|
3. Faz’ın ilk 6 ayı kritik önemde

Türk ekonomisinin yapısal dönüşümüne tanık olduğumuz son 12 yılı iki faza ayırmamız gerekir ise, ilk faz 2000-2008 dönemiydi. Bu dönemi Uluslararası Para Fonu (IMF) ile birlikte geçirdik. IMF’in önerdiği 17. stand-by anlaşmasındaki ‘sabit kur’ modeli, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) döviz rezervleri yeterli olmadığından patladı ve 17-19 Şubat 2001 tarihlerinde, MGK toplantısındaki krizle başlayan süreç, bizi ağır bir ekonomik kırılmaya götürdü. Bu kırılmanın kaçınılmaz sonucu olarak, Türkiye ‘dalgalı kur’ modeline geçti.

2001 yılı ortalarında devreye giren 18. ve takip eden 19. stand-by anlaması döneminde, Türkiye, IMF’in teknik katkıları ile yürüttüğü süreçte, pek çok önemli ekonomik reforma imza attı; kimi noktalarda devrimsel değişiklikler gerçekleştirildi. Kamu Kesimi’nde mali disiplin, bütçe açığının ve kamu borç stokunun hızla iyileştirilmesi, Türk Bankacılık Sektörü’nün mali yapısının uluslararası standartlarda güçlendirilmesi, etkin ve bağımsız merkez bankacılığı, son derece başarılı bir Hazine yönetimi, ihracata odaklanma bir çırpıda sayabileceğimiz olumlu gelişmeler olarak sıralanabilir.

2008 yılı ortasında, IMF’le yürütülen anlaşmalar tamamlandıktan sonra, yeni bir anlaşma için akademi çevrelerinden ve iş dünyasından baskılara Hükümet göğüs gerdi; patlak veren küresel krizde IMF’le anlaşma baskısı artmasına rağmen göğüs gerdi. Ve, 60. ve 61. AK Parti hükümetleri 2009-2014 dönemini, yani 2. Faz’ı IMF ile anlaşmaya gerek görmeden, hatta IMF’e olan borcumuzu bütünüyle ödeyerek, Türkiye’nin küresel krizden en az etkilenen ülkeler kategorisinde yer almasını sağladılar. Hatta, kimi dünyaca tanınmış ekonomistler, para ve maliye politikası tedbirlerimizi ‘nobel ödüllük’ olarak tanımlamalarına sebep olacak ölçüde, bir performans ortaya koyduk.

Şimdi, sıra yeni bir büyüme modelinde

2015 yılı, pek çok gerekçeye bağlı olarak, dünya ekonomisi için yeni bir dönemin başlangıcına, son küresel krizin ardından, yeni bir aks değişikliğine ev sahipliği yapacak. Bu durum, Türkiye’nin 2023 hedeflerini tutturabilmesi adına, kendisini ve ekonomi politikalarını, büyüme modelini yeniden kurgulamasını, yeniden pozisyonlamasını, verimliliğe ve yüksek katma değere odaklı bir rotalanmayı gerektirmekte. 10. Kalkınma Planı çerçevesinde, 2015-2018 döneminde, Türk Ekonomisi’nin yeniden konumlandırılması ve yeni bir büyüme modelinin oluşturulması sürecinde 25 stratejik yapısal dönüşüm ana başlığı tespit edilmiş durumda. Bu süreci, artık 3. Faz olarak adlandırmamız gerekiyor.

Başbakanımız Prof. Dr. Davutoğlu başkanlığında, ekonomiyle ilgili bakanların katıldığı ve 18 Aralık perşembe günü gerçekleştirilen ikinci toplantıda, birinci toplantıdaki ilk 9 başlığın üzerine, 8 başlık daha eklendi. Şu ana kadar, Türk iş dünyasıyla, ekonomi çevreleriyle, kamuoyu ile paylaşılan detaylar, hem Türk özel sektörünün, hem de kamu sektörünün yeniden yapılandırılması ve küresel rekabet açısından yeniden ‘pozisyonlanması’na işaret ediyor.

Özel sektörün yeniden konumlandırılmasında, KOBİ’lerin kurumsallaştırılması çok önemli. Söz konusu adımlara yönelik olarak, KOBİ desteklerinin güçlendirilmesi, KOBİ’lerin kayıt altına girmeye ve kurumsallaşmaya özendirilmesi, Türk ekonomisinin belkemiğini oluşturan KOBİ’lerin ürettiği katma değerin arttırılması, sanayinin verimliliğinin artırılması kritik başlıklar olarak öne çıkıyor. Başbakan Davutoğlu’nun ifade ettikleri gibi, Türkiye’nin yüzde 13-14 düzeyindeki tasarruf oranını, yüzde 18-19 düzeyine çıkarmayı başarması, belki de 3. Faz’ın en kritik hedeflerinden birisini oluşturmakta. Çünkü, 2023 hedefleri, yatırımları kendi öz kaynakları ile karşılayabilen bir Türkiye olmayı gerektiriyor.

3. Faz’ın ilk 6 ayında çok hızlı hareket etmemiz gerekiyor

Bunun yanı sıra, Yeni Şafak’taki ilk yazımda belirttiğim doğrultuda, ülke ekonomisinin vatansever sektörleri olarak, imalat sanayi, tarım ve inşaat sektörünün desteklenmesine ve gelişimine yönelik yeni yol haritalarının oluşturulması, imalat sanayinin küresel rekabet becerisinin artırılması, tarım için Türkiye’nin su kaynaklarının etkin kullanımı, enerjide tarihi bir tasarruf ve verimlilik projesi yürütülmesi, tüm bu adımlar, Türkiye’nin Avrasya’daki etkinliğini arttıracak adımlar. Gelecek hafta açıklanacak ve insana odaklanacak 3. paketle birlikte, Türkiye önümüzdeki 10 yıl için köklü bir yol haritası değişikliğine imza atıyor.

Bu noktada, ABD Merkez Bankası’nın (FED) para politikasını sıkılaştırma adımları, hiç şüphesiz, dünya ekonomisi için bir aks değişikliği anlamına gelecek. 2015 yılı ortasından itibaren başlaması beklenen bu aks değişikliği öncesinde, Türkiye hem kritik önemde bir genel seçimi tamamlayarak, 2019’a kadar seçimsiz bir döneme girmiş olacak, hem de Türk ekonomisi için yeni ‘yol haritası’nın adımları hızlandırılacak. 25 stratejik başlık altındaki bin 400’ü geçen eylem adımının büyük bir bölümü için çalışmaların hızla başlatılması, Türk ekonomisi için, başarabildiğimiz ölçüde, küresel ekonomideki aks değişikliğine hazırlıklı girmemizi sağlayacaktır. Bu nedenle, 25 stratejik başlık ve adımları hem takip edelim, hem de destekleyelim.

#IMF
#MGK
#TCMB
9 yıl önce
3. Faz’ın ilk 6 ayı kritik önemde
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı