|
İdam çino, idam tunne
Tarih 12 Mart 2015. Bu perşembeyi diğer perşembelerden ayıran çok önemli bir fark yok. Her perşembe olduğu gibi işimde gücümdeyim. Telefonum, nasıl derler, acı acı çaldı. Arayan Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül idi. Acilen gazeteye gelmemi, gelirken bir kuruyemişçiye uğrayıp yarım kilo kahve almamı söyledi. Tabii, aldığım terbiye gereği, emri ikiletmek nedir bilmediğim için derhal yola koyuldum. Yolda bir kez daha aradı beni İbrahim Karagül. 'İsmail be, bir de eski bir daktiloyla saman kağıt lazım' dedi. Onları da tedarik ettim emir gereği.

Elimde malzemeler, Karagül'ün odasına girdiğimde o ekiple karşılaştım. 'Yeni Şafak'ın derin yapılanması' olarak adlandırdığım isimlerin bir kısmı odadaydı. İsimleri lazım değil ama yine de de vereyim: İdris Saruhan, Ali Teker, Ersin Çelik, Recep Yeter ve Yavuz Yaman… İbrahim Karagül telefonla konuşuyordu. 'Tamam efendim, siz hiç merak etmeyin, senarist arkadaşımızı da çağırdık şimdi. Hemen operasyon merkezine doğru yola çıkıyorlar' falan diyordu. Anlaşılan mesele ciddi idi. Karagül, telefonu kapattıktan sonra 'İsmail, yolda arkadaşlar görevini anlatır. Operasyon merkezine gidin hemen' dedi. Tabii ki yine ikiletmedim emri.

2008 model beyaz bir Hyundai'ye doluştuk altı kişi. Şoför yanına Ersin ile Ali Teker oturdu, ağızları bıçak açmıyordu. Sessizliği Yavuz Yaman bozdu. 'Telefonlarınızı kapatın beyler' dedi. Kapattık. Sonra başladı anlatmaya: 'Emir büyük yerden. Hem Fethullah Gülen hem de cumhuriyet tarihi ile ilgili belgeler üretmemiz lazım...'

Mesele anlaşılmıştı. Yavuz ekip başı, ben metin yazarı, Ersin Çelik yazıcı, Recep Yeter araştırmacı, İdris Saruhan ise belge eskitici olarak ekipteydi. Ali Teker 'yukarı' ile irtibatı sağlıyordu.

Bağcılar'da bir binanın bodrum katındaki kömürlüğe gittik. Ekip için özel olarak tasarlanmıştı bu mekân. İdris Saruhan'ın sevdiği yoğurttan bile alınmış, hiçbir detay es geçilmemişti.

İlk teklif benden geldi: 'Arkadaşlar. Fethullah Gülen'in mason olduğuna dair belgeler üreterek başlayalım işe.'

Ardından teklifler birbirini izledi. Seyit Rıza - Mustafa Kemal görüşmesinden tutun da İnönü'nün Atatürk'ü zehirlediği senaryosuna kadar pek çok belge ürettik o odada. Tam 3 gün sürdü. O kömürlükte hallettik hepsini. Başlangıçta ürettiğimiz belgeleri kahve dökerek eskitmeye çalıştık. Bu yöntem başarılı olmayınca köşedeki kahveden çay söyledik. Çay, daha başarılı oldu eskitme işinde. Evet. Yeni Şafak'ın kamuoyuna sunduğu bu tarihi belgeleri işte böyle ürettik.

Yukarıdaki satırlarda yer alan senaryo, Yeni Şafak'ın art arda yayınladığı son derece önemli belgelerin 'üretilmiş' olduğunu düşünenlere; başını kuma sokunca tehlikenin yok olacağını zanneden devekuşlarına gelsin. Bir tek satırı doğru olmayan bu senaryonun böylece gerçekleşmiş olduğunu düşünerek kendini rahatlatma yoluna gidecekler varsa, onlar da lütfen yazının bundan sonrası ile ilgilenmesinler. Ancak, gerçeğin, dahası hakikatin tarafını tutmak isteyenler, hakikatin hatırının yüksek olduğunu bilenler için birkaç cümle etmem gerekiyor.

Yeni Şafak'ın yayınladığı belgelerin 'insanın canını acıtacak kadar gerçek' olduğuna hiç şüphem yok.

Bu belgeler öylesine önemli ve belirli meselelere bakışımızı öyle derinden sarsıyor ki… Açık söyleyeyim. Bana kalırsa bu belgeleri yayınlamak çok ciddi riskler barındırıyordu Yeni Şafak açısından. Dertsiz başına dert almak anlamına geliyordu. Ancak 'hakikatin hatırını gözeten' Yeni Şafak, bütün riskleri göze alarak yapması gerekeni yaptı ve bu belgeleri yayınladı. Yayınlamaya da devam edecek anladığım kadarıyla.

Bir şeyi daha açıkça ifade etmek istiyorum. Ben de, tıpkı sizin gibi, bu belgeleri yayınlandıkları gün görüyorum. Bazılarını da çok önemsiyorum. Mesela dün yayınladığımız Seyit Rıza - Mustafa Kemal görüşmesi… Mahkemede idam kararı çıkmadı diye 'idam çino, idam tunne' cümleleriyle umutlanan insanların bu umutlarının nasıl boşa çıktığını, Mustafa Kemal'in Seyit Rıza'ya nasıl 'pişmanlık gösterir da af dilersen seni affederim' dediğini, Seyit Rıza'nın nasıl dimdik durduğunu -yani zaten tahmin ettiğim şeylerin nasıl vuku bulduğunu- öğrenmek, kelimenin gerçek anlamıyla içimi acıttı.

Çakma bir 'resmi tarih' inşa ederek Kemalizm ideolojisini berkitenlerin bu son derece önemli bilgileri saklayarak topluma ne büyük kötülükler ettiğini görmek yerine 'Yeni Şafak yalan belge yayınlıyor' diyenlerin amaçlarının ne olduğunu net şekilde görebiliyoruz. Kendi oluşturdukları 'beyaz dünya'nın pulları döküldükçe mevcut iktidarlarının elden gideceğini hesaplıyorlar ve panikliyorlar. Bu panikle de nereye, nasıl saldıracaklarını şaşırmış durumdalar.

Son bir söz de 'bunlar doğru bile olsa Yeni Şafak bunları yayınlamasın' diyen çoluk çocuk kısmına. Çakma resmi tarih oluşturan Kemalistlerin yaptığı ne denli kötüyse sana tarih anlatan bir takım zevatın oluşturmaya çalıştığı çakma alternatif tarih de o denli kötü canım kardeşim. Orta yerde belgeler varken niçin iki kötülükten birini seçmek zorunda kalalım ki?

Ne diyordu Seyit Rıza: 'Ben sizin hilelerinizi anlayamadım, onlarla baş edemedim, bu yüzden görüşmek için geldim. Ölüme gidiyorum. Bu bana dert olsun, ama ben de size boyun eğmedim. Bu da size dert olsun.'
#İdris Saruhan
#Ali Teker
#Ersin Çelik
#Recep Yeter
#Yeni Şafak'
9 yıl önce
İdam çino, idam tunne
Bayram içimize ne fısıldıyor?
Zemzem
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti