|
Bir hayalin peşinden yürümek

Dün değindiğim konu şuydu: Bizler, bu ülkede yaşayanlar, geleceğimiz için ortak bir hayal kurabilir miyiz? Seçime giderken ve her siyasi parti seçim beyannamelerini, stratejilerini oluştururken, daha siyaset üstü bir konuyu dikkatlerinize sunuyorum.

Ben farklı siyasi görüşlerde olsak da, farklı inanç ve etnik kökenden gelsek de geleceğimiz için ortak bir hayal kurabileceğimize ve ortak bir hedefe yürüyebileceğimize inanıyorum. Bunun örneğini yaşadım ve size anlatıyorum:

Bir soruyla başladı her şey

2011 yılında, Anadolu Ajansı Genel Müdürü olduğumda tam olarak tablo şuydu: Değil Türkiye, İslam dünyasındaki bütün medya kuruluşları, uluslararası haberlerini ve finans verilerini Batı ajanslarından almak zorundaydı. Daha vahimi, Arap ülkeleri, İslam ülkeleri kendi aralarındaki haber alışverişini de yine aynı ajanslar aracılığı ile yapıyordu. O zaman şaşkınlıkla, “peki bizim ülkemizde Cumhurbaşkanı, Başbakan dünyaya mesaj verdiğinde hangi ajans bunu Arapçaya, İngilizceye, Fransızcaya çevirip medyaya, kitlelere ulaştırıyor” diye sorduğumuz da yine aynı cevabı aldık: “ne biz, ne de İslam ülkesine ait bir ajans, her şey Batı ülkelerine ait ajanslar tarafından yönetiliyordu.

O gün, hepimiz kendimizden utandık. Hep beraber bu utançtan kurulmaya karar verdik. Sekiz yıl içinde, yani AA 100 yaşına geldiğinde, dünyanın en büyük 5 ajansından biri olup, ülkemizin, dünyadaki tüm mazlumların, mağdurların sesini her yere duyuracağımıza söz verdik.

Biz bu konuları tartışırken, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve bir grup CHP milletvekilinin öncülüğünde, Ajansın önünde protesto gösterisi düzenleniyordu. Protesto edenler arasında çok sayıda AA çalışanı da vardı. Protestonun nedeni benim göreve atanmamdı.

Bir hayal kurduk

Biz bir hayal kurduk hep birlikte. Hasan Öymez’in muhteşem cümlesiyle, “bir avuç kavruk yüzlü Anadolu çocuğu” olarak çıktık yola. Hepimiz, birbirimizden bir şey öğrendik. Çünkü hiçbirimizin ne uluslar arası bir habercilik birikimi, ne de bir şirket yönetme tecrübesi vardı. Yine de hepimiz, dünyanın ilk beş ajansından biri olma hayaline çok inanmıştık, çok adamıştık kendimizi.

Çok çalıştık. İnandıkça ve çalıştıkça gittiğimiz her kapı bize açıldı. Hayalimize Bosna’da Boşnaklar, Kosova’da Arnavutlar, Kafkasya’da Çeçenler, Azeriler, Ortadoğu’da Araplar, Erbil’de Kürtler, Pakistan’dan Peştunlar, Afrika’da kara derililer ve daha niceleri katıldı. Herkes ortak bir hayalin peşinden yürüdü, sonra koştu.

Ben Anadolu Ajansı’ndan çok şey öğrendim.

Genç Akademi öğrencilerinin çok çalışmaktan, rüyalarından bile haber yazdığına, bir Karadenizlinin Kürtçe servisinin kurulması için geceleri uyumadığına, bir Türk’ün yaralanmış Arap muhabiri için göz yaşı döktüğüne şahit oldum. Gazze ofisinde Türk bayrağının, İstanbul ofisinde Mısır bayrağının, Saraybosna’da Filistin bayrağının asılı olduğunu gördüm. Arapçanın, Boşnakçanın, Kürtçenin, İngilizcenin, Türkçenin konuşulduğu sofralar kurduk.

Siyasi görüşmelerimiz hayalimizin gerisinde kaldı

Aramızda çok farklı siyasi görüşler vardı. Dindar, Laik, sosyal demokrat, ülkücü, Alevi, solcu, ateist... hiçbir zaman bunu tartışmadık. Kurduğumuz hayale yaklaştıkça birbirimize daha da yakınlaştık, daha çok sarıldık ve daha çok mutlu olduk.

Üç yıl sonra, 8 dilde yayın yapan, 84 ülkede temsilcisi olan, 45 ülkede 1300 abonesi olan, 2 bin çalışanıyla dünyanın en güçlü 8. ajansı olmayı başardık. Kendimiz bile bu başarıya inanamadık.

Artık Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın konuşmalarını biz çevirip 8 dilde dünyaya duyurmaya başladık. Amerika ve Avrupa medyası, Ortadoğu haberlerinde artık AA’nın fotoğraflarını kullanmaya başladı. Sadece bizim değil, tüm İslam ülkelerinin kendi arasındaki haberleşmenin en önemli kaynaklarından biri olduk.

Sadece Türkiye değil, İslam dünyası ilk defa uluslar arası bir Ajansa sahip oldu. Tüm bunları İslam dünyasının itilmiş, dışlanmış, dikkate alınmayan kavruk yüzlü haberci çocuklarıyla yaptık.

Normal yaşamlarında bir araya gelemeyecek insanlar nasıl oldu da böyle şaşırtıcı bir şekilde kenetlendiler? Görevden ayrıldığımda AA çalışanı birinden aldığım ve çok etkilendiğim bir mail bunun cevabını verdi:

“Ben siz göreve başladığınızda Ajans önünde sizi protesto eden solcu sendikalılardan biriydim. Kurumda çok sıkıntı çektim. Bir gün bir hayalden ve hedeften bahsettiniz, inanmadım. Sonra beni bir parçası olmaya davet ettiniz. Denedim ve her şey kendiliğinden değişti. Bu hayalin parçası olduğum için gururlandım, mutlu oldum. Hepimize bu gururu yaşama fırsatı verdiğiniz için bu teşekkür mailini yazmak istedim.”

Herkes için adalet

Bizim ortak hayalimiz Anadolu Ajansı’nı dünyanın en büyük 5 ajansından biri yapmaktı. Bunun için herkesin yapacağı bir şey vardı. Şoföründen, habercisine, mühendisinden finansçısına kadar herkes, ayrım yapmaksızın bu hikayenin bir bölümünü yazmalıydı ki hikaye tamamlansın.

Ortak hayale inanmak ve o hayali geçekleştirmek için iki şeyin hayati önem taşıdığını öğrendim:

1. Adaletli yönetim

2. Herkes için adil fırsat eşitliği.

Seçimlere girerken neden daha büyük hayaller kurmuyoruz? Sadece Türkiye için değil, bizimle beraber yol arkadaşlığı yapmaya hazır, bu coğrafyanın milletleriyle bir kader birliği yapacak büyük hayallerimiz neden yok?

#Hasan Öymez
#AA
#protesto
9 yıl önce
Bir hayalin peşinden yürümek
Yemen yıkılırken
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!