|
Ni’me’l-Ceyş
Fetih tamamlanmıştır. Sultan Mehmet, dualar, tekbirler, salavatlar arasında şehre girecektir. Surların üstünde, altında, şehre girilen kapıların, gediklerin, tünellerin, lağımların, yolların, mahallelerin her yanında, Bizans ölüleri ve Osmanlı şehitleri vardır. Sultan Mehmet, tüm bu manzarayı görerek ve aralarından geçerek şehre girer.

Behçet Kemal Çağlar şöyle der o gün için:

Fatih, İstanbul surlarından
içeriye elini kolunu sallayarak girmedi ki. Ölüler üstünden atladı, yiğitleri kurban vere vere girdi.”

Fatih: Şehitleri olduğu yere defnedin

Bedenindeki yaralardan kan akanlar, sancağı, ok saplanmış koluna rağmen hala tutmaya devam eden sancaktarlar, segbanlar, lağımcılar, yeniçeriler... hepsi oradadır. İstanbul'u fethedenler, yani Hz. Peygamberin (sav) müjdesini verdiği, İstanbul'u fetheden komutan, (Ni'me'l Emir-Mutlu Komutan) ve onun askerleri (Ni'mel-Ceyş-Mutlu Askerler) bunlardır. Bu onlara bir madalya gibi, Peygamberi Zişan'ın verdiği payedir ki, kıyamete kadar baki kalacaktır.

Daha fethin heyecanı, karmaşası, sevinci tazeyken ve daha şehrin üzerinde dumanlar tüterken, Sultan Mehmet daha şehrin sokaklarındayken, huzuruna gelir komutanlardan biri:

“Sultanım, şehitlerimiz var, bunları nereye defnetmemizi emredersiniz”, diye sorar.

Sultan Mehmet tereddüt etmeden, “şehit oldukları yere defnedin” der.

Rumeli Hisarı'ndan başlayan, Edirnekapı'ya, Ahirkapı (son kapı demek), Eyüp'e, Cerrahpaşa'ya kadar uzanan bir mekanda binlerce şehit vardır. Bunlar, yolda, sur dibinde, ara sokaklarda, mahallelerde, ormanda, kale kapılarında vuruşarak, Fethi Mübin'e can veren şehitlerdir. Hepsi başka bir yere nakledilmeden, oldukları yerde namazları kılınarak defnedileceklerdir. Sultan fermanıdır, ne olursa olsun gereği yerine getirilecektir.

Şehre mühür vuran şehit mezarları

Buna
, “şehre mühür vurmak” denir.
Süheyl Ünver, Sultan Fatih'in kararını böyle tarif eder.

İstanbul'u fethederek, insanlık tarihinin akışını değiştiren bu kutlu askerler, bu mutlu askerler, bu aziz şehitler tek tek mübarek bedenlerinin düştüğü yere defnedilirler.

Sonraki günlerde 'burada bir Ni'me'l-Ceyş medfudur' (defnedilmiştir) diye dikkat çekmek ve saygıda kusur edilmemesi için işaretler konur. Daha sonra mezar taşları dikilir başlarına, ayak uçlarında. O mezar taşlarında kitabeler yazılır:

“Başçı Mahmud, Muasırı Ebul Feth Sultan Mehmet Han Gazi Ni'me'l-Ceyş'inden”.

“Bali Baba, bir zaman din-i Mubine eyledi hizmet tamam

Hazreti Sultan Fatih ile etti çok gaza”

Gece karanlığında yolda, mahallede bu kabirlere gereken ihtimam ve saygıda kusur edilmesin, üzerlerine basılmasın ve binek hayvanlarıyla zarar verilmesin diye, mezarların kenarında çıra yakıldı, mum dikildi ki Ni'me'l-Ceyş'ler fark edilsin. Bugün anlamı ve gerekçesi bozulan türbelere mum dikme geleneği işe bundan dolayıdır.

Şehitlerin haricinde, fethe katılan, ancak savaşta şehit olmayıp, gazi olarak sonraki yıllarda rahmete kavuşanlar da Ni'me'l-Ceyş olarak anılır ve defnedilir. Bunlar arasında Sultan'ın yakınından çok isim vardır. Fatih'in İmamı ve hocası Abdülkadir Efendi, Sütcübaşı, ekmekçibaşı, nalbandbaşı, koğacıbaşı, kavasbaşı vb.

Bebek semtinin adı, bir Ni'me'l-Ceyş isminden gelir

İstanbul'a Osmanlı yerleştikçe, Ni'me'l-Ceyş mezarları türbeye ve ziyaret mekanlarına dönüşmüş ve o semtler şehitlerin isimleriyle anılır olmuş.

Bugün Bebek semtinin adı, Bebek Ağa adıyla bilinen, Rumeli Hisarı'nı korumakla görevli bölük başının adından gelir. Şehit olduğunda bugünkü Bebek Karakolu'nun yanındaki büyük çınarın yanına defnedilir. Bugün mezarı yoktur ve üzerinden asfalt yol geçmektedir.

Cibali, (karakolu şarkılara konu olan) diye bilinen semtin isim de, 'Cebe Ali' adıyla bilinen Ni'me'l-Ceyş'in, o bölgede şehit olmasından gelir.

Koca Mustafa Paşa, Davut Paşa, Altunizade, Kuzguncuk (Kuzgun Baba) ve daha nice semt isimler aslında birer Ni'me'l-Ceyş ismidir.

Düşünün ki şehrin her yanı, Peygamberimizin övgüsüne layık olmuş, o askerlerin türbeleri, kabirleriyle dolu. Her gün arasından geçiyorsunuz. Her geçişinizde, bir alim, bir zanaatkar, bir fırıncı, bir mürşid, bir mürid, bir neyzen olan Ni'me'l-Ceyş'lerin hikayesini, menkıbesini dinliyorsunuz, mezar taşından okuyorsunuz. Tüm fetih hatıraları, efsaneleri böylece kuşaktan kuşağa yaşıyor.

Şehre mühür vurmak böyle bir şeydir işte.

Ni'me'l-Ceyş mezarları yok oldu

500 yıl boyunca Ebul Feth Sultan Mehmet'in (Fethin babası) askerleri olarak, her yerde şehri korumak için bekleyen Ni'me'l-Ceyş mezarlarının büyük kısmı bugün kaybolmuş durumda maalesef.

Prof. A. Süheyl Ünver, Fethin 500. Yılı etkinliklerinde, 1953 yılında, Ni'me'l-Ceyş mezarlarını bizzat tespit için, sokak sokak uzun çalışmalar yapar. Tespitlerini, sonradan kitaplaştırılan (İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bastığı kitabın önsözünü dönemin belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan yazmıştır), uzun bir makalede toplamıştır.
Süheyl Hoca, mezarların yıllar içinde talan edildiğini, kiminin üzerine apartman, kiminin ev, kiminin iş yeri, kiminin de yol yapıldığını söyler
. Mezar, türbe ve kabirlerin usulsüzce satıldığını, tapularının değiştirildiğini ve ortaya büyük bir mülkiyet sorunu doğduğunu belirtir.

Yine de kendisi, Ni'me'l-Ceyş kabirlerinin bilinenlerin yerlerini tespit etmiş ve listesini 1967 yılında kayda geçirmiştir. Süheyl Ünver Hoca'nın çalışmasından başka da, Ni'me'l-Ceyş üzerine bir çalışma yapılmamıştır maalesef.

Ni'me'l-Ceyş mezarlarını tespit emek, ihya etmek, yeniden gün yüzüne çıkartmak için ciddi bir çalışma icap eder. Bu konu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve başka kurumların görev alanlarına giriyor şimdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültürel Mirası Koruma Müdürlüğü adıyla bu sorunlarla ilgilenecek bir birim kurdu, Ni'me'l-Ceyş konusunda çalışmalar yapacağı söyleniyor.

Fetih kutlamaları yapalım, tamam. Ancak şehre mührünü vuran, Fatih Sultan'ın emaneti, bu kutlu ve mutlu askerler bir vefa bekliyor, bunu da unutmayalım.

Not:
Konuyla ilgili bilgiler, Süheyl Ünver'in kitabı, İstanbul Risaleleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yayınları, 1996 kitabından ve sözlü olarak Süheyl Hoca'dan bu konuyu dinleyen Hattat Hüseyin Kutlu'dan derlenmiştir.
#Koca Mustafa Paşa
#Davut Paşa
#Altunizade
#Kuzguncuk
#İstanbul Risaleleri
9 yıl önce
Ni’me’l-Ceyş
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset