonu kriz olacak demiyorum tabii ki.

Diyorum ki: bu sıcak akımı derhal soğutucu adımlar atmamız gerekiyor. Bankalar ve şirketler krizde bile kârlarını artırmıştı. Şimdi biriken kârlarının katkısı ile derhal yatırım ve üretim hamlesi yapabiliriz.

***

Üretim sürecinin de sorunları derin. Mesela enerji fiyatlarının yüksekliği neden kimsenin ilgisini çekmiyor? Neden kimse elektrik fiyatları çok yüksek, üretimi etkiliyor; istihdamı etkiliyor, diyemiyor?

Türkiye büyük bir ülkedir.

Madem büyük ülkeyiz, o zaman neden yurtdışı borç senetlerimizde yaşanan risk düşüşünü iç faiz hadlerine yansıtmıyoruz? Bunu başarırsak reel sektörün yatırım hamlesi için önünü açabiliriz.

Bir gizli güç sanki yine devrede. Türkiye''ye pranga vuruyor. Yatırım ve gelir potansiyeli bu kadar yüksek bir ülke dünyada bir daha zor bulunur. O zaman neden hâlâ ısrarla bütçe fazlası üzerinde duruyoruz?

Burada değinmeye çalıştığım nokta, kamunun özel sektöre yatırım teşviki falan vermesi veya özel sektörün ısrarla büyük yatırım hamlesi yapması değildir. Türkiye''nin büyük altyapı yatırımlarına ihtiyacı vardır.

Ankara-İstanbul demiryolu projesi diğer birçok ile yayılabilir. Bu yatırımlar için sermaye piyasalarından da uzun vadeli kaynak temin edilebilir.

Kamu işte bu noktada özel sektörü destekleyici adımlar atarak Türkiye''nin çehresinin değişmesine katkı sağlayabilir.

Sıcak parayı sadece seyretmeyelim.

Kur sıkıştırdı

Enerji fiyatları çok yüksek

Yatırımlar eskiden daha az

Ve istihdam artışı üretime yeterince yansımıyor

Dolayısı ile istihdam artışı ile ücret gelirlerindeki artış kopuyor.

O zaman bizim bugünlerde sürdüğümüz sefa, sadece yarının görünen cefası olmasın?! Artan refahı toplumun daha alt kesimlerine yansıtmamız gerekiyor. Bunun yolu sadece emekli maaşı veya asgari ücreti artırmak değildir. Üretim gücünü artırarak ''kamusal zorlama olmadan'' yüksek istihdam noktasına ulaşabiliriz.

Bu potansiyeli taşıyan bir ülkemiz var.

13 yıl önce
default-profile-img
TMSF hakkında Erol Aksoy aradı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti