|
BRIC’de iki ülke ‘topun ağzında’, MINT’e odaklanalım

1997-1999 döneminde, Soğuk Savaşı’nın bitiminden 6-7 yıl sonra, o dönemin siyasetçilerinin olumlu beklentilerinin aksine, dünyanın önde gelen düşünce ve araştırma kuruluşlarınca (think-tank) hazırlanan raporlar, hayli çetrefilli, hayli ağır sorunlarla baş etmek zorunda kalınacak bir 21. Yüzyıl’a işaret etmekteydi. Raporların pek çoğunda, küresel yoksullukla mücadelenin yetersiz kaldığı, dünya vatandaşlarının ortalama yaşam standartlarının beklenen ölçüde veya makul bir hızla iyileştirilemediği vurgulanmaktaydı. Derinleşen küresel yoksulluk, pek çok ülkenin demokrasi ve hukuk devleti olma çabalarını baltalarken, yetersiz eğitim imkanları ile birlikte, yüz binlerce insanı, kendi ülkesinden binlerce kilometre ötede, yeni fırsatları aramaya zorlamaktaydı.

Daha, 1990’ların sonlarında yüz binlerle ifade edilebilecek göçmen sorunu, bugün ölmeyi göze olan milyonlarca insanın oluşturduğu devasal bir ‘kaçak göç’ sorununa dönüşmüş durumda. Ve, evlerinden, yurtlarından kopmuş, koparılmış, kendilerine bir devlet kurma izni verilmeyen bu insanlar, dünyanın her yerinde, mülteci kamplarında, insan beyni ve kalbinin kabul edemeyeceği kadar sefil koşullar içerisinde yaşam mücadelesi vermekteler. 1990’lı yılların sonlarında yayınlanan söz konusu raporlarda, bu tablo, 21. Yüzyıl’da küresel terörü besleyecek, tırmandıracak her türlü koşulun varlığına işaret etmekteydi ki, dünyanın önde gelen ülke ve siyasetçileri, işaret edilen bu riski önlemede başarılı olamadılar.

Dünyanın önde gelen düşünce kuruluşları tarafından hazırlanan raporlardaki sorunlar demeti, salgın hastalıkların yayılma riski, yerel ve bölgesel çatışma ve savaş riski, çevre felaketi riski, artık dünyanın yedi büyük ekonomisi (G-7 Grubu) tarafından yönetilmesi, çözüm üretilmesi mümkün olmayan bir küresel tabloya işaret edince, ABD 1999’da G-20 Grubu’nu bir proje olarak öne çıkardı. Aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 11 önde gelen gelişmekte olan ülke, 21. Yüzyıl’da dünyanın ekonomik ve siyasi kaderini değiştirebilecek güce ve etkiye sahip ülkeler olarak, G-20 Grubu’nun üyesi oldular.

Öne çıkan BRIC’de çatlama

Asya-Pasifik cephesinde Çin, Hindistan, Güney Kore ve Endonezya; Amerika Kıtası’nda Brezilya, Arjantin ve Meksika, Orta Doğu ve Afrika cephesinde Suudi Arabistan ve Afrika ve nihayet Avrasya cephesinde Türkiye ve Rusya’nın oluşturduğu bu 11 seçkin ve önde gelen gelişmekte olan ülke arasında, ABD’nin önde gelen finans kurumlarından birisinde Baş Ekonomist olarak çalışan ve yaşı hayli kıdemli olan Jim O’Neill, bundan 10 yıl önce “BRIC” terimini öne çıkardı. Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in İngilizce ifadelerinden oluşan bu dörtlü grup, son 10 yılda, önde gelen gelişmekte olan ekonomiler arasında, bir numaralı ilgi odağı oldu, uluslararası ekonomi kuruluşlarının raporlarına, terim olarak adeta damgasını vurdu.

Ama, içinde bululduğumuz günlerde “BRIC” terimini ortaya atan Jim O’Neill, şimdi bu grubun yakın zamanda dağılacağını ifade etmekte. Brezilya’nın efsanevi başkanı Lula da Silva döneminde mükemmel bir çıkış yakalamış olan, cari fazla veren bir ekonomi olmaya, Latin Amerika'nın bayrağını taşımaya başlayan Brezilya'nın şu anki başkanı ve Lula da Silva’nın partisinden Dilma Roussef döneminde, tam bir ekonomik kırılma yaşadı. Son dünya kupasında, Brezilyalılar, statlarda kendi devlet başkanlarını yuhaladılar ve Roussef’in başkanlık seçiminin ikinci turunda seçilmesi, Brezilya ekonomisi için çok kötü bir gelişme olarak algılandı. Rusya da içinde bulunduğumuz günlerde iyi bir ekonomik tablo vermiyor.

Rusya ve Brezilya’nın artık BRIC Grubu’na uymadığını söyleyen O’Neill, artık bu iki ülkenin daha fazla aynı kategoride değerlendirilemeyeceğini; devam etseler bile bunun çok uzun sürmeyeceğini vurguluyor. Hindistan, BRIC ülkeleri arasında en dikkat çekeni. Çin ise, her ne kadar ekonomisi yavaşlasa bile, hala etkileyici olan büyümesiyle dünyanın geride kalan ülkelerini kendine hayran bırakıyor. Ancak, Rusya ve Brezilya ciddi ekonomik zorluklar yaşıyor. O’Neill’e göre, bu iki ülke yakın zamanda önde gelen gelişen ülkeler grubundan da çıkabilir. Buna karşılık, Çin ekonomisinin büyüme hızıyla ABD’yi ikiye katlayacağına, Hindistan’ın büyümesinin ise İngiltere’yi ikiye katlayacağına işaret ediliyor.

Yeni yükselen değer MINT

Aynı Jim O’Neill, BRIC’deki çatlamayı fark etmiş olacak ki, 2014 yılı başında, BRIC’in eski cazibesini yitirmesine bağlı olarak, küresel ekonomi aktörlerine yeni bir dörtlü ülke grubunun önümüzdeki 25-30 yılın çekim merkezi olduğunu ifade etti. Bu grup, İngilizce ifadelerinin ilk harflerinden oluşacak şekilde, Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye. Bu dört ülke, çalışan nüfusunu arttırma gayretleri ile, dünyanın sanayi malı, enerji ve maden ihtiyacı karşılayacak olmaları nedeniyle ve kendileri cazip pazar olacakları beklentisi ile öne çıkıyorlar.

2050 yılında Meksika’nın 7 trilyon dolarlık bir GSYH’ya, Endonezya’nın 6 trilyon dolara, Nijerya’nın 5, Türkiye’nin ise 4,5 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşacağı tahmin ediliyor. Türkiye’nin 92 ile 96 milyon arası beklenen nüfusunun ortalama yaşam standardı ise 48 bin 500 dolar olarak beklenmekte. Türkiye, G-20’nin yükselen değeri olarak, ekonomik ve demokratik reformlarını hiç ara vermeden sürdürerek, bölgesinin ilham kaynağı olma özelliğini sürdürmeli. Unutmayalım, bölgenin istikrarı daha güçlü bir Türkiye’den geçiyor.

#Soğuk Savaş
#kaçak göç
#göçmen sorunu
#G-20
#BRIC
9 yıl önce
BRIC’de iki ülke ‘topun ağzında’, MINT’e odaklanalım
Konut sektöründeki son dönem gelişmeleri
Hatıran Yeter
Kudüs"ten vazgeçemeyiz
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?