Bir şehre yüksekten baktığınızda, mesela uçaktan, ana arterleri, büyük binaları, göze çarpan yapıları görürsünüz. Uçak alçaldıkça, caddeleri, daha küçük yapıları ve ağaçları fark edersiniz. Uçak yere inince sokakları, dar geçitleri ve binaların içindeki yaşamları görme imkanınız olur.
Bir şehirde sokakları gezmedikçe o şehri, o şehirde yaşayan insanları tanıyamazsınız. Şehrin ana damarı bulvarları ve caddeleriyse, ara sokakları da kılcal damarlardır.
Siyaset de böyledir, böyle olduğunu öğreniyorum her gün. Sakarya’nın ilçelerini, mahalle- lerini dolaşıyorum ve insanlarla konuşuyorum. Yıllarca Ankara’da siyaset kurumuyla iç içe yaşamama rağmen, ana damarları bilmeme rağmen, şimdi o ana damarlara kan taşıyan kılcal damarla tanışıyorum. Gençler, kadınlar, yaşlılar... siyasetin yapı taşlarını ve taşıyıcı akslarını tek tek görüyorum.
En uzak ilçelerde, bölgelerde bir çiftçinin, bir köylünün, bir memurun hayattan, hükümetten, siyasetten beklentileri ve umutlarıyla yüzleşiyorum. Gözlerdeki ışık, parıltı, heyecan ve hüzün bana çok şey öğretiyor.
Erenler, Hendek, Arifiye, Serdivan... bir çok kişinin adını bilmediği bu ilçelerde AK Parti teşkilatları bana Rabia meydanını, Gazze sokaklarını, Suriye dramını sordukça şaşkınlığım artıyor. Bu denli duyarlı, bu denli hassas ve ümmetin sorunlarını bu kadar yakından takip eden bir millet sanırım sadece Türkiye’de var.
Anlattıkça buğulanan gözler, yanaklara süzülen yaşlar, sıkılan dişler ve yumruklar bir bilincin, bir samimiyetin ve bir dava anlayışının en çarpıcı göstergeleri. Anadolu dipdiri, canlı, içten bir şekilde İslam dünyasını takip ediyor, kaygılanıyor ve bir şey yapmak için gayret ediyor.
Siyaset yapanların, şehrin bu kılcal damarlarında dolaşmadan ve buradaki havayı teneffüs etmeden Türkiye’yi anlayabileceği kanaatinde değilim.
Muhalefetin neden sürekli kaybettiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Bir hayali yok muhalefetin ve tabanlarına gösterecekleri bir hedefi yok. Türkiye için CHP’nin, MHP’nin, HDP’nin bir hayali var mı? Bir gelecek tasavvuru? İnsanları umutlandıran fikirler, projeler ve hedefler yoksa şehrin kılcal damarlarında kan dolaşmıyor demektir.
Muhalefet sürekli AK Parti’yi, Erdoğan’ı, Davutoğlu’nu kötüleyip durdukça, aslında umutsuzluk daha da artıyor tabanlarında. Bu kadar kötüledin de peki senin Ortadoğu siyaseti için önerin nedir? Senin ekonomi politikan nedir? Senin Türkiye hayalin nasıldır? Şehrin ara sokaklarını, köylerini gezseydi Kılıçdaroğlu ya da Bahçeli, onlara bu soruların yöneltildiğini, bir cevap beklendiğini görürlerdi. Toplumdan kopmuş, iletişimi kesmiş ve sadece Ankara’ya hapsolmuş bir muhalefetin kılcal damarları tıkanmış ve şehirlerde ruhu ölmüş durumda.
Bundan memnun olan AK Partili varsa onlar da yanılıyor demektir. Siyasette iyi muhalefet demek, demokrasinin güçlenmesi demektir. Güçlü muhalefet iktidarı diri tutar, geliştirir ve çalıştırır. Sağlıklı ve mantıklı muhalefet demokrasinin, hukuk sisteminin, kişi haklarının da gelişmesine, millet bilincinin oluşmasına katkı sağlar. Türkiye sancılı bir şekilde muhalefet eksikliğini yaşıyor.
Sakarya’da şehrin/siyasetin kılcal damarlarını tanıdıkça yarınlara dair umutlarım, hayallerim artıyor. Ümmetin acısını dert edinmiş, evine sığınmış muhacirlere kucak açmış, gözünde yaş, kalbinde inanç bir toplum, Yeni Türkiye’nin temel taşıdır. Yeni bir Türkiye hayali bu kılcal damarlardan beslenecek, buradan kan verecek ümmete inşallah.
