|
Tunus notları: Bir rüzgar bayrak bekliyor

Eski şehrin yani Medina’nın beyazlı mavili daracık sokaklarında kaybolduk. Kaybolmakta sorun yok, zira gezmenin güzelinin kaybolmakta olduğunu biliriz. Ancak ikinci öğlen ezanı da okundu ve vakit çok daraldı. Sesini duyduğumuz ezanın okunduğu camiye, yani Zeytuna’ya ulaşmamız lazım. Geleneksel kıyafetlerini giymiş, sakallı, aydınlık yüzlü, otuz yaşlarında bir Tunusluya ‘cami Zeytuna?’ diye soruyorum. Önce eliyle tarif edecek gibi oluyor; ardından ‘Turkiyya?’ diye soruyor. Ben duraksamadan ‘neam, Turkiyya’ diyorum. ‘Beni takip edin’ manasına gelecek bir hareket yapıp gerisin geri dönüyor. O önde, biz arkada yürümeye başlıyoruz. Bir sokak, bir başkası, bir başkası derken Zeytuna Camii’ni önüne kadar getiriyor bizi. Sonra dönüp ‘dua inşallah’ diyerek gülümsüyor ve yürüyüp gidiyor.

Tunus’u bir Türk olarak dolaşmanın avantajı bu... Sokakta bir sürü insan yanınıza gelip ‘Turkiyya?’ diye soruyor ve sizden ‘evet’ cevabını alınca yarısını anladığımız, yarısını anlamadığımız uzun övgü cümleleri kuruyorlar.

2011’de Arap Baharının fitilini ateşleyen bu güzel ve küçük Mağrip ülkesini, turistik sezonun dışında geziyor olmak öyle güzel ki. Kendinizi ‘turist’ gibi hissettiğiniz anlar, çarşıda pazarda yürürken esnafın yaptığı çağrılar. Dükkanlarına girmenizi, alışveriş etmenizi istiyorlar. Ancak ısrarcı değiller. Bir ‘şükran’ınıza bakıyor davetten vazgeçmeleri.

Ben ‘Arap Baharı’ dedim, ama Tunuslular, Zeynel Abidin Bin Ali’yi ülkelerinden dehledikleri bu süreci ‘revolution’ yani ‘devrim’ olarak nitelendiriyorlar. Ve neredeyse istisnasız her Tunuslu ‘devrim’i çok önemsiyor. Evet, son seçimlerde en çok oyu alan Nida Partisi’nin seçmenleri dahil...

Görebildiğim kadarıyla Tunus’un iki pratik sorunu var. Birincisi işsizlik ve buna bağlı olarak yoksulluk. İkincisi ise, devrim sonrası gelişen siyasal istikrarsızlık...

İşsizlik ve yoksulluk öyle hemen çözülebilecek gibi durmuyor. Turizm, balıkçılık, tarım, ticaret kanallarının geliştirilmesi ve küçük atölyelerin birleştirilerek sanayi tesislerine dönüştürülmesi gibi önemli atılımlar yapılması gerekiyor. ‘Tunus, Akdeniz limanlarının avantajını kullanabilir ve bir kalkınma hamlesi başlatabilir mi’ sorusu önemli. Ancak bu soruya kısa vadede verilebilecek olumlu bir cevap yok.

Siyasi istikrar meselesinde ise ben oradayken somut bir gelişme oldu. Gannuşi’nin önderliğindeki Nahda, seçimlerde en çok oyu almasına rağmen tek başına iktidar olamayan Nida Partisi ile koalisyon yapmayı kabul etti. Hatırlayacaksınız. 2011 seçimlerinden zaferle ayrılan Nahda’nın başına gelmeyen kalmamıştı. Siyasi suikastlar ve bin türlü dalavere ile iktidardan uzaklaştırılan Nahda, itibarsızlaştırılmaya çalışılmış, bunda da nispeten başarılı olunmuştu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday gösteremeyen, iktidarını teknokrat bir hükümete devretmek zorunda kalan Nahda, tüm ayak oyunlarına rağmen 2014 seçimlerinden %28’le ikinci parti olarak çıkmayı başarmıştı.

Şimdi önemli bir sorumluluk alarak koalisyon ortağı olmayı kabul eden Nahda’nın Tunus siyasetinde yeniden yükseleceğine kesin gözüyle bakılıyor. Aslında Tunuslu bir gazetecinin cümleleri her şeyi özetliyor: ‘Ne yaparlarsa yapsınlar, ellerinde Gannuşi’nin entelektüel birikimine sahip, karizmatik bir siyasetçi olmadığını biliyorlar. Sadece eski düzenin ömrünü uzatma çabaları bunlar. Tunus’un geleceğinin Nahda’nın elinde olduğuna kimsenin şüphesi yok.’

1881’den 2011’e kadar açık ya da örtük şekilde Fransa’nın sömürgesi olan bir ülkeden söz ediyoruz Tunus’tan söz ederken. Elbette aşağılık kolonyalizm vuruşa vuruşa çekilecek. Yıllardır sömürdükleri bu güzel ülkeyi kolayından teslim etmeyecekler Tunuslulara. Ancak, Tunus’ta gördüğüm odur ki ‘gözü olana gün ışımıştır.’ Tunus halkı, 2011 devriminde biriktirdiği rüzgarı öyle ya da böyle bir bayrağa çevirme dirayeti gösterecektir.

Tunus’ta gördüğüm siyasi atmosfer, büyük oranda benim ilk gençliğimde Türkiye’de gördüğüm siyasi atmosfere çok benziyor. İnşallah olmaz olası Tunus bürokrasisi tez zamanda kaybeder ve Tunus halkı duruma el koyar. İnşallah o rüzgar tez zamanda bayrağını bulur.

Ne diyordu Zeynel Abidin bin Ali: ‘Lan o kadar numara çektik, yine de bitirdi işimi bu Tunuslular. Allah’tan Suudi Arabistan’da suyumu arpamı bol tutuyorlar da çok şey yapmıyoruz.’

#Medina
#Zeytuna
#Tunus
#Nida Partisi
#Gannuşi
9 yıl önce
Tunus notları: Bir rüzgar bayrak bekliyor
Beyaz Saray entrikaları
Yüzünü dönmeyen çocuk: Hanzala
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti