|
Medeniyetin gerçekleriyle yüzleşmek
Medeniyet tasavvuru...

Benim gibi, arayış kuşağı muhafazakarların son yıllarda en çok kullandığı ve en sık gündeme getirdiği bir söylemin, sanırım en etkili kelimeleri. İslam'ı dışlayan, horlayan, ötekileştiren Batı medeniyetine karşı, İslam medeniyetini keşfetmemize ve oradan bir çıkış yolu bulmamıza yardımcı oldu bu retorik. İslam'ı ideolojiler, tarikatlar, cemaatler, örgütler düzeyinden değil de, daha kuşatıcı, daha yüksek bir noktadan anlama çabasıdır bu bakış.

Bizi yok sayan bir medeniyet

İslam medeniyetini yeniden keşfetmek ve onun insanlık tarihine kaydettiği büyük değerleri öğrendikçe, kendimize olan güvenimiz arttı, daha dik durmaya başladık. Son üç yüz yılı baş döndürücü bir hızla kat eden Batı medeniyetinin, ezici kültürel ve tarihi söylemi, İslam medeniyetini neredeyse geçmişten sildi, yokmuş gibi yeni bir tarih yazdı.

Ne matematiğe Cebir'in katkılarını, ne tıp ilmine İbni Sina'nın katkılarını, ne felsefeye İbni Arabi'nin, ne astronomiye Farabi'nin, ne de toplum bilimine İbni Haldun'un bir etkisi olduğunu yazdılar. Oysa Batı medeniyeti fen ve sosyal bilimlerde, İslam dünyasının kaynaklarından etkilenmişti. Bugün hayranlıkla okudukları Sokrates ve Eflatun'un eserleri, İslam alimlerinin kurduğu Beytül Hikme (hikmet evi) tercüme evlerinde çevrilmeseydi, Batı kendine referans göstereceği bir Yunan felsefesi bulamayacaktı bugün.

Bilim tarihini Müslüman ilim adamlarını yok sayarak yazmak, Batı'nın ortak insanlık tarihine yaptığı en büyük kötülüklerden biridir. Batı medeniyetinin üzerine inşa olduğu, tahrif edilmiş Hıristiyan inancı her zaman, yabancı fikirleri, inançları, kültürleri meşru görmemiş ve hep dışlamıştır. Sadece dışlamakla kalmamış, Endülüs gibi insanlık tarihinin en ışıltılı, en parlak medeniyetini bile yok etmiş ve Avrupa topraklarından dışarı atmıştı. Medeniyet ışığını söndürünce, yüzlerce yıl karanlık bir orta çağda yaşamaya da mahkum oldu. Batı medeniyeti o karanlık çağdan beri kendisine ait olmayan tüm değerleri dışlamaya, ötekileştirmeye ve yok etmeye devam ediyor. Bugün bile.

İtirazım kendimize, kendi insanımıza

Aslında amacım, Batı medeniyetini kötüleyerek ve yaptığı yanlışları sıralayarak öfkemi dindirmek değil. Evet öfkeliyim, çünkü iki yüz yıldır gerileyen, ezilen ve yok edilmeye çalışılan bir medeniyetin çocuğuyum. Sahip olduğumuz yüksek değerler, tüm insanlık birikimi, tüm ulvi fikirlerimiz yok edildi, yok sayıldı ve unutuldu. Endülüs'te, yani Avrupa'da 800 yıl boyunca dünyanın en büyük ilim ve hikmet medeniyetinin varisleri olan biz Müslümanlar; bugün cahil, vahşi, kafa kesen insanlar konumuna indirgendik. Öfkeli olmalıyız hepimiz.

Lakin itirazım kendimize. Medeniyetimizin bugünkü gerçekleriyle, sorunlarıyla yüzleşmek adına, itirazım kendimize.

Batı medeniyeti karşısında iki yüz yıllık savrulmaya karşı tutunacak bir dal arayışı bizimkisi. Tanzimat'tan bu yana, Osmanlı, İslam medeniyetinin son sancak taşıyan İmparatorluğu olarak, bir arayış içinde. Batı medeniyeti karşısında ne yapmamız gerektiğini tartışıyor aydınlarımız, ilim adamlarımız, münevverlerimiz. Yine de o günden bu yana gerilememiz durmadı.

Bizim çağımız, paradokslar ve kafa karışıklığı içinde geçiyor. Modernizm nedeniyle perişan olan insanlığın bunalımına karşı, İslam medeniyetini önerirken, öte yandan kardeş kanı dökmeye, kardeş ülkeleri işgal etmeye devam ettik. İslam dünyasının yaşadıkları ve gerçekleriyle, kafamızdaki İslam medeniyeti tasavvuru birbirinden çok farklı yerde duruyor.

İslam insanlığa umut olmaktan çıkartıldı

Biz insanlığa umut olacak, ışık olacak ve yeniden huzur verecek bir medeniyet hayal ederken, yanı başımızda insanlığın görebileceği en büyük vahşeti, kendine Müslüman diyenler dünyaya gösteriyor. İslam'ın insanlığın bunalımına alternatif olma özelliği ortadan kaldırıldı, yok edildi, bu kesin. Bunu kimin yaptığı, yaptırdığı önemli değil. Başka bir soru sormalıyız asıl.

Alimlerimiz, aydınlarımız, münevverlerimiz, entelektüellerimize soruyorum, bize ne oluyor? Nedir bu Müslümanların hali? Bu nefret, kin, öfke, yozlaşma, çürüme nedir? Uzaklara gidip, İŞİD'i, Esed'i, El Kaide'yi sorgulamadan önce, kendi ülkemize, kendi içimize, kendimize bakalım. Ne oluyor bize, nedir bu savrulma, dağılma, bunun cevabını bulmalıyız.

Bir medeniyet tasavvurumuz var, doğru. Bugüne kadar hiç inanmadığımız kadar, o medeniyetin insanlığa yeniden umut olduğuna inanıyoruz. Ama gerçekleriyle yüzleşmemiz, canımız yansa da kendimizi eleştirmemiz ve bir çıkış yolu bulmamız gerekiyor.

İslam tarihinin en zor dönemleri kaydediliyor şu anda. Biz de onun öznesiyiz.
#İslam tarihi
#İbni Haldun
#cebir
9 yıl önce
Medeniyetin gerçekleriyle yüzleşmek
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti