|
Cibran’ın Lübnan’ı Bugünün Beyrut’u
İtiraf edeyim, Halil Cibran'ı yeniden keşfettim. Daha önce bir kaç şiirini öylesine okumuştum ama son bir aydır Cibran rüzgarına kaptırdım kendimi. Tüm kitaplarını aldım, gece, gündüz onları okudum. Kelimelerdeki aykırılık, cümlelerdeki derinlik, hikayelerdeki hikmet ve bakış açısındaki farklılık beni resmen çarptı.

Derinlik ve sığlığın turnusol kağıdı

Yıllardır, günlük siyaset ve medya koşturmacası arasında zihnimin ne kadar derinliğini kaybettiğini, kurduğum cümlelerin ne kadar güçsüz olduğunu gördüm. Cibran bana yeniden hikmeti, derinliği, kelamı, şiiri, insanlığın ortak değerlerini, aşkı ve Beyrut'u öğretti. Bir turnusol kağıdı gibi derinliğin ve sığlığın ayrımını yaptı.

Kırık Kanatlar kitabı, gençlik yıllarında aşık olduğu kızı ve o günün Lübnan'ını anlatır. Ben, sevdiği kızdan ziyade, Lübnan'ı tasvir eden cümlelere bayıldım:

“İlkbahar her yerde güzel olabilir ancak Lübnan'da bir zarafet sembolüdür. Bahar, yeryüzünün etrafında çağlayan, fakat her daim Lübnan üzerinde dönüp duran, imparatorlarla ve ermişlerle sohbet eden, Süleyman'ın ezgilerini ırmaklarla birlikte dile getiren ve mukaddes Lübnan sedirleriyle eski utkuların hatırasını yad eden bir ruhtur”.

Cibran'ın ve Osmanlı'nın Lübnan'ı

Halil Cibran, Lübnanlı Hıristiyan bir şair, romancı ve ressamdı. Osmanlı dönemlerinde, 1883'te doğdu. Lübnan'ın doğasını, toplumsal yaşamını ve insanı öylesine muhteşem anlatır ki, görmeden Lübnan'a, Beyrut'a hayran olabilirsiniz. Ben zaten bir Beyrut hayranıydım. Cibran'ı okumaya başlayınca hayranlığım daha arttı. Atladım Lübnan'a geldim. Lübnan'ın dağlarını, mağaralarını, saraylarını, vadilerini, Beyrut'un ara sokaklarını Cibran okuyarak gezdim, Cibran'ın kılavuzluğunda yeniden keşfetmek istedim.

En son iki yıl önce gelmiştim Beyrut'a. AA ofisini açmıştık. Akdeniz'in en güzel havası, en güzel vadisi, en güzel dağları ve en güzel sahili Lübnan'dadır, öyle inandım ilk gördüğümde. Ölüm ve yaşamın bu kadar yakın olduğu bir başkent daha yoktur dünyada. Her an savaşın patlak verebileceği Beyrut, aynı derecede hayatın en tatlı yanlarını da yansıtır.

Çok kültürlü Lübnan'ın ölümü

Çok dinli ve çok kültürlü hayat, asıl Lübnan'da vardır. Halil Cibran fikirleriyle Hıristiyanlardan daha çok, Müslümanlara yakındır mesela. Bir Dürzi'yi Mardinliden ayıramazsınız, bir Ermeni, tıpkı bir Türk gibi bakar. Köylüler doğanın en güzel meyvelerini yetiştirirken, çocukları da her kültüre alışık büyür. Osmanlı'nın Lübnan'ı dünyanın bir kültür müzesiydi.

Şimdi Lübnan'ı, Beyrut'u gezdikçe Cibran'ın Lübnan'ı ile bugünkünün ne kadar farklı olduğunu görüyorum. Şehirler, mahalleler bölünmüş, iç savaş insanları birbirine düşman etmiş, kültürler karışmak yerine, uzaklaşmış, insanlar mutsuz ve gergin hale gelmiş.

Bekaa Vadisi, dünyanın en verimli, en güzel topraklarıyken oradaki silahlı örgütlerin kamplarıyla anılır olmuş. Osmanlı sarayları, hanları, konakları şehrin mührü gibi, dağlarda, ovalarda boy gösterirken, güvenlik sorunu nedeniyle uzun süre kimse ziyaret edememiş. Kuzey'de yaşayan bir Hıristiyan'ın, Müslüman bölgesi Balbek'in güzelim bahçelerinde dolaşmadan öldüğü zamanlar olmuş. Şu tespiti de aktarayım, Ermeni, Dürzi, Hıristiyan mahalleleri çok düzenli, temiz, mimarisi güzel. Ancak Müslüman mahalleleri ise kirli, çirkin, çarpık şehirleşmiş.

Son darbeyi Suriye savaşı vurmuş Lübnan'a

Artık bırakın Müslüman ve Hıristiyan ayrımını, Şii, Sünni ayrımı, Falanjist Katolik ayrımı olacak kadar parçalara bölünmüş Lübnan. Cibran'ın Lübnan'ı çoktan ölmüş.

Bugün 3 milyon nüfuslu Lübnan'a 2 Milyon Suriyeli göçmen gelmiş. Bu ülkeyi tam anlamıyla felce uğratmış. IŞİD korkusu yüzünden ülkede çok büyük korku oluşmuş. Bir çok insan ülkeyi terk etmiş. Beyrut iki yıl öncesine göre hırpalanmış, yaşam sevincini kaybetmiş, kalitesini yitirmiş bir şehre dönüşmüş. Tüm şehirlerimiz gibi, burayı da perişan ettiler.

Feyruz: Beyrut'un şarkısı

Cibran ne kadar zihinsel dünyamda bir Lübnan fırtınası estirdiyse, Feyruz da o kadar duygu dünyamda bir Beyrut meltemi estirmiştir. Dünyanın en güzel seslerinden biridir Feyruz. Bugün 80 yaşında ve hala Beyrut'a en yakışan sestir. O'nun şarkılarında, Osmanlı döneminden başlayarak, Roma, Fenike dönemine kadar giden kadim Beyrut'u bulursunuz.

“Li Beyrut, kalbimden selamlar sana, Ey Beyrut.

Öpücükler denizine ve evlerine,

Eski bir denizci yüzü gibi olan her taşına.

Halkımın yaraları büyüdü,

Ve anaların gözyaşları

Sen benimsin, sen benim,

Ah kucakla beni Ey Beyrut”.

Cibran'ı okuyun, derinliğinizi artırın

Halil Cibran'ı okumanızı tevziye ederim. Bu sığ tartışmalar, seviyesiz kavgalardan kaçın biraz. Kendinizi çok iyi hissedeceksiniz.

Onun baş yapıtı Ermiş, sanırım sizi de büyüleyecek:

“Istırabınızın çoğu kendi tercihinizdir...”

“Sakın 'Hakikati buldum.' demeyin, daha ziyade 'bir hakikat buldum.' Deyin”.
#Halil Cibran
#Beyrut
#osmanlı
#lübnan
9 yıl önce
Cibran’ın Lübnan’ı Bugünün Beyrut’u
Kamu görevlileri mal beyanında nelere dikkat etmelidir?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…